-4-

264 18 12
                                    

Uzun bi aradan sonra sonunda yeni bölümü yayınlıyorum. Bundan sonra daha kısa aralıklarla yayınlayacağım. Çok özür dilerim. İiyi okumalar :)

-MULTİMEDİA; SARAH

  Korkuyla Sarah’a bakarken birden kapı açıldı. Hepimizin kafası o yöne çevrildi. İçeriye siyah-beyaz üniforma giymiş yüzleri görülmeyen iki kişi girdi. Kolumdan tutarak beni kaldırıp götürmeye çalıştılar. Direndim fakat hiç bi işe yaramadı. İçimde çok kötü bi his vardı. Tek düşündüğüm nereye gittiğim ve ne olacağıydı. Neredeydik biz? Ne işimiz vardı burada? Sarah’ı öldüreceğim! Bizi soktuğa şu duruma bak! Beni sürüklüyolardı kurultumaya çalışıyordum fakat etki etmiyordu. Kapıları açık odalardan loş ışıklar koridara serpilmeye başlamıştı. Daha fazla direnemeyip onlara ben bırakmalarını kendim gidebileceğimi söyledim. Birbirlerine baktılar önce daha sonra beni bıraktılar. Odaların önünden geçerken odaların içine bakıyordum. Bazıları bomboşdu, bazıları ise benim gibi neye uğradığını bilmeyen şaşkın insanlarla doluydu. Dolu olan odalarda hep beş kişi vardı. Bulunduğumuz durumu çözmeye çalışan anlamayan kişilerdi onlarda.Bir odanın önünde durduk. Kapıyı açıp itelediler. Hemen arkamdan da kapıyı kapadılar. Masa ve iki sandelye vardı. Kimse yokdu odada. Birine oturdum. Beş dakika sonra bir adam girdi içeriye. Sakalları ve dövmeleri olan iri yarı birisiydi. Tahminende 29-30 yaşında vardı. Karşıma oturdu. “Merhaba tatlım. Ben Jake. Doğruluk ve Cesaretlik Oyunları’nda sana ve ‘DEADS’ adlı grubuna eğitmenlik yapacağım. Hala yaşadığın şokun etkisini bedeninden attığını umarak oyunları anlatmaya başalayacağım?” dedi. Ağzım açık bi şekilde ona bakıyordum. Nasıl olurda bu kadar rahat olabilirdi. Ayağı kalktım ve bağırmaya başladım: “Nerde olduğumuzu, nasıl bi lanet şeyin içinde olduğumuzu bilmiyoruz. Şuan dışarda neler yaşanıyor, ailelerimiz ne yapıyor, bizim için endişeleniyolar mı yada herhangi birşey! Hiç bişeyden haberimiz yok! Ve sen gelip burda bana ‘Morhobo totlom, bon oğotmonom sono vo orkodoşlorono oyono onlotcom’ mı diyorsun? Kimsiniz siz?! Ne işimiz var burada??? Hemen şimdi burdan çıkmak istiyorum ve evime gidip uyumak istiyorum tamam mı?!” dedim. Sandalyeyi yere fırlattım, masayı devirdim. İçimde fırtınalar kopuyordu, onlara ne kadar ciddi olduğumu göstermek içinde dışarıya yansıtıyordum. Kapıyı ve duvarları tekmeleye başladım, çığlıklar atıyordum ve ağlıyordum. Aslında ne yaptığımı bilmiyordum. Sadece korkuyordum. Jake ayağı kalkıp omuzlarımı sıkı sıkı tuttu. Kendime gelmem için bana bi tokat attı. “Eğer susmassan ve şu her ne yapıyorsan kesmessen inan bana çok daha kötü olacak! Ağzıma ökendiğini unutuyorum ve size yardımcı olmak için burdayım tamam mı! Yoksa burda olmaktan zevk aldığım yok! Şimdi beni iyi dinlemek zorundasın! Tabi ölmek istiyorsan ayrı!” dedi. Şaşırmıştım açıkcası. Ona karşı güven duygusu gelmişti sanki. Çığlık atmıyordum ve etrafa tekme atmayı bırakmıştım. Jake’e sarılıp ağlamaya devam ettim. Ona sıkı sıkı sarıldım. Oda beni kavramıştı. Sakinleştikten sonra neyin içimizde olduğunu ve ne kadar ciddi olduklarını anlattı. Ne yapmamız gerektiğini vs. hepsi... Aslında birisiyle d\c oynayacağımı sanıyordum ama öyle değilmiş. Konuşmalarımız bittikten sonra yine iki görevli geldi ve beni arkadaşlarımın yanına götürdü. Sarah odayı turluyordu. Diğerleri ise oturmuş kara kara düşünüyorlardı. Odayı girince hepsi bana ‘Neler oldu?’ dercesine baktı. Görevlilerin çıkmasıyla Sarah’a tokat atmam bir oldu. Şaşkınca bana bakıyordu. “Becky ne yapıyorsun sen? Aklını mı kaçırdın?” dedi. Gözlerim doldu. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. “Asıl sen aklını mı kaçırdın? Beni buraya nasıl getirirsin. Ne yaptığını sanıyorsun sen ha? Nasıl bişeyin içinde olduğumuzun farkında mısın? Sen. Sen.. Sana inanamıyorum gerçekten! Bizi tehlikeye kendi ellerinle attın. Ama salaklık bende sana güvenmemeliydim. Biliyodum kötü bişe olacağını lanet olsun!” dedim. Beş yaşındaki bi çocuk gibi kırılmışçasına bana bakıyordu. O an fazla ileriye gittiğimi ve hatamı fark ettim. Uzun süre sessizlik oldu. Kimse ağzını açıp tek kelime etmedi. Sarah başaı ellerinin arasında oturmuş sessizce ağlıyordu. Diğerleriyse hala kavgamızın şaşkınlığındaydı. Sarah sessizliği bozdu ve konuşmaya başladı: “Bilerek mi yaptığımı sanıyorsun? Ben mi istedim böyle olmasını? Şuan yaptığım hatanın farkındayım ve çok pişmanım Becky! Çok özür dilerim tamam mı?! Böyle olacağını bilemezdim. Bana bu kadar kötü davranma. Eğer gerçekten duymak istediğin buysa çok çok özür dilerim. Ve son olarak bana güvendiğin bi zamanı söyle. Bilmek istiyorum bana en son ne zaman güvendin acaba? Hı?” dedi. Tek yaptığım yutkunmak oldu. Sarah’ın susmasıyla derin sessizliğin içinde yutkunuşumun sesi bir çığlık gibi geliyordu... “Sarah sana vurmamalıydım özür dilerim. Seni çok seviyorum. Gerçekten çok özür dilerim ve sana güveniyorum gerçekten benim de hatam var bizi durdurabilirdim. Ama yapmadım. Ve şimdi bana güven bize bişe olmicak. Özür dilerim...” diyip sarıldım. Oda sarıldı. Ağlayıp, özür dileyip duruduk ikimizde. Sonra yerimize oturduk. Çocuklarsa malca bakıyolardı bize. Sanırım içlerinden ne kadar aptal olduğumuzu fakat bi o kadar da tatlı olduğumuzu geçiriyolardı. –Öyle umuyorum- Onlara Jake’in anlattıklarını anlatmaya bir türlü cesaret bulamıyordum. Cümleye nasıl başlayacağımı bilemedim. O kadar fazla kelime vardı ki seçip hangisini kullansam diye çelişki yaşıyordum. O sırada “ Ee neler oldu anlatmayaak mısın Becky?” dedi Luke. Şaşkınca kafamı kaldırıp ona baktım. Meraklı meraklı gözlerimin içine bakmış anlatmamı bekliyordu. “E-e şey... D\C oynayacağız sanıyordum ama Jake adında biri geldi içeriye ve eğitmenimiz olduğunu bu süreçte bize yardımcı olacağını söyledi. Tabi ne yapmamız gerek, karşımıza neler çıkacak ve içinde bulunduğumuz oyunun ne kadar tehlikeli olduğunu anlattı.” Dedim.  Zorla konuştum tabi. “Nasıl biri yani ona güvenebilir miyiz?” diye sordu biri. “Bence evet. Sakallı, iri yarı ve dövmeleri olan tiplere genelde güvenilmez ama ona güvenilebilir bence.”dedim. Kimse bişey demedi. Sessizliğe boğulduk sadece. Bize emirler veren o ses tekrar duyuldu. “Bugünlük bu kadar, yatın dinlenin yarın büyük gün... DEADS grubu...” dedi gizemli bi şekilde. Sanırım bu korkuların sonu gelmeyecek...   

ÖLÜM ODASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin