13

30 1 1
                                    

"Jungkook konuşacak mısın?"

Jin geleli on dakika olmuştu ama Jungkook hala daha konuşmaya başlamamıştı.

"LAN KONUŞSANA OĞLUM!"

"Ay tamam ya! Ne bağırıyorsun!"

"Heh. Şöyle. Konuş bakayım canım"

Jungkook göz devirdi ve kitaplığından fotoğrafları aldı.

"Bunlar... SEN TAEHYUNG'UN ODASINA MI GİRDİN?!"

"Ya Hyung yine bağırdın ya! Yeter ama!"

"Kes lan! Sen nasıl böyle bir şey yaparsın! Senden beklemezdim! Masum velete bak sen! Hep Suga yüzünden oldu bunlar! Şu sıralar onunla çok takılıyordun! Bozdu benim masum bebeğimi de pis
kendini beğenmiş kedi tipli manyak!"

O sırada Suga'nın sesi duyulmuştu

"Ben kedi değilim lan!... Dur Jimin? İp yumağı mı o? Ya kaçırma şunu benden! Versene lan şunu!"

Jungkook'la Jin ilk başta onları nasıl duyduğunu sorgulasa da son cümlelerden sonra ikisi de katıla katıla gülmeye başlamıştı

(...)

"Yani Min suk diye biri sana mesaj attı. Senin hatırlamama yardım ediyor? Doğru muyum?"

"Evet hyung."

"Peki bu fotoğraflar ne iş?"

"Bana birlikte fotoğrafımız olup olmadığını sordu. Ben de bilmiyorum dedim. Sonra gidip size sormam gerektiğini en azından bir fotoğraf bulmam gerektiğini söyledi. Ama siz şirketteydiniz. O da Taehyung'un odasına bakmam gerektiğini söyle-"

"Ve sen hiç itiraz etmeden onun odasına gittin? Öyle mi?"

"Tabi ki hayır! Ben olmaz dedim ama o bir şeyler hatırlamak için en iyi yerin onun odası olduğunu onun odasının bizim anılarımızdan oluştuğunu söyledi ki haklıydı"

"Odada ne buldun başka?"

"Ben... Yatağın altında kendi tablomu buldum. O tabloyu benim için çizmişti. Bir de bu fotoğraflar"

"Tamam. Peki benimle ne konuşacaksın?"

"Ben... Şey... Biz nasıldık hyung? Yani... Onunla. Sevgiliyken... Kaç defa ayrıldık... Neler yaşadık falan işte"

Jin tatlı bir şekilde gülümseyip elini Jungkook'un omzuna attı

"Siz... Çok tatlı bir çifttiniz. Birbirinize karşı hep sevgiyle konuşurdunuz. O güne kadar sadece iki defa ayrıldınız..."

"Peki neden? Ne sebeple? ne zaman?"

"Hımm... İlk ayrıldığınızda daha bir yılı doldurmamıştınız. O zaman da seninle ben konuşmuştum. Taehyung'un sana uzak davrandığını nedeninin ise seni aslında hiç sevmemiş olduğunu hatta gerçekte eşcinsel olmanın saçma lanet bir şey olduğunu düşündüğünü söylemiştin"

Hatırladığın anılardan biri o konuşmaydı

Jungkook iç sesine aldırış etmeden Jin'le konuşmaya devam etti

"Peki nasıl barıştık? Ne kadar süre ayrı kaldık?"

"Siz neredeyse üç gün ayrı kaldınız"

Jin cümlesi bittiği gibi gülmüştü

"Birbirinizi o kadar seviyordunuz ki sadece üç gün ayrı kalabildiniz... Taehyung o gün seni  odana götürmüştü. Ikinizi odaya kilitlemişti. Onunla da konuşmuştum barıştıktan sonra. Dediğine göre. Sana o gün orada dedikleri yalanmış. Öyle söylemiş çünkü... Çünkü menajer onu tehdit etmiş... Eğer senden ayrılmazsa bu sefer sadece ona değil sana da zarar vereceğini söylemiş. Hatta sizi gruptan atacağını. O senin gruptan ayrılmanı ve dayak yemeni istemediği için senden uzak durmuştu. Hatta onunla konuşurken bana aynen. Şunu söylemişti; " S*keyim menajeri. Onun tek istediği para. Gerekirse bütün paramı veririm ama bir daha onun tehditleri yüzünden Jungkook'dan uzak duramam. Onu seviyorum. Üzülmesini istemiyorum". O gerçekten çok aşıktı Jungkook"

Jungkook duyduklarıyla daha da üzülmüştü.

"Jungkook? Iyi misin? Ağlıyor musun? Resmen gözünden yaş geldi de ondan?"

Ağlıyor muydu?

"H-Huh? Ne? Ha boşver hyung. Göz problemim var şu sıralar. Arada gözüm yaşarıyor da. Doktora gitmem gerekiyor"

"Hıhı tabii tabii."

"Sen anlatsana! İkinci ayrılık?"

"O sizin son gününüzdü... Bu sefer onu affetmedin... Zaten birkaç hafta sonra o kaza oldu. Neyse... O gün gece yarısından sonra apar topar dışarı çıkmıştın. Geri geldiğinde J-hope'la konuşmuştun. Onun dediğine göre. Biri sana Taehyung'un çok kötü olduğunu onu sokakta bulup eve getirdiğini söylemiş ve sen de sana atılan konuma gitmişsin. Ama oraya gittiğinde Taehyung bir odada bir kıza sarılı bir şekilde yatıyormuş. Kötü bir durumda gibi de değilmiş. Sen ona bittiğini söyleyip oradan gitmişsin."

"Ben... O günü hatırlıyorum. Uyandığım gün hatırladığım anılardan biriydi"

"Taehyung onu affetmen için çok uğraştı. Ama sen affetmedin hatta bunun onun son hatası olduğunu söyledin. Hiçbirimiz Taehyung'un o gece neden orada olduğunu bilmiyoruz. Hala daha. Onunla konuşmaya çalışmıştık ama Taehyung hiçbirimize anlatmadı. Siz o geceden sonra arkadaş bile kalmadınız. Yalnızca kamera önünde aranız iyiymiş gibi davrandınız o kadar. Ve sonra... Sonrası bilindik zaten"

"Bana saldıran kişinin kim olduğunu biliyor musunuz peki?"

"Hayır. Açıkçası şirket sadece iki ay uğraştı. Hiçbir ize ulaşamayınca da konuyu kapattı. Biz aramaya devam etsek de polisin bulamadığı kişiyi bulmamız zaten pek olağan bir şey değildi. Onunla ilgili hepimiz tek bir şey düşünüyoruz. O her kimse Taehyung'la ya bir geçmişi var ya da takıntılı bir fan"

"Tamam. Teşekkürler hyung... Ha bu arada Taehyung'un kullanıcı adı. Ne zaman görsem aklıma takılıyor. Neden başında 'Jj' yazıyor?"

"O senin adın ve soyadını temsil ediyor kook. Siz sevgili olmadan önce bile öyleydi. Sen o zaman da bunu merak ederdin. Ama o kimseye. Jimin'e bile ne anlama geldiğini söylememişti"

"Ya... Hımm. Şey tamam bu kadar şey yeter. S-sen gidebilirsin"

"Ah sonunda"

Jin koşar gibi odanın kapısına ilerlerken Jungkook arkasından seslendi

"Onunla flört etmeyi kes! Birbirinizi sevdiğiniz bu kadar ortadayken niye çıkmıyorsunuz ki?!"

Jin duysa da duymamış gibi yapıp odadan çıktı...

(Ne yapacağımı biliyorsunuz sjbdndnc. Min Suk'a anlatmış şekilde devam edeceğiz yine)

Nothing Like Us Taekook/TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin