35- Şeker Portakalı, Sinsi Jeongguk ve Kolye.

6.9K 772 457
                                    

Şeker Portakal'ını bir yere sıkıştırmasam gözüm açık giderdim... Aslında bölüm atmayı istemiyordum ama yorumlarınızı görmek istedim. İyi okumalar bebişlerim, burayı gerçekten de çok seviyorum.

Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken, beş on gündür alışkanlık edindiğim şeyi yapmaktaydım. Sabah havanın henüz aydınlanmasıyla gözlerimi gün ışığa ve kulaklarımıysa kuş cıvıltılarına açıyor, kendime elma çayı hazırlayıp sardunyalar yetiştirdiğim balkonuma geçiyordum. Genelde bana Honey ve Sirius ikilisi eşlik ederken, bazenleri hangi delikten sıvıştığına akıl sır erdiremediğim Elio'yu buluyordum yanı başımda. Geçen sabah Beyaz Geceler'i okumuştum, saat 5.25'ti. Bahsettiğim saatlerde kitap okumak inanılmaz huzur verici oluyordu. Etrafımdaki tüm negatifliğin ve kafamın içindeki tüm cırcır böceklerinin yok olup gittiğini hissediyordum.

Bu sabahsa küçüklüğümden beri en sevdiğim kitap olan Şeker Portakal'ını okuyordum. İki kitabı da daha önceleri, birden fazla kez okumuştum. Ama her sene eskiden okuduğum bu güzel kitapları tekrardan okuyarak yaşamak, tanıdık satırlarında yeni detaylar bulmak harikaydı.

"Günaydın," duyduğum boğuk sesle ister istemez irkildiğimde bakışlarımı, gözlerimin kızarık olmasını umursamadan sesin sahibine, Taehyung'a çevirdim.

"Günaydın.." Küçük bir gülümseme eşliğinde çatlayan sesimle mırıldandığım zaman anında gözleri irileşti ve yanıma çöktü. Sıcak eli anında alnımı bulmuştu.

"Bir yerin mi ağrıdı bebeğim?" Kaygılı sesini duyduğumda kollarımı boynuna doladım yavaşça. Elleri hemencecik belimde birleşmiş ve burnu hiç beklemeden saçlarıma kayıp içine derin bir soluk çekmişti.

"İyi misin?" Zar zor geri çekilerek kafamı yukarı aşağı salladım ve aklıma gelen şeyle heyecanlanarak sol tarafıma bıraktığım krem kapaklı kitabı ona doğru uzattım. Bir yandan ağlamaktan kızarmış burnumu çekiyor, diğer yandansa ona beklentiyle bakıyordum. Ne istediğimi ilk başta anlamasa da elimdeki kitabı parmakları arasına çekmesi beni ıslak yanaklarıma rağmen gülümsetti. Aynı zamanda neden erkenden uyanmış olduğunu merak ediyor ve de gözlerimi boynundaki morluktan almıyordum. Küçük yaramazlıklarımız artmıştı.

"Çizdiğim yerleri okur musun?" diye sordum uysalca. Dudakları yumuşak bir gülüşle kıvrılırken dünyalar bana ait olmuştu, dünyalar benimdi. Romantik biri olduğum söylenemezdi, hatta çoğu şirinliğe cheesy diyerek burun kıvırmam Yugyeom ve tarzına hayran olduğum kuzeni Minghao tarafından bir geyik konusuydu. Bu sebeple dışarıya karşı içimde kopan fırtınaları yansıtmaktan pek yana olmasam da dünyamdı işte. Taehyung benim dünyam olmuştu ve bir şey olur da beni bırakırsa ne yaparım bilmiyordum.

"Nasıl istersen." Gözlerim kapanacak gibi oldu lakin kendimi tuttum ve kitabı sağ eline alan Taehyung'la beraber kafamı onun omzuna yasladım. Saçlarımı uzatmaya başladığım için bağımsızlığını ilan eden teller, boynuna dek dağılarak değiyor ve muhtemelen onu huylandırıyordu. Yine de ses etmedi, nasıl istersen demişti. Taehyung'un bana olan ilgi ve sevgisi benim bataryamdı. Şımarmama kızmıyordu, küçükken edinmeye çalıştığım arkadaşlarım gibi davranmıyordu. Mızmız bir bebek olduğumu söyleyip sırtını dönmüyordu ya da annem gibi bencil olduğumu yüzüme vurmuyordu.

Gözlerimi bu kez tamamen kapattım ve Taehyung'a iyice yaslandım. Ferah kokusu ciğerlerime bayram ettirirken parmaklarının kitap sayfası üzerinde çıkardığı pürüzlü sesi duyabiliyordum. Sanki kuşlar bile anlaşmıştı sessiz olmak için, cıvıltılar dolmuyordu kulaklarıma. Onlar da Taehyung'un güzel sesinden favori kitabımın paragraflarını duymak için can atıyor olmalıydı.

"Portuga!"
"Hmm..."
"Hep senin yanında olmak isterdim, biliyor musun?
"Neden?"
"Çünkü dünyanın en iyi insanısın. Senin yanındayken beni kimse azarlamıyor ve gün ışığının yüreğimi mutlulukla doldurduğunu hissediyorum."

all i wantHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin