Bölüm 6 : Geride Kalanlar
━
Üstüne yattığı kolunun karıncalanma hissiyle rahatsız bir şekilde gözlerini araladı. "Of..." diye inleyip kolunu başının altından kurtardı ve biraz sıvazlayarak acının geçmesi için uğraştı. Başını çimlere koyup aydınlanalı çok olmayan gökyüzüne çevirdi gözlerini. Ardından ayılabilmek için sağlam eliyle gözlerini ovuşturdu. Rahat bir uyku çektiği söylenemezdi ancak daha kötü günleri de olmuştu.
Yattığı yerde doğrulup boş bakışlarla önündeki ağacı seyretti bir süre. Ardından yalnız olmadığını hatırlayıp başını biraz daha sağa kaydırarak az ilerisinde uyuyan Prensi gördü. Kaşları çatık bir halde cenin pozisyonunda uyukluyordu. Gıdısının ve boynunun arasına , muhtemelen bulduğu en sıcak yere , kendini gömen bir civcivle beraber. On yedi yıllık hayatında sırtının sert bir zemin görmediğine emindi Chris , muhtemelen onun için çok zor olmuştu.
Dün akşama kadar gidebilecekleri en uç noktaya kadar yürümüş , ardından yorgunlukla kendilerini buldukları en korunaklı yere atıp neredeyse bayılmışlardı. Gecenin bir vakti Chris bir kaç sızlanma sesiyle uykusundan uyanmış , her ne gördüyse Tom'un uykusunda sayıkladığını fark etmişti ancak çok fazla uykusu olduğu için müdahale edememişti. Şimdi ise göz kenarlarının ve burnunun kızarmış olduğunu fark etmişti. Ağlamış olmalıydı.
Onun olduğu yöne doğru uzandı ve kalan mesafeyi de koluyla kapatarak işaret parmağını civcive doğru uzattı. Civcivi bir kaç kez dürtükleyip rahatsız edince civciv kıpırdanmaya ve Tom'un kulağının dibinde ötmeye başlamıştı. Civcivin bağırışıyla gözleri anında fal taşı gibi açılan Tom'un ilk gördüğü şey Chris'in yumruğuna yasladığı yüzü olmuştu. O da yeni uyanmış olmalıydı. Saçları dağılmış , bakışları mahmurdu. Bu şekilde uyandırıldığı için kızmaya hazırlanıyordu ancak o kadar masum duruyordu ki söyleyeceği bütün şeyleri geri yutmuştu.
"Uyan hadi, bir an önce gidelim." dedi Chris boğuk bir sesle. Kafası yumruğundan kayıp her an yere yapışacak ve saatlerce daha uyuyabilecekmiş gibi duruyordu söylediğinin aksine. Tom'un da altta kalır bir yanı yoktu.
Doğrulup oturdu ve kollarını kaldırıp gerindi. Sırtına giren ağrıyla yüzünü buruşturunca Chris tezinin doğruluğuyla hafifçe gülümsedi. "Ne kadar uzaktayız sence?" Esnerken konuşmaya çalıştığı için Chris onu zar zor anlayabilmişti.
"Buraları tanıyorum." dedi Chris başını çevirip etrafına bakınırken. "Çok yolumuz kalmadı." Yürümeye çalışırken yüzüstü düşen civcivi kaldırıp yeniden çimlere bıraktı ancak o paytak adımlarla pek fazla gidemeden bir daha düşmüştü.
Artık ormanı geride bırakabilmişlerdi. Bulundukları yerin karşısındaki dağın arkasında kasaba olması muhtemeldi. Dağın çevresini dolaşan yolun kenarlarında insanların tarlaları bulunuyordu. Gece karanlığında pek iyi görememişlerdi ancak şimdi olgunlaşmış ayçiçeklerinden gözünü alamıyordu Tom. Ayçiçeklerinin arasında kaygısız bir şekilde dolanma isteğiyle dolup taşmıştı ancak şuan bunu yapamayacak kadar diken üstündeydi. Aniden bir iç geçirdiği sırada Chris de yan yan onu izliyordu. Ağzını konuşmak için araladı , ancak bunu yapamayacağını hissedip geri kapattı. Olay henüz tazeyken Tom'a art arda sorular sorup onu bunaltmak istemiyordu ancak şu durumda yapılacak başka bir şey de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEGORYA | Hiddlesworth
FanfictionLegorya Prensi Thomas, her şeyi kaybettiği anda yanında hiç ummadığı birini bulur.