Bölüm 13

1K 85 60
                                    

Kulübede, mutfak masasında oturmuş düğünün ayrıntılarını konuşuyorduk. Uzun uğraşlar sonucu mükemmel (!) düğün yerini bulmuştuk: Kulübe'nin bahçesi. Kayan Yıldız'a kalırsa düğün en görkemli yerde yapılmalıydı. Çam Ağacıyla zar zor ikna edebilmiştik. Acaba Will de bize katılmasa ikna edebilir miydik bilmiyorum. Pasta çikolatalı seçilmişti. Çam Ağacı da ben de fazla takılmamıştık buna. Yarın da şu kafayı üşütmüş terzinin yanına gidip her şey ne alemde bakıp sonra da düğün tarihi almaya gidecektik. Bunun için de düğüne geleceklerin sayısını belirliyorduk.

"Bill, üniversiteden arkadaşların gelecek mi?" diye sahte bir soru yöneltti Will.

"Ah, evet. Aileden de gelenler olacak. Onlarla sen konuştun değil mi?"

"Evet, konuştum. Büyük baba bunu duyunca çok sevindi. Biliyorsun, o her zaman seni destekledi." dedi sesine yoğun bir duygu katarak. Rolümü oynayarak gözlerimin dolmasını sağladım ve sanki ağlamamı engellemeye çalışıyormuş gibi kafamı yere eğdim.

"Evet, umarım bu zamana kadar onu hayal kırıklığına uğratmamışımdır." dedim neredeyse ağlayacak bir sesle. Neden bu kadar duygusal bir karakteri oynadığımı bilmiyordum. Will duygu yüklü bir karakterin daha inandırıcı olacağını söylemişti. Ben de bu tür saçmalıklarla uğraşmak istemediğimden dediklerini yapıyordum.

Bizim tüm konuşmamızı Kayan Yıldız ve Çam Ağacı uzaktan izlemişti. Kayan Yıldız'ın Çam Ağacı'nı dürtüp bana doğru ittirdiğini görmüştüm ama aldırış etmedim. Omzumda hissettiğim kolla kafamı kaldırdım. Çam Ağacı kolunu omzuma atmış gergin bir şekilde duruyordu. Bir elini ensesine attı.

"I, şey, o kadar da 'şaapma' istersen. Yani büyük baban konusunda-"

"Dipper'ın söylemeye çalıştığı şey şu: Bu konuda kendini daha fazla üzme. Değil mi Dipper?" dedi Kayan Yıldız korkutucu olduğunu düşündüğü bir şekilde.

"Evet. Aynısından." dedi Çam Ağacı umursamaz şekilde. Muhtemelen o ufacık kafasında bizim ne haltlar karıştırdığımızı anlamaya çalışıyordu. O varsın anlamaya çalışsın, her şeyi anladığında çok geç olacaktı.

Cebimdeki telefon titredi. Arayana baktığımda çok sevgili (!) kardeşim olduğunu gördüm.

"Şey, ben hemen geliyorum." dedim ve masadan kalktım. Arkamdan Kayan Yıldız'ın Çam Ağacı'nı azarladığını duyuyordum ama pek umursamadım. Duyma menzillerinden çıktığımdan ve de çevremde kimsenin olmadığına emin olduktan sonra ikinci kez çalan telefonumu açtım. Normal zamanda ağız dolusu küfür yemem gerekirken sakin bir şekilde konuşmaya başladı Kill.

"İstediğin sayıda şeytanı hazırladım. Benden istediğin herhangi başka bir şey var mı?" Şu anki planımı basitçe gözden geçirdim.

"Şu anlık yok. Bin şeytanın tamamını mekana sokamayız. Bir kısmı pusuda bekleyecek. Şimdiden söyleyeyim. Ha bu arada, Günışıkları için de endişelenme. Onlar için de bir planım var. " Telefonu direkt suratına kapattım. Kulübeye ilerlerken ileride fısıldaşan ikiliyi fark ettim. Mavi saçlı kız Catherine'di. Bu kesindi. O zaman konuştuğu sarışın çocuk... Kendi kendime sırıtarak kulübeye ilerledim. Mutfağa girince sırıtışım yumuşak bir gülümseme oldu. İçeri girmemle susup bana bakan üçlünün gülümsememi görünce kafası karışmış duruyordu.

"Arayan büyük babamdı. Düğüne geleceğini söyledi." Mabel yerinden çığlık atarak zıpladı ve gelip bana kocaman sarıldı. Bir yandan da;

"Senin adına çok sevindim Bill! Hem bak biz demiştik." Sonunda beni bırakınca sesine bir miktar hüzün kattım.

"Annem ve babam... Onlar öldüğünde dağılan ailemizi toparlamıştı. Ona ne kadar teşekkür etsek az." dedim yanımda olan Will'in elinden tutarak. İkimiz sahte ve duygu yüklü bir bakışmayı paylaştık. Mabel atıldı, yine.

Zoraki Evlilik (Billdip)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin