24

25 0 0
                                    

"Taehyung! Nereye gidiyoruz?"

Taehyung duyduğu halde cevap vermemişti sevgilisinin sorusuna. Jungkook bunu belki de onuncu kez sormuştu ve onuncu kez cevapsız kalmıştı. Sonunda o da pes etmiş ve susmuştu.

Araba durduğunda Jungkook sonunda demişti.

"Hadi ama o kadar da uzun bir yol değildi"

"Uzun olması sıkıntı değildi zaten. Sen bana nereye gittiğimizi söyleseydin arabadan çok daha neşeli inebilirdim. Ayrıca... Bana sadece bir göle gideceğimizi ne diye söylemiyorsun ki! Gerçekten seni anlamakta zorlanıyorum Kim Taehyung"

"Seni götürmek istediğim yer burası değil. Biraz yürümemiz gerekecek ve biliyorum bazen ben bile kendimi anlamıyorum"

İki genç de esmer olanın dediğine gülerken yürümeye başlamıştı. Sonunda esmer olan geldik dediğinde Jungkook önündeki yapımı bitmemiş taştan eve sonra da hemen yanındaki göl ve iskelenenin yanındaki yüksek atlama tahtasına baktı.

"Burası çok güzel... Ama niye buradayız Tae?"

"Seninle çıkmaya başladıktan bir yıl sonra bu evi yaptırmaya başladım... Sonra seninle ayrılınca yapımı durdurdum..."

"Neden? "

"Bu evi bizim için yaptırıyordum Jungkook... Ama sen o günden sonra... Bizi unuttuktan sonra yüzüme bile bakmamaya başladın ve ben her ne kadar kalbimdeki umudu yitirmesem de evin inşaatını yarıda bıraktım"

Jungkook Taehyung'un dolmuş gözlerine baktı ve ellerini yüzünün iki yanına koydu

"Seni seviyorum... Umudunu seviyorum... Bize olan inancını hiçbir zaman kaybetme Taehyung... Bilmiyorum ama bunu düşünmeden duramıyorum.. E-Eğer bir şey olursa... Kötü bir şey. Ne bileyim... ayrılırsak bir daha mesela. İşte o zamanda sakın bu inancını kaybetme... Sakın bize olan umudunu yok etme ve bekle. Tekrar birlikte olacağımız anı bekle.. T-tamam mı?"

Taehyung cevabını dudaklarıyla vermişti diğer gencin dudaklarına. Sanki sonmuş gibi.. Sanki son kez dudakları buluşuyormuş gibi öpüyordu iki genç de birbirini. Ikisi de ağlıyordu. Ikisi de anlamıyordu yüzlerine değen yaş hangisinin gözyaşıydı...

Taehyung, anlını Jungkook'unkine yaslayıp fısıldadı

"Böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceğiz..."

(...)

"Taehyung sence de bu atlama tahtası çok yüksek değil mi? Oradan atlayabilen olmuş mu?"

İki genç kış olmasına rağmen göldeki iskeleye oturup ayaklarını suya sokmuş etrafı inceliyordu.

"Aslında orası bir atlama tahtası değil. İnsanlar sadece oraya çıkıp gölü ve gökyüzünü inceliyorlar. Yani gölü yukarıdan izlemenin daha etkileyici olduğunu düşünüyorlar"

"Peki hiç kimse atlamamış mı? Herkes sadece çıkıp oturmuş mu?"

"Hımm.. Bilmiyorum ama bence atlayan olmamıştır. Sonuçta çok yüksek? Değil mi?"

"Evet. Gereksiz bir yükseklik bu"

"Kalk hadi. Bir yere daha gitmemiz gerekiyor."

"Ama akşam oldu farkında mısın?"

"Zaten gideceğimiz yere karanlık olunca gidiliyor. Hadi!"

(...)

"Yo..Yoo Hayır. Taehyung sakın bana oraya çıkacağımızı söyleme"

Jungkook gözleri kocaman olmuş karşısında mor ışık yayan yüksekliğiyle bilinen Seul N Kulesine bakıyordu.

"Ne söyleyeyim?"

"Ne?"

"Üzgünüm ama oraya çıkacağız Jungkook"

"Taehyung olmaz! Baksana. Bu kule neredeyse 500 metre! Hayatta olmaz!"

"Aslında o kadar da yüksek değil. 236 metrecik sadece"

"Ah cidden mi? Öyleyse çıkabiliriz canım çok da yüksek değil sonuçta."

Jungkook alay ediyordu ama Taehyung alay ettiğini bildiği halde kabul ettiği için elini tutup onu kulenin içine sokmuştu

"Merdiven veya asansör? Hangisi sence Jungkook?"

"Sen... Sen ciddi misin?! Ben alay ediyordum!"

"Haklısın. Asansör daha romantik bir ortam oluşturur. Aslında.. Merdivenleri çıkarken seni taşırsam. Bu daha romantik olurdu. Ama üzülerek söylemeliyim ki gece bel ağrısı çekmek istemiyorum. O yüzden asansör tabi ki de!"

İki genç de asansöre binmişti. Jungkook gergindi ve alt dudağını ısırıyordu. Taehyung ise onun gerginliğinden keyif alıyor gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

Jungkook gerginliğinin geçmesi için uğraşıyor başka şeyler düşünmeye çalışıyor ama başaramıyordu. Kafasını çevirip gülmemek için zor duran Taehyung'u görünce sinirlenmişti. Nasıl olurda o bu kadar gerginken gülebilirdi!

"Ya Taehyung! Gülmesene!"

"Ama yüzündeki ifade o kadar komik ki!"

Taehyung dayanamayıp kahkaha atmaya başlayınca Jungkook daha da sinirlenmişti. Taehyung yanındaki çocuğun diliyle yanağını yokladığını görünce elini gencin omzuna koyup sakinleşmesi için okşamaya başladı. Jungkook sakinleşse de içten içe bir korku vardı içinde

(Buradan sonra bahsedeceğim gözlem terası, panorama görüntüleri gerçekte N kulesinde var mı hiç bilmiyorum. Yani bu kısımlar benim uydurmamdır)

Sonunda asansör durduğunda iki genç de beraber inip kulenin gözlem terasına çıktı.

Dört bir yanı camlarla çevrelenmiş terastan gökyüzüne bakıyordular. İkisi de büyülemişti adeta. Hatta esmer olan bile. Her ne kadar bunları o planlamış olsa da bu kadar güzel bir görüntü onun bile zihninde canlanmamıştı.

"Taehyung.. Burası çok güzel!"

"Ah tabi ki seni içmeye bara götüreceğimi falan mı sanmıştın yoksa?!"

"Bu kadarını beklemezdim. Hem bar aklıma gelen seçeneklerden bir tanesiydi."

"Daha bu kadar değil. Gel benimle."

Esmer olan siyah saçlının elini tutup terasın ortasındaki küre şeklindeki odaya götürdü. Simsiyah odada küçük olan tedirgin olmuştu. Büyük olan ise birazdan olacakları bekliyordu.

Büyük olan küçük olanın elini bıraktı ve parmağını şıklattı. Ses odanın içinde yankılanırken bir anda odanın tavanında beliren görüntü küçük olanı hem korkutmuş hem de şaşırtmıştı

Tavanda üç yıl önce ayrılmadan önceki zamandan bir görüntü vardı. lavantalarla dolu bir bahçede lavanta toplarken çekilmiş bir fotoğraflarıydı bu görüntü. Esmer olan küçük olanın sepetindeki lavantaları almaya çalışırken siyah olana yakalanmıştı. Bir eli sepetteyken omzunun üstünden ona kızgınca bakan küçük olana bakıyordu.

İki genç de bu anı görünce yüzlerine tatlı bir tebessüm yerleştirmişti.

"Seni seviyorum Kim Taehyung..."

"Seni seviyorum Jeon Jungkook..."




Nothing Like Us Taekook/TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin