{3}

571 70 45
                                    

"hayır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"hayır." sicheng, beklediğinin aksine rahat ve umursamaz bir tapki veren gence şaşkınlıkla baktı. Sinirli olmasını bekliyordu, ya da boğazına yapışmasını. "değilim, heveslenme yani."

"ah, sadece o sitede bu da yazıyordu ve merak ettim. Heveslenmeyecektim zaten." sicheng, yalan söylüyordu. Zor geçirdiği ergenlik döneminde yuta ile kendisine hikayeler yazar, gece onu hayal ederdi. 'eğer karşıma çıksaydı ne yapardım bilemiyorum, sanırım daha çok aşık olurdum. Keşke o dönemde yaşasaydım.' gibi saçma cümleler de kurardı. O tam anlamıyla psikopat bir fandı ama katil olması onu çok ürkütüyordu.

Kalçasını arkasında duran yemek masasına dayadı Yuta. Ardından hala masada duran bıçağın keskin yerini ovaladı eliyle. Parmağından akan minik kanı umursamadı, hatta bu onu güldürdü. Sol elinde deri bir eldiven vardı ve bıçağı o eliyle tutuyor, çıplak olan sağ elini bıçağa sürtüyordu. "sanırım bugün dışarı çıkıp kendime yeni bir kurban bulmam lazım."

"kimseyi öldürme. Onların da bir ailesi var, eminim ki arkalarından ağlayacak insanlar vardır. Lütfen yapma!" yuta, gözlerini abartılı bir şekilde devirirken gözlerindeki mavi lensi bıçağın üzerine bıraktı. Artık gözlerini acıtmaya başlamıştı lensler.

"bu beni ilgilendirmiyor. İyi bir insan olmak zorundalar. Ben dünyaya kötü insanları öldürmek için geldim!" yuta'nın bu hali daha çok ürkmesine sebep olmuştu. Adımlarını kendi odasına yöneltti. Bu gerilimden kaçmak istiyordu.

Kısa bir süre sonra kapının çalındığını duydu. Kapıyı açtığında karşısında birkaç üniformalı polis duruyordu. Yuta'da arkasında belirdiğinde polisler kaşlarını çattı. "bu evde yalnızca bir kişinin yaşadığı yazıyor. Ve sokağa çıkma yasağı var, izah edin beyler."

"ev sevgilimin. Ben yalnızca misafir olmak için geldim Amerika'dan." sicheng, beline sarınan kollara çelimsiz bedeninin arkaya doğrı çekildiğini hissetti. Kaslı kolların arasındaydı.

O an burnuna dolan sigara kokusu bile midesini bulandırmıyordu. Kasılıp kalmıştı, ne Yuta'yı onaylayabiliyor, ne de reddedebiliyordu. Ardından Yuta'nın kafasını omzunda hissetti, bu hareket gerçekten sınırlarını aşmıştı. Kalbi istemsizce hızlı hızlı artıyordu.

Polisler birkaç şey daha sorduktan ve belli uyarıları yaptıktan sonra binayı terk etmişlerdi. Hala elleri titriyordu sarışın oğlanın. "neden sevgili olduğumuzu söyledin onlara?"

"kore homofobik bir ülke. Sevgili olduğumuzu düşünürlerse bir daha gelmeyeceklerine emindim." sicheng, kızıl oğlanın saçlarını kokladığına emindi. Bu ister istemez yüzünün kan toplamasına sebep oluyordu.

"bana sarıldın." sicheng, Yuta'nın duymamasını umut ederek kendi kendine mırıldandı fakat alayla kendisine bakan kızıl oğlanı gördüğünde çoktan onun duyduğunu anladı.

"abartma, sana rol için sarıldım. Tanrı aşkına, sana sarıldığım için mutlu oluyorsan birlikte olduğum kızlar ne hissetmiştir acaba?" bu cümle sicheng'in yüzünün düşmesine sebep oldu. Keşke söylemeseydim, diye geçirdi içinden sarışın oğlan.

Sicheng vücudunu salonun kapısından ayırdı ve Yuta'dan uzak bir koltuğa oturdu. Sarı saçlarını cebinden çıkardığı lastikle yukarıdan gelişi güzel topladı. En azından artık önüne düşmüyordu. Sehpanın üzerindeki telefonunu aldı ve şifresini girdi. Hiç mesaj gelmediğini görünce yüzünü ekşilterek telefonu geri yerine koydu. yuta'nın kendisiyle ilgilenmemesi sinirini bozuyordu. Her zaman eline bıçağını alır ve onu izlerdi. Hatta bazen bundan zevk bile alırdı. 'sanırım öldürdüğü insanları düşünüp zevk alıyor.' diye düşündü Sicheng.

Belki de psikoloğa gitmesi lazımdı Yuta'nın. Fakat bu fikri ona söylemedi Sicheng. Söylese bu onun sonu olabilirdi. Üşüdüğünü hissettiğinde pencereyi kapattı ve mutfağa geri döndü. Elmalı soda şişeleriyle odaya geldiğinde birisini Yuta'nın önüne koydu. "afiyet olsun."

"sicheng." dedi yuta soğukkanlılıkla. Belki de bu çocuğun adı ağzından ilk defa çıkıyordu. Genelde bir isim ya da lakap kullanmazdı sarışın çocuk için. Zaten ikisi yaşadıkları için buna gerek kalmıyordu. "sana bir şey itiraf edeceğim."

"Sicheng," merakla kaşlarını çatarken ellerini göğsünde birleştirdi. Dün gece taktığı ve hala çıkarmadığı mor bilekliği canını acıtmaya devam ediyordu. Ne olurdu sanki canını bu kadar acıtmasaydı? "geçen gün öldürdüğüm adam, senin dayınmış. Bana neden söylemedin?"

Helllo guysssss.

Cidden saçmaladığım hissettiğim bir bölüm oldu. Ama olsundu dmdkdk

加入,,yuwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin