Yorgundu. Bu fiziksel bir yorgunluk değildi, ondan katbekat daha ağırdı. Eskiden, henüz on beş yaşındayken ailesi onu yalnız bırakıp taşınmıştı bu şehirden. Kendi ülkesini terk etmek onda birçok psikolojik hasar bırakmışken bir de ailesinin onu dayısı olan bu şehirde ablası ile yalnız bırakması çok koymuştu.
Bir kere bu ülkede konuşulan dili bilmiyordu. Sonra dayısı vardı, ablası onun yüzünden intihar etmişti. Mektupta yaşamanın korkunç bir şey olduğundan ve kendisinden iğrendiğinden bahsetmişti. 'ben gidece-
ğim ve sen burada yalnız kalacaksın. Ama korkma, benim güzel kardeşim, ben intihar ettikten sonra sana bir daha uyamaz!'Doğruyu söylemek gerekirse o günden sonrası hafızasından silinmiş gibiydi, ne kadar uğraşırsa uğraşsın hatırla-
yamıyordu. Kendisine en ilginç gelen şey ise, ablası ile Yuta hakkında konuştuğunu hiç hatırlamıyordu.Her zaman çok geveze bir çocuk olmuştu. Ablasına saatlerce sevdiği şeylerden bahsederdi. Fakat Yuta, onu ablasına hiç anlatmamıştı. Dedesi ile konuştuğunu da anımsamıyordu.
Son iki yıldır sanki uyuyormuş da sonra uyanmış gibiydi. Fakat bunu garipsemedi, zaten ailesi sürekli psikolojik sıkıntıları olduğunu söyleyip ona inanmamışlardı.
"yemeğini yemeyecek misin?" yuta hafifçe öne eğildi ve güzel çocuğun dalgın yüzünü inceledi. İrkilerek kendine gelen Sicheng, geriye doğru yaslandı ve buğulu gözlerini kızıl oğlana çevirdi.
"anlamadım?" pencereden süzen rüzgar direkt sicheng'in tenine geliyordu, bu mayışmasını sağladı.
"yemeğin diyorum, izlemek için değil yenmek için var."
Sicheng, ağır ağır yemeye çalıştı fakat iştahı yoktu. Bir olaya üzülünce direkt midesine vuruyordu, şu anda olduğu gibi. "bana bak sen!"
Yuta, sicheng' in yüzünü kendisine çevirdi ve ateşini kontrol etti. Bu çocuğun normalde de iştahsız olduğunu biliyordu fakat bu kadar da değildi. "ateşin var, hemen banyoya gir."
Yorgunca omuz silkti. Dün gece gördüğü mesajlar aklını terk etmiyordu ve bu daha çok çökmesine sebep oluyordu. "uyumak istiyorum."
Sicheng, ellerini yıkadı ve yatağa girdi. Peşinde sinirli adımlarla ilerleyen kızıl oğlanı umursamamaya çalıştı. Kalbi fena halde ağrıyordu, ölmek istiyorum dedi kendi kendine. Göz yaşları hızla beyaz yanaklarından boynuna doğru süzülüyordu. "sana çorba falan yapamam, tek bildiğim yol banyo. Gir işte şuraya!"
Sicheng, yatağına oturan çocuğa doğru döndü ve hafifçe doğruldu. "beni öldürür müsün, lütfen?"
Göz yaşlarına sahip çıkamıyordu, canı yandıkça daha çok ağlıyordu. Yuta'nın şaşkın bakışları eşliğinde sorusunu tekrar etti. "bir hasta olduğun için sence de fazla nazlanmıyor musun?"
Anlamıyordu, bu ölüm temennilerinin hastalık ile ilgili olmadığını anlamıyordu. Daha önce havale geçirirken bile bu kadar ağlamamıştı ki Sicheng. "silahın varsa onu ver bana, sen yapmazsan ben yapayım!"
Yuta, hafifçe doğruldu ve ağlayan çocuğun göz yaşlarını sildi. Ardından elini şefkate sarı saçlara daldırdı ve bu yüzünü boynuna yaslamasına sebep oldu. "ölmek yok, kendine gel!"
Zaten küçük olan bedenin büzüldüğü için daha küçük kalması o an içini burktu Yuta'nın. En az ağlaması kadar çaresiz kalması da canını yaktı. Ve Yuta, o an Sicheng'e karşı içinde bir şeyler olduğunu fark etti.
Olmaması gereken bu hisleri en kısa sürede öldürecekti. Bu oyunu en kısa sürede bitirmeyi aklına yazdı. Fakat artık eunwoo'yu düşünmek bile suçu olmayan Sicheng'e karşı hissettiği şeyleri bastıramıyordu.
Heeellllo guysssss.
Nabersiniz. Bugünkü attığım son bölüm galiba. 2 gün bölüm gelmeyebilir ama benim sözüme de güvenilmezzz dkkdkekdk.
Attığım dördüncü bölümdü. 💃💃💃
Mantık hataları varsa buraya alalım lütfen dkdksk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
加入,,yuwin
Fanfiction1976 yılında, Kore'nin ünlü seri katili olan Nakamoto Yuta girdiği hapishanede kendisini öldürür. Bu seri katilin en dikkat çeken özelliği ise fazla yakışıklı olmasıdır. 2018 yılında yaşayan Dong Sicheng ise onun hayranıdır. Sosyal hayatı olmayan ve...