Bölüm 12

1.4K 106 20
                                    

Bağdaş kurduğum yerde planın ayrıntılarını gözden geçiriyordum. Planı - biraz riskli de olsa-  adım adım yapıyordum. Bir adım bitmeden öteki adımı planlamıyordum. Bir yerden sonra muhtemelen açık verecektik. Şu an tek ümidim açığa çıkana kadar saldırıyı başlatmaktı.

Willle birlikte sahte evimizdeydik. O Kayan Yıldız'ın aklını karıştırmak için bir şeyler düşünüyordu. Düğün ile onu oyalamak veya kardeşleri birbirine düşürmek gibi iki ayrı planı vardı. Hangisinin işe yarayacağı umrumda değildi. Sadece ayağıma dolanacak şeyler istemiyordum. Zaten başımızda bir bela vardı. İkincisine gerek yoktu. Catherine adı verilen belayı temizlemek için bir fikrim vardı aslında. Yataktan kalktım ve Will'in odasına girdim.

"Onu çağırmamızın zamanı geldi." Gözlerini büyüttü.

"Emin misin?" diye sordu.

"Hem de hiç olmadığım kadar." diye cevap verdim.

"Peki o zaman. Ben gerekli uyarıları yaptım." dedi. Gözlerimin kızıllaşmasını sağladım. Biraz üstüne yürüdüm.

"Yoksa emirlerimi mi sorguluyorsun?" dedim yavaş ve ürkütücü bir sesle.

"H-hayır tabii ki de. Sa-sadece-" sona doğru sesi düştü.

"Sadece ne?" Yerinde daha da küçülerek cevap verdi.

"K-ka-kabul e-etmeyebilir." dedi titrek bir sesle. Geri çekildim ve gözlerime orijinal renklerini verdim.

"İstediğimi alırım. Sakın bunu unutma." Korkuyla bir şeyler mırıldandığını duydum ama pek umursamadım. Uzun süredir gitmediğimiz bir yere gidecektik: Şeytanların Boyutuna. Benim geldiğim boyut şeytan boyutu değildi. Hiçbirimiz şeytan boyutundan gelmezdik. Kendi boyutlarımızda ölüm sonrası bazılarımız şeytan olmaya hak kazanırdı. Bunun tam olarak neden veya nereden geldiğini hiçbirimiz tam olarak bilmiyorduk ama duyduğum kadarıyla neden bu hâle geldiğimizi bulmalarına bir tık kalmıştı. Ve işin en ilginç kısmı zıttımız olan melekler yoktu. Sadece şeytanlar vardı. Bu ilginçti. Hem de çok ilginç...

Gerçek şeytan hâlime büründüm. Bu gerçek şeytan hâliyle bizim kişilik özelliklerimizi belirten hayvanlara bürünüyorduk. Benimki de şuydu: Sarı bir tilki. Sırtımda bir ejderhanın kanatları vardı. Boynuzlarım vardı ve kan kırmızısıydı. Ha bir de, tilki olduğuma bakmayın, kesinlikle ufak değildim. Bu dünyadaki bir at büyüklüğündeydim. Will de kendi formuna dönüştü. Sibirya kurdu büyüklüğünde mavi pofuduk bir kedi. Sırtında bir kuşun gri, bol tüylü kanatları vardı. Boynuzları yoktu. Onun yerine kulakları normalden büyüktü.

Bir portal açtım ve portaldan içeri girdik. Bu dünya, bu evren; düzensizliğin düzen, kaosun rutin olduğu tek evrendi. Başındaki güçlü kişiler olmasa muhtemelen şu zamana kadar yok olur giderdi. Bu dünya herkesin kafasına göre istediği şeyi yaptığı bir evren değildi. Hassas kanunları vardı her ne kadar belli olmasa da. Ama yine de büyük ölçüde istediğini yapabilirdin. Yapamayacağın birkaç şey vardı: birini öldürmek, ölü birini canlandırmak, geçmişi değiştirmek veya geleceği bir ölümlüye söylemek. Geleceği görebilen veya geçmişe gidebilen kişilerin sayısı az olduğundan genel olarak bu iki kural çiğnenmezdi. Ama kalan iki kural.. O iki kuralı çiğnediğinden dolayı ölen veya sonsuz bir döngü içinde işkencelere uğrayan o kadar çok şeytan vardı ki.

Portaldan geçtik. Açık ve kuru bir hava vardı. Işık kaynağımız evrenin tamamını kaplayan ve durmayan fırtınalardı. Arada renk değiştirirlerdi. Bu yüzden burada hiçbir zaman tamamen karanlık olmazdı. Yerler yosunumsu ufak bitkilerle kaplıydı. Genel olarak mavi renktelerdi ki bu gökyüzünde yürüyormuş hissi verirdi. İçerisinin şeytanlarla dolu olduğu göz önünde bulundurulduğunda mekan olarak biraz fazla renkliydi. Fakat kurucu şeytanlar bu renkleri uygun gördüyse diyebileceğimiz hiçbir şey yoktu.

Zoraki Evlilik (Billdip)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin