Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Güneş ışıklarıyla açılmasını istediğim gözüm rahatsız edici bağırma sesleriyle açılıyordu.Bilincim tam olarak yerine geldiğinde, bağırma sesleri de artmıştı. Kaşlarımı çatarak yastığımın altında duran telefonumu elime aldım beşe on vardı. Birazdan güneş doğardı pembe yatağımdan kalkarak pembe olan dolabımdan yarışa giderken giydiğim pantolonumu alıp giydim tişörtüm zaten üzerimdeydi.
Ceketimi de giyip odamdan çıktım. Bağırış seslerini takip ederek bodrum katına kadar indim.
Açıkçası en başta işi pişirdiklerini düşünmüştüm.
Ama şimdi gelen sesler zevk bağırışı değil de acıdan dolayı kaynaklanan bağırışlara benziyordu. Kapının önüne gelip kulbu aşağıya indirdim ve içeriye baktım. İçeride Jungkook ve başka bir adam sandalyede oturan daha başka bir adamın dişlerini...oyuyordu?
İki adam da buraya döndüğünde Jungkook da bakmıştı. Jeon gözlerini pörtletmişti. Benim ise hala uykum vardı.
"Siz işsizler bu adamı ilerleyen saatlerde halletseydiniz keşke uykumdan uyandım sizin yüzünüzden." diye boğuk sesimle homurdandım. İkisi de aynı şaşkınlıkla hala bana bakıyordu. Yoksa bu adama acıyacağımı veya onlardan korkacağımı mı düşünmüşlerdi? Hadi ama ya ben Park Jimin'dim. Adam hala arkadan bağırıyordu ve sesi cidden sinirlerimi hoplatmıştı.
Odanın içindeki masada farklı işkence aletleri görmemle üzerindeki çakıyı aldım ve ağzından akan kan yüzünden kanlanmış beyaz boynuna (aklıma şey geldi Billie Elish'in bad guy şarkısı kfkfkfls) tuttum.
"Biraz daha bağırmaya ve beni rahatsız etmeye devam edersen..." ve çakıyı biraz bastırmıştım. Derin olmayan bir yara izi açıldığında gülümsedim. Jungkook da sırıtmıştı. Çakıyı yere atıp Jungkook'un yanındaki adama gülümsememi bozmadan elimi uzattım.
"Merhaba ben Park Jimin" dedim. Adam şaşkınlığını atmış bana suçluymuşum gibi bakıyordu. Kafamı yana yatırıp tatlı bir surat ifadesiyle sorar gibi yaptım. "Kook bu şirin suratlı şeytan da kim?" diye sorduğunda Jungkook kahkaha atmıştı.
"Hey sırıklar ben de burdayım!" diye çıkıştığım da Jungkook "Bu Jimin Wooyoung'un yerine bizimle çalışacak, Namjoon" demek ikinci sırığın ismi Namjoon'muş. Orda yokmuş gibi davrandığımız kanlı adama son kez bakıp, "Benim uykum var bye" diyip çıktım bodrum katından. Pembe odama geçip pembe yatağıma girdim. Pantolonumu çıkarmayacak kadar uykuluydum.
Ve de... pembeye sanırım yavaş yavaş alışıyordum.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Bu sefer uyandığımda saat on bire geliyordu.
Yataktan mutlu bir şekilde kalmıştım mutluluğumun sebebini ben de bilmiyordum ama içimden kahkaha atmak geliyordu. Yataktan kalktım iki gündür aynı şeyi giyiniyordum.
Bu kıyafet işini bu gün halledeceğim için omuz silkip kapıya yürüdüm.
Kapıyı açtığımda üst merdivenden de sabahki adam ve Jeon iniyordu. Göz devirdim ve merdivenden aşığıya inmek için adımımı attım.
"Günaydın kısa şeytan!" diye atıldı Jungkook.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HQFAA : JİKOOK
FanfictionPark Jimin arabasını hızlı bir şekilde hiç zorlanmadan sürüyordu. Rakipler? Onlar... Jimin'in hızına yetişememişti. O buraların kraliçe şoförüydü. Semekook Ukemin . Hızlı ve öfkeli 5 Rio soygununun bir sahnesinden esinlendim:)