2-9

289 8 3
                                    

Osman'ın ağzından.

Çok fazla sıkılıyordum, şu son hareketlerimizden sonra okuldan atılacak mıydık bir fikrimiz yoktu ama bekleşiyorduk.

Parkta buluşup zaman geçirmek, kafa dağıtmak adına Sinan'ı aradım.

Parkta buluşmak istediğimi söyledim. Onaylayınca, aşağı gidip sıcak suyu açtım ve saçlarımı karıştırarak banyoya gittim. Tıpayı deliğe takarak suyu açtım. Soyundum. Küvet dolunca içine girdim. Sıcak su iliklerime kadar işleyince ferahlamıştım. Lifi alıp sabunla köpürttüm. Jelden sonra bedenime lifi sürdüm. Sonra saçımı kremleyip şampuanladım ve çıktım. Belime bir havlu, saçıma bir havlu sardım. Aynanın karşısına geçip dişlerimi fırçaladım ve ağzımı çalkaladım. Tıraş olup kıllarımı aldım jiletle. Kulak çöpüyle kulağımı temizledim. Saçımın ıslaklığını havluyla alıp saç kurutma makinesiyle tamamen kuruttum. Odama gittim. Tırnaklarımı kesip birkaç krem ve losyon sürdüm. Bakımlı erkektim. Bedenimin ıslaklığını alınca gardırobumdan boxer, tişört, atlet, pantolon ve çorap alıp giyindim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı taradım. Şekillendirip jöleyle sabitledim. Birkaç fıs parfüm sıktım ama sık terleyen bir vücudum olduğundan parfümün bu ter kokusunu bastırmaya imkânı yoktu. Deodoranta abandım. Karnım için endişelenmeme gerek yoktu. Çünkü birkaç saat önce kahve, yumurta, peynir, yeşilliklerle ve meyvelerle kahvaltımı yapmıştım. Ev anahtarını, telefonumu ve cüzdanımı alıp aşağıya indim. Ceketimi alıp ayakkabımı giydim. Sinan'ın evine yürüdüm. Geldiğim zaman hazırlanmış bir şekilde, gayet yakışıklı bir şekilde buldum onu. Derin bir nefes alıp vererek kendimi düzeltmiş, zili çalmış ve beklemeye başlamıştım. Birkaç dakika bekletilmeme rağmen şimdi o beden karşımdaydı. Dudağıma bir öpücük bırakıp yanımdan sıyrıldı. Köpeğine mamasını, suyunu koydu kulübesinin önündeki kaplara. Onu sevip okşadı, biraz ilgilendi. Ben de hemen çimlere, Sinan'ın yanına oturdum.

-Yalnız ben de ilgi istiyorum.

-Eeh! Hadi ama Osman, köpeği kıskanmıyorsun değil mi?

Dil çıkarttım. İçeri tekrar girip elinde şeffaf bir poşetle geldi.

-Ne o?

-Kuş yemi. Sabahları güvercinler için bırakıyordum. Belki kuşları besleriz.

-Marketten veya bakkaldan istdiğin herhangi yiyecek/içecek bir şey var mı?

-Sen varsın, yetmez mi?

Gülümsedim. Ayağa kalktım. Onun yanında, onun koluna girdim. Beraber yan yana yürüdük. Yol boyunca hiç konuşmadık. Parka geldiğimizde, bir banka oturduk. Birkaç dakika sadece birbirimize bakmakla geçti. Sonra Sinan lafa girdi.

-Atılır mıyız dersin?

-Sinirli görünüyordu bok Necdet, diyerek omuz silktim ve cebimden çıkardığım 10 fındığın yarısını ona uzattım.

-Bunu mu konuşacağız?, dedim tekrardan.

-Hayır, dedi omuz silkip. Çevresini kontrol edip poşetteki yemi birkaç metre uzağa serpmeye başladı.

Oynayan, gülüşen, zıplayan hiperaktif çocuklara bakarken kalbimdeki burkulma tarif edilemezdi.

-Seni bir daha görebilecek miyim?, dedim.

-Aa o nasıl laf Osman?

-Birleşebildiğimiz tek yer lise.

-Yani evlerimizi biliyoruz, buluşuyoruz. Daha ne?

-Endişeliyim.

Yanağımı okşadığında ona döndüm. Dudağıma minik bir öpücül bıraktı ama onu itmek zorunda kaldım.

-Sinan, çocuklar ve evebeynler içindeyiz. Ayıp.

-Yani, topluma göre ayıp.

-Onu diyorum; ellerinde sopa, kızgın mı kızgın bir halk tarafından kovalanmayı, hakaretler ve küfürler yemeyi hiç istemem.

-Ne istersin sen bu hayatta?

-Seni.

-Ben zaten burdayım. Başka?

-Kalbini.

-Dört odacığı da senin, başka?

-Ruhunu.

-Sana feda olsun. Başka?

-Bedenini.

-İstediğini yap. Başka?

-Bizi.

-Biz var olmaya devam ediyoruz güzelim.

-Güzelin miyim gerçekten?

Hafiften güldü.

-Bir gün bizim de böyle çocuklarımız olacak biliyorsun.

-Biyolojik olarak zor.

-Evlat ediniriz.

-O da zor, sonuçta anne istiyorlar ama 'bayan' bir anne.

-Biz varsak imkansız diye bir şey mi varmış? Hadi gel, sallayayım seni.

Hayır demedi. Hemen koşup salıncağa oturdu, demirleri sıkıca kavradı. Var gücümle oturağı itiyor, Sinan'ın kıkırdamalarını duyuyordum.

-Hey yavaş! Düşeceğim. Kuş gibiyim şu an bir kanatlarım eksik.

-Özgürlük böyle bir şey.

Yeterli hıza ulaşınca çekildim. Bir 5 dakika sonra salıncak iyice durdu. Sinan indi, banka oturdu. Ben de peşinden geldim.

-Sinan çok yer kaplıyorsun, kucağıma mı gelsen?

-Bahaneye bak bahaneye. O kadar çelimsiz, sıska, cılız bana; zayıf bana şişman sıfatını mı yapıştırdın sen az önce?

Sırıttım.

-Çok tatlısın, dedim. Çevremi kontrol edip Sinan'ı kucağıma çektim. Bir süre saçlarımla ve yüzümle ilgilendi. Daha sonra aniden sağa sola kıpırdayınca dudaklarımı ısırdım.

-Fenasın, başa belasın.

-Tatlı olanlardanım.

-Uslu dur sevgilim. Ya da dur.. Herkesin içinde sakso çekmeye varsan-

-ŞHHT! Çok edepsizsin.

-Dirty talk.

-Evet terbiyesizleşiyorsun.

-Sana gelince öyle oluyor.

-Utanıyorum.

-O yanaklarının kızarması bile o kadar tatlı ki. Domates gibi oluyorlar böyle.

-Amacın ne ya senin?

-Hiçç.

....

Akşama kadar durduk. Saat 17.00'a vurdu mu beraber kalktım. Onu evine bıraktım. Tam gidecektim ki kolumdan kavradı.

-Osman..

-Efendim güzelim?

-Benimle mi kalsan bu gece? Yalnız hissetmek istemiyorum..

-Sen nasıl istersen.

Diyerek ayakkabılarımı çıkardım ve içeri girdim. Tuvalete gidip işimi hallettim ve elimi yıkadım. Sinan yorgun olduğunu fısıldayınca onun yanına kıvrıldım...

700 kelime, bölüm sonu. Düzenlenecek.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 04, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AŞK101 [SİNMAN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin