on altıncı gözyaşı.

147 38 26
                                    

Neler olduğunu anlamlandıramadığım bir kaç gün oldu...

Yapmamam gereken bir şey yaptım ve bunun sonunca herkes darbe aldı ama asla pişman etmedi bu beni. Neden mi?

Durum sen ve senin dudaklarından ibaret çünkü. 

Daha önce öpüşmediğimden değil ama seni öpmek... Bana ilahi bir varlığın gerçekten var olduğunu kanıtlıyorsun seni görüşümde. Muazzamsın, başka bir kelime konduramıyorum.

Dudakların yumuşacık ve biraz sıcak, ılık ballı bir sütü tatmak gibi hissettiriyor seni öpmek, dehşet güzel. Öpüşürken biraz acelecisin, bunu tatlı buluyorum aslında... Ve ellerin sürekli bir yere temas etmeye yelteniyor, genelde ensemde dolaşıyorsun, bazen boynuma ama daha çok saç diplerimdesin. 

Seni öpmek,harika hissettirdi. buna ihtiyacımın olduğunu bilmiyordum bile ve inan, nefes alıyormuşum gibi hissettim.

Bugün, kapıma gelip beni öperek içeri girdiğinde ve gitmeden önce dudaklarıma fısıldadığın cümle beni ve arkamda, hemen evin kapısına bakan koltukta oturan Hoseok'un bize kilitlenmesine ve senin onu görmeden beni öpmen, üstüne gitmeden son kez bana bakarken benim seni kendime çekip son kez öpüşüm ve senin cümlene cevap olarak cevap verişim Hoseok'u ağlatacak seviyeye getirmişti.

"Sadece bir şeyi merak ettim." demiştin beni öperek kendine çektikten, ellerinle saçlarıma dokunduktan, kendine bastırıp neredeyse dudaklarımı ısırdıktan sonra.

Ve ben içimde kaynayan volkana kurban edilmiş bir şekilde gitmek üzereyken seni kendime çekip, seninkinin aksine sadece ve dudaklarımızın birbirine olan uyumunu görmek istediğim bir öpücük bırakmıştım seninkilere.

"Ben de." demiştim ardından.

Ve sen bir anda koşarak gitmiş, ben geride Hoseok ile kalmıştım.

Bir takım yanlış davranışlarda bulunmuştuk, keşke her gün yapsak.

Ve Hoseok ağır ağır koltuğumdan kalkmış, bana bir şey demeden ceketini almış. Ve son bir kez bana bakıp mırıldanmış, beni gerisinde bilinmezlikle bırakmış ve evine, büyük ihtimalle evine, acı içinde ağlamaya gitmişti.

"Yazık." demişti Hoseok. Kendinden bahsettiğine yemin edebilirim. Yazık evet, ona bunu yapmaya hakkım yok, oysa sadece video oyunu oynayacaktık.

Ama sen bir anda, bir melek gibi geldin ve beni kendi cennetine aldın.

"Sadece bir şeyi merak etmiş." demiştim ben de Hoseok'un çarparak çıktığı kapıyı izlerken ve dudaklarımdaki ellerimle seni düşünürken.

"Bu merakı her gün gidermek için neler yaparım tahmin bile edemezsin küçük." diye mırıldanmıştım.

Neler olduğunu anlamlandıramadığım bir kaç gün oldu...

Henüz seni görmedim. Hoseok'u da, ondan bir mesaj bile almadım. Pratik salonumuz bir kaç gündür tadilatta ve biz de izin kullanıyoruz o yüzden seni göremiyorum. Kedim ol isterdim Park Jimin, kedim ol ve seni sürekli kucağımda taşıyayım. Göğsüme uyutayım isterdim seni.

Ama şuan bilmiyorum. 

Ne hissetmem gerektiği hakkında zerre bir bilgim yok, beni dengesizleştiriyorsun. En son senden vazgeçmiştim ben... Bana bunu nasıl yaparsın?

Bunu bana bir daha yapar mısın? Beni kendine bir daha çeker misin? Dudaklarımız birbirine çarptığında kendini bana bastırır mısın ve saçlarımı çekiştirir misin, hiç karşı çıkmam inan.

Seni çözemiyorum, çözmek istiyorum, avucumda ol istiyorum,  bir kuş gibi tutmak istiyorum seni. Keşke benim olsaydın...

Ama değilsin ve umarım merak edersin, benim olmak nasıl bir duygu...

Min Yoongi 

16 Mayıs 2020 | 22:33

my most beautiful tears | m y g x p j mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin