-5-

343 16 3
                                    

Medya: Mor ve Ötesi-Daha mutlu olamam

[Bu bölümdeki tüm kırık kalplere gelsin.]

Osman'ın ağzından.

Yolum bana yakın hastanenin yakınından geçiyordu, fındığı ağzımda gevelerken yerde uzanmış, daha doğrusu bayılmış bir adam fark ederek koştum. Hayretim, bu kişinin Sinan olduğunu fark edince arttı. Elimden sudan onun yüzüne ve yanaklarına çarparken ismini sayıklıyordum. Kolonyam da yoktu ki onun ayılması için.. Yanıyordu. Yolda arabayla geçen çift de bize yardım edince sedyeye alındı Sinan.

...
Gerekli işlemler yapılınca, işte serum, evrak vs, Sinan eve gitti. Ben de yapılması gereken işleri halledip ona gittim. Kapıya vurdum. Ona hastane çorbası getirmiş, doktorun reçetesinden eczaneden ilaçları da almıştım. O çorbayı içerken kenardaki battaniyeyi üstüne örttüm. Yanına geçtim. O sırada evi inceliyor, ellerimi ovuyordum. Gözüm bir yağlı boya tablosunda takıldı. İki erkeğin ellerinin birleştiği basit bir tablo gibi görünse de işin aslı beni çok etkilediğiydi.

"Çok garip hissettiriyor."

"Ney?" Dedi ağzını silerken.

"Tablo." Dedim kısıkça.

Gülümsedi.. Ardından dudağının sağ alt tarafında çorbadan bir kalıntı görünce ona yaklaştım ve dilimi sürttüm, dudağına bir öpücük kondurup çekildim.

"Daha iyi misin?" Dedim biten çorbasına bakıp.

"Evet, iyiyim.." dedi parmaklarımla oynarken. "Şahane bir varlıksın. Bu kadar yolu hiç düşünmeden geliyorsun.."

"Yok artık, bir de düşünecek miydim? İnsan eğer gerçekten aşıksa, onun uğruna cehennemin dibine de gider, şurdan şuraya bir adım da. Bu arada.. Burcu Hoca nişanlanıyomuş."

Sinan'ın ağzından.

Bayılmışım ya, ayılınca anca kendimi toparladım. Eve gittim. Üstümü değiştirince kapı çaldı. Osman'a bakıp gülümserken yana çekildim geçmesi için. Benim için çorba ve ilaçlarımı almıştı. Kanepeye oturdum. Sıcak çorba içimi ısıtırken yavaş yavaş bitirdim. İlaçlarımı da kuru bir ekmek ve su yardımıyla içtim. Bir ara iç çekerek tablodan bahsetti. Evet. Ne zamandır evimdeydi ve kimse de sorgulamıyor, ayıplamıyordu. Artık bir değeri vardı işte. Osman'dan duyduğum şeyle kaşlarımı kaldırdım.

"Ama Kemalle değil. Sorun orda." Deyince iyice afallamıştım.

Eda'nın ağzından.

Okuldan sonra Burcu'ya gittim. Kapıyı çaldım. Çok beklemeden kapı açıldı. Burcu'nun yüzüne bakarken bakışlarım bileziklere düştü. Ne? Siktir! Kadın nişanlanıyo ya lan! Nası yani!?

"Gözün aydın." Deyip arkama bakmadan apartmandan çıktım. İşte şimdi kelimenin tam anlamıyla SIÇIRTTIK, HAPI YUTTUK.

Bizimkilerin ağzından.

Çalan kapıyla Osman afallamıştı. İçeri dalan yüzlere baktı.

"Ee Osman, n'apıyoruz?" Diye herkes içeri dalınca lafa başladı, belliydi haber alınmıştı.

"Adamın adı Tuncay. Emekli Memur. Neyse. Fazla bilgi şeye yaramaz. Bu adamı İstanbul'da oturmaya ikna edicez."

"Nasıl olcak o?" Dedi Kerem.

"Olmadı gözünü boyicaz İstanbul'un güzelliklerini gösterip. Cezbedicez."

"Olmaz." Diye atladı Sinan. "Adam kurnaz. Zeki de. Yemez."

AŞK101 [SİNMAN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin