Sicheng uzandığı yerde doğrulurken koyu kahverengi gözleri duvarda asılı duran saate kaydı. Akşam olmuştu. Çıplak ayaklarını soğuk zemin ile buluşturduğunda ağrıyan beli hafifçe büküldü. Uyuşmuş olmalıydı, yaklaşık üç saattir belinin tutulacağı bir şekilde yatıyordu.
Krem renginin hakim olduğu odaya girdiğinde duvardaki postere baktı, hafifçe gülümsedi. Eski zamanların en vahşi ama Dünya'nın en yakışıklı olan adamıydı Yuta, en azından Sicheng'e göre öyleydi. Yuta'nın yalnızca siyah beyaz resimleri vardı, o zamanlar teknoloji bu kadar ilerlemiş.
Bu gencin resmini gazete de görmüştü ilk önce, dedesi gazeteleri biriktirirdi her zaman. Daha sonra nostaljik bir interneti sitesinde görmüş, resmini büyükçe çıkarmıştı. Odasının en belirgin köşesinde duruyordu. Gerçi resmi üç kere çıkartmış, evinin bütün odalarına asmıştı.
Bedenini puf koltuğa bıraktı ve karşısındaki aynadan kendisini süzdü. Sarı saçları tel tel alnına dökülmüş, dudakları yeni uyandığı için kızarmıştı. Hala uyku sersemi olduğunu belli ediyordu bakışları.
Omuz silkerken sol gözünün hemen yanında biten haç işareti dövmesine dikkatle baktı. Bunun aysınısından Yuta'da vardı, ondan özenmişti.
Kendini incelemeyi bıraktı. Güzel değildi, dikkat çekici bir özelliği de yoktu. Herkesten kibar olduğu için alaylar alıyordu ve bu genelde çok kırıcıydı. Geçen gün açık kahverengi parkenin üzerine bıraktığı kitabı eline aldı ve okumaya devam etti. Çizgili pijamalı çocuk kitabını şu ana kadar yedi kere okumuştu fakat bıkmıyordu. Kitap okumayı severdi, hatta kimi zaman bir insanın ömrü boyunca okuduğu kitabı iki günde okurdu.
Fakat bu kitabın yeri onun için çok farklıydı işte. Kitabı okumaya o kadar dalmıştı ki, kapının kırılacak gibi çalması onu ürkütmüştü. Aslında onu ürküten diğer şey, ailesinin farklı bir şehirde yaşamasaydı. Onlardan başka kimse gelmezdi ki evine. Yalpalaya yalpalaya kapıya ulaştığında her şey çok ani gelişmişti.
Kapıdaki kişinin kim olduğunu bile göremeden kapı kapatılmış, içeri giren yüzünü bile görülmeyen yabancı adam boynuna bıçak tutmuştu. Titreyerek demir kapıya daha çok sinerken gözlerini araladı Sicheng. "sakın sesini çıkarma!"
Duyduğu boğuk sesle hızla kafasını sallarken adam, sarışın çocuğun bağazındaki elini gevşetmişti. Deli gibi korkuyordu, Sicheng. "eğer yanlış bir hareket yaparsan, yemin ederim gözünün yaşına bile bakmam."
Genç adam hızla geri çekilirken elimde tuttuğu bıçağı cebine geri sokmuştu. Bıçakta kan olduğunu görmüştü, buna yemin edebilirdi. Ellerinde de kan vardı, hatta siyah kapüşonlu ceketinin altındaki beyaz tişörtte de.
Kapüşonu kaldırdı yabancı adam, kızıl saçları ahenkle dağılmıştı. Ardından uzun parmakları yüzündeki maskeyi kaldırdı ve onu da yukarı kaldırdı.
"şaka mı bu?" sicheng, şok içindeydi. Konuşmayı bile zor becermişti, hatta korkusunun yerini şaşkınlıklık ve heyecan almıştı. "sen Yuta'sın!"
Kızıl olan adam kaşlarını çatarken, "beni nereden tanıyorsun?" diye hırlamıştı. Korkutucu görünüyordu, kesinlikle çok korkutucu görünüyordu.
Sicheng, parmakları ile duvardaki posteri işaret ettiğinde kızıl olan adamın da bakışları oraya çevrildi.
"bu gerçek olamaz ki..." Sicheng, kendi kendine mırıldanıyordu. Delirmiş olmalıydı, bunun başka bir açıklaması olamazdı ki. "ama sen 1976 yılında öldün, yemin ederim ki öldün. Hem ölmesen bile bu kadar genç olamazsın ki."
Kızıl olan adam duvardaki posteri yırtarcasına kopardığında tekrar irkildi Sicheng. Yuta'da kendisi gibi görünüyordu, hiçbir şey anlamadığı boş bakışlarından belliydi. "anlat!"
Sicheng, aldığı komut ile kapıya daha çok sindi. Kendisini alayla izleyen Yuta, çoktan kanepeye oturmuştu bile.
"ben anlamıyorum hiçbir şeyi." sarışın genç, her şeyi başından sonuna kadar anlattığında alayla kahkaha attı Yuta.
"buna inanmamı mı bekliyorsun? Beni aptla yerine koyma, bu resimlerin sende ne işi var?"
"yemin ederim ki her şey anlattığım gibi. Ben sana çok hayrandım, çok yakışıklısın sen. Başka bir amacım yoktu," sicheng, yaptığı itiraflar kızarırken gözlerini devirdi Yuta.
Sicheng, daha çok korkmaya başlamıştı. Bir nevi eşcinsel olduğunu itiraf etmişti. Ve tanrı aşkına, kore en homofobik ülkelerden ve karşısındaki adam bir katildi. Bunu duyduktan sonra onu öldürme ihtimali tavan yapıyordu. "bana temiz kıyafet ver."
Yuta'nın bu konuya takılmaması işini rahatlatmıştı. Fakat hala inanamıyordu. Başı fena halde ağrıyordu. "yeni adam öldürdüm, bu halde duramam. Ve sakın polisi arama!"
Yuta, alayla izliyordu sarışın genci. Bunun sebebi bu kısa sürede bu çocuğun kendisine hayran olduğunu anlamasıydı. Onun evinde kalması ikisi için de çok büyük bir fırsat olabilirdi. "ailem eve gelebilir, hiç korkmuyor musun?"
"aptal, cinayeti işlemeden önce nerede kalacağımı düşünmek için bütün mahalledekileri takip ettim. En uygun seni buldum, yalnızsın, ailen yok ve kimsesizsin." titreyerek odasına yöneldi Sicheng. Bunu tahmin etmeliydi, bildiği kadarıyla hiç aptal değildi Yuta.
Yeni aldığı tişörtü çıkardı dolaptan, kendisine bol geldiği için giyememişti fakat çok ucuz olduğu için almıştı. Tekrar salona geri döndüğünde tişörtü kızıl saçlı gencin önüne atıp geri çekilmişti. Sicheng'i umursamadan üzerindeki hırkayı ve kanlı tişörtü çıkaran Yuta, yeni tişörtü üzerine geçirmeden önce mırıldanmıştı. "sakın bana aşık olayım deme, gebertirim seni!"
Hellllllo guys.
Ay çok heyecanlandım. Gönül ister ki bütün bölümleri yazıp öyle atayım, ama heyecanlı olduğum için dayanamadım djdjdjdj.
Yeni ficimiz vatana millete hayırlı olsun dndjkdkd.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
加入,,yuwin
Fanfiction1976 yılında, Kore'nin ünlü seri katili olan Nakamoto Yuta girdiği hapishanede kendisini öldürür. Bu seri katilin en dikkat çeken özelliği ise fazla yakışıklı olmasıdır. 2018 yılında yaşayan Dong Sicheng ise onun hayranıdır. Sosyal hayatı olmayan ve...