//25//

6.3K 496 171
                                        

Mithat kelimenin tam anlamıyla uykusuzluktan geberiyordu. Hiç uyumadan okula gelmişti ve bu alışık olduğu bir şey değildi. Sürekli içi geçiyor ve durduğu yerde uyukluyordu.

Bugünlük dersleri bitmişti ve şimdi Duygu ile birlikte kampüsün içindeki kafede oturup bir şeyler içiyor ve sohbet ediyorlardı. Daha doğrusu Duygu konuşuyor Mithat da gözlerini açık tutmak için var gücüyle direniyordu ve karşısındaki kızı dinliyor gibi yapıyordu. Gerçi pek başarılı olduğu söylenemezdi.

"Mithat sen iyi olduğuna emin misin?" diye sordu Duygu sonunda dayanamayarak. "Sabahtan beri uyukluyorsun, gözlerinin altı mosmor. Gece uyumamışsın belli. Bir sıkıntın falan mı var? Seni böyle görmeye pek alışık değilim."

Mithat gülümsemeye çalıştı. "Bir şey yok ya. Tüm gece oyun oynadım." Evet uyumamıştı ama bu oyun yüzünden değildi.

Duygu iç çekti. "İyi halt ettin Mithat! Tüm gece oyun oynamak ne ya? Yuh!"

"Oynarken dalmışım."

Eh, yalan söylemek istemezdi tabii ama Duygu'ya "Ata olacak şerefsiz kafamı allak bullak ediyor." diyecek hali yoktu.

"Baksana, Sude ve Ata buraya doğru geliyor!"

Mithat'ın  bakışları kafenin girişine kaydı istemsizce. Kendilerine yaklaşan çifti gördüğünde gözlerini devirme isteğini zar zor bastırdı.

Mithat çareyi kafasını masaya gömmekte buldu. Bahanesi de hazırdı zaten.

Duygu ve Sude öpüşüp koklaşırken Mithat sanki Ata'nın bakışlarını üzerinde hissediyordu. Bunun tamamiyle psikolojik olduğundan emindi. Her ne kadar başını kaldırıp bakmak istese de bunu yapmadı.

"Sana da merhaba Mithat!" dedi Sude iğneleyici bir tonla.

Mithat çok kısa bir süreliğine başını kaldırdı. Bu arada da Ata'ya bakmamak için olağnüstü bir çaba sarf ediyordu. Karanlığa çabucak alışan gözleri ışığa bakınca kısılmıştı. "Sana da merhaba Sude!" dedi aynı tonda. Sonrasıda beklemeden başını yeniden gömdü.

"Neyi var bunun?" diye söylendi Sude Duygu'nun karşısına otururken.

"Beyefendi tüm gece oyun oynamış. Şimdi de uykusuzluktan ölüyor."

Mithat, durumu açıkladığı için bir an Duygu'yu alnından öpmek istedi.

"Biz de birlikte bowling oynamaya gideriz diyorduk. Değil mi Ata?"

Ata kafasını sallayarak Sude'yi onayladı. "Double date gibi."

Ata'nın sesini duymak Mithat'ı germişti ve bu çok saçmaydı.

Duygu hafifçe Mithat'ı dürttü. Bununla birlikte Mithat gömdüğü kafasını yeniden kaldırdı. "Bowlinge gitmek ister misin?"

"Güzel olurdu ama ben çok yorgunum ya. Eve gidip uyuyacağım. Zaten sonrasında da halletmem gereken işler var." Umursamaz bir tavır takınmaya çalışıyordu Mithat ve bunu başarıyordu. "Siz gidin ama istiyorsanız."

Duygu hemen atıldı. "Mithat gelmiyorsa ben de gelmiyorum."

Sude dudaklarını büzdü. "Oyun bozanlık yapmayın ya!" İncelttiği sesi ve yapmacık konuşmasıyla Sude, Mithat'ın gördüğü en itici insan olabilirdi. Bir de yüzüne boca ettiği makyajı ve Allah katına kadar uzanan protez tırnakları vardı.

"Evet Mithat." Ata yüzündeki o sinir bozucu gülümsemesiyle birlikte direkt olarak Mithat'ın gözlerinin içine bakıyordu. "Oyun bozancılık yapma."

"Uykum var dedim. Siz istiyorsanız gidebilirsiniz." Bunu söylerken Mithat da tıpkı Ata'nın yaptığı gibi onun gözlerine bakmış, bir saniye olsun ayırmamıştı.
"Sude ile."

"Rahat bir uyku çektiğini düşünmüştüm ben oysaki."

Mithat, Ata'nın nereye varmaya çalıştığını gerçekten anlamıyordu ve karşısındaki çocuğun imalı konuşmaları onun yüzüne sağlam bir yumruk indirme isteğini tetikliyordu.

Ortamdaki gerginlik ufak ufak hissedilmeye başladığında Duygu araya girme ihtiyacı hissetti. "Size ne oluyor?"

Bu sorunun cevabını Mithat da bilmiyordu aslında.

"Hiçbir şey olduğu yok." diye cevapladı onu Ata.

"Her neyse." dedi Mithat masadan kalkarken. "Ben kaçar, size iyi eğlenceler."

Tek istediği eve gidip saatlerce uyumaktı.

***

Uyandığında saat 8'i geçiyordu. Annesi birkaç kez gelip akşam yemeği yemesi için oğlunu uyandırmaya çalışsa da Mithat uyanmamıştı. Dolayısıyla acıkmış bir şekilde uyanmıştı.

Bir şeyler yemek için mutfağa girmesiyle buzdolabının üzerine magnetle tutturulmuş notu fark etmesi bir oldu.

"Oğlum biz babanla Neslihan teyzenlere çaya gidiyoruz. Dolapta tavuk pilav var ısıtıp yersin."

Buzdolabından tencereyi çıkarttı ve altını açtığı ocağın üstüne yerleştirdi. Yemek ısındığında tabağa koydu ve balkondaki masaya oturdu.

Yemeğini yerken bir yandan Youtube'dan açtığı oyun videosunu izliyordu ama kafası dolu olduğundan odaklanamıyordu. Bu yüzden bir süre sonra videoyu kapattı. Şu an kafasını şişirmekten başka bir işe yaramıyordu.

Böyle hislere alışık değildi. Dünya yansa umrunda olmayacak bir tipti Mithat. Kim hakkında ne demiş, ne düşünmüş hayatta kafaya takmazdı. Ama Ata dengesini bir anda bozmuş ve Mithat'ın ayarlarıyla oynamıştı. Mithat'ı sinirlendiren de buydu işte. Ata hiçbir şey olmamış gibi davranmış ve dediklerini yalanlamıştı. Üstüne bir de Sude ile takılmaya başlamış ve bunu Mithat'ın gözüne soka soka yapmıştı. Bu inandırıcı değildi Mithat'a göre. Ata'nın yalan söylediğini düşünüyordu fakat bir yandan da neden böyle bir şey yaptığını anlayamıyordu. Bu durumu neden bu kadar kafasına taktığımı da anlamıyordu. Aslında anlamadığı pek çok şey vardı.

Telefonunu Duygu'ya mesaj atmak için yeniden eline aldı. Yüzünde hınzır bir ifade belirmişti.

Mithat: Selam Duygu

Kusura bakma bugün biraz uykusuzdum

Yarın birlikte yemek yemek ister misin?

İstersen Ata ve Sudeyi'de çağırabilirsin (:

Duygu: Uykunu almışsın (:

Mithat: Evet hahaha

Duygu: Çok güzel fikir

Yarın gün içinde konuşuruz

Mithat: Anlaştık o zaman (:

Evet, belki Ata'nın ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu ama kendisi bundan sonra ne yapması gerektiğini biliyordu. Ata'yı her anlamda kışkırtmak için elinden geleni yapacak ve eninde sonunda konuşmasını sağlayacaktı.

Arsız||texting [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin