Bölüm 3 : İtiraf
━
Yeni bir güne gözlerini açtığında başına giren ani ağrı yüzünden acıyla geri kapattı. Elleriyle şakaklarını biraz ovaladıktan sonra gerinmek için kollarını beyaz çarşafın üzerinde iki yana açtı ve boş bakışlarla bir süre odasının tavanını izledi. Bugün de dünden farklı bir şey yapmayacaktı. Ya da bir önceki günden...ya da bir önceki...ya da daha öncesinden.
Kendini toparlayıp ayağa kalkabildikten sonra adımlarını banyosuna doğru sürüdü. Bir yandan da elleriyle saçlarını karıştırıp kendine getirmeye çalıştı. Banyo küvetinde kendi için hazırlanmış sıcak su bütün banyoyu buhar içinde bırakmıştı. Lavabosunun boydan boya buhar tutmuş aynasının bir kısmını eliyle temizleyip kendine baktı. Günleri aynı geçse de bugün diğerlerine göre daha az neşesizdi. Gülümsemeyi denedi. Dudaklarının kenarlarını parmaklarıyla yukarı itip kendine komik bir yüz yaptı ancak bu bile gülmesine yardımcı olamamış , parmaklarını çekmesiyle dudakları az önceki ifadesizliğiyle aşağı bükülmüşlerdi.
Banyosuna doğru ilerlerken bir yandan da üzerindekileri teker teker çıkarıyor , yürüdüğü her yeri pijamasından bir parçayla kapatıyordu. Sonunda tamamen soyunduğunda küvete girdi ve sıcak suya teslim olarak çenesine kadar suya gömüldü. Biraz rahatlayıp gevşemeyi umdu. Ancak içinde neden olduğunu bilmediği boşluğu kapatmaya sıcak su da yetmemişti. Ya da bu huzursuzluğunun sebebini biliyordu ancak itiraf edemeyecek kadar korkaktı.
Sıcak su onu rahatlatmak yerine düşünceler içinde boğulma konusunda zemin hazırladığı için kendini çabucak temizleyip küvetten çıkarak beline bir havlu sardı ve odasına yürüdü. Yatağın üzerinde yine kendi için hazırlanmış olan kıyafetleri duruyordu. Onları üzerine geçip saçlarını havluyla kuruttuktan sonra kendine bakmak için aynalı tuvalete doğru döndü. Dağılmış saçlarını eliyle düzeltirken tuvaletin üzerinde dün amcasından aldığı boyaları gördü. Ardından başını biraz kaldırıp duvarda asılı duran tabloya çevirdi gözlerini. Tabloda gözleri ışıl ışıl parlayan ve kucağında yeni doğan bebeğini tutan kadın onun annesiydi. Ölmeden bir kaç gün önce içine doğmuş gibi Kral Tudor özel olarak yaptırmıştı bu resmi. Bizzat amcası Edmund'a...
Tom bir annenin şefkatini hiç hissedememiş de olsa buna zaten alışkındı. Belki de sonradan kaybetmektense hiç tanımamış olmak bir lütuftu. Yine de acaba hayatta olsaydı neler değişirdi gibi bazı sorular Tom'un zihnini sık sık işgal ediyordu. Acaba hayatta olsa bu yaptığı hakkında ne düşünürdü?
Derin bir iç çekip odasından çıkmak için hareketlendi. Adımları aceleciydi. Şuan vicdanının sesini bastırabilecek tek şey Molly'nin çenesi olabilirdi.
İki kat merdiveni farkında bile olmadan inip mutfağa hızlı bir giriş yaptığında aşçılar birden bire sessizliğe bürünüp ona dönmüşlerdi. Tom aniden ilginin kendine dönmesiyle gözlerini teker teker üzerlerinde gezdirdi. Sonra Bayan Eve "Bahçede." diyerek ne aradığından haberdar bir şekilde cevap verdi. Tom küçük bir gülümseme gönderip mutfağın bahçeye açılan kapısına yürüdü ve bahçeye adımını atıp kapıyı ardından kapatarak arkadaşını aramaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEGORYA | Hiddlesworth
FanfictionLegorya Prensi Thomas, her şeyi kaybettiği anda yanında hiç ummadığı birini bulur.