Herkesin hayatında kendine en az bir kere sorduğu yegane soru "ben kimim?". Bunun cevabını verebilenler sahip olduklarını sandıkları her şeyi aslında kendilerine pranga edinmişlerdir.
Bar tuvaletlerinin aynaları insanları bulanık değil, net gösterir. Aynaya makyajınızı temizlemek için baktığınızda gördüğünüz o dağınık makyajlı ama şirin surat gerçek kişiliğinizdir. Akmış göz kalemi veya rimelinizin yok ettiği yüz hatlarınız gerçek sizsiniz. Ama ben şu anda bunu fark edemeyecek kadar sarhoş bir halde yansımasını gördüğüm sarışın minyon kıza bağırarak ne kadar güzel olduğunu anlatmakla meşguldüm. Bu halime şu an aşık olsam da ertesi sabah utançtan yüzümü yastığa gömüp önceki gecemi hatırlamakla uğraşacaktım, öyle de oldu. Bar tuvaletinden çıkıp arkadaşlarımın yanına gittim ve dans etmeye devam ettik, ta ki hepimiz kendini kaybedip, içimizden en deli olanı, Eda'yı 3 katlı mekanın içinde arayana kadar. Sonuç ne mi oldu? Dj kabininde ağlayarak ilk aşkından geçen ay boşandığı kocasına kadar, hayatındaki bütün adamları önüne çıkan ilk insana anlatan bir Eda.
Önceki gecenin yüzleşmelerini yaşarken yalnız olmamak pişmanlığınızı hafifletebilecek en güçlü etmendir çünkü her zaman sizden daha rezil biri vardır. Utanç dolu anlarımı son kez olmasını umarak hatırladığım sırada Eda'nın yüzleşmelerini sesli yapmaya karar vermiştim. Dj kabininden başlayarak takside kusuşunu, daha sonra yaklaşık 2 yıldır sıkılmadan peşinden koşan iş arkadaşı Vedat'ı arayışını anlatıp onu rezil ettim. Kendiyle barışık olmayan birinin üzerinde denemeyiniz! Dostluğunuz bitebilir.
Geçirdiğim "sıradan" hafta sonunun ardından gerçek hayatımla yüzleşmem gereken o an gelmişti. Pazartesi. Üç yıl kadar önce okuduğum okulu terk edip ben hayallerimin peşinden koşacağım dediğimde planladığım hayatın bugün yaşadığımla uzaktan yakından alakası yoktu ama bunu yaşamadan bilemezdim. Pişman mıydım? Asla. Kulaklarınızı tıkayıp etraftan gelen bütün uyarıların tam aksi yönde bir karar aldıysanız pişmanım demek geri dönmekten daha zordur. Yine de içten içe kendi kulaklarımı çekip o okula sürüyerek de olsa götürmek isterim hala. Hele bir de o okul Boğaziçi Üniversitesiyse. Şu an danışanlarıyla ilgilenen bir psikolog olsam daha mı olurdum sorusuna cevap vermem mümkün değil, merakım içimi kemirse de geri dönüş yok. Böylesine bol kazançlı, sizi statü sahibi yapabilecek bir mesleği bırakıp ne olduğumu düşünüyor olmalısınız. Beklentilerinizi karşılayamayacağım için çok üzgünüm çünkü ben bir marangozum. Topuklularımı giyinip bir plazada sekreterlik yapıyor olsaydım eğer içten içe beni şanslı bulurdunuz, eminim. Ama ben işinde son derece başarılı bir marangozum. Günlerimi atölyemde aldıktan 1 ay sonra hevesinizin geçeceği ve artık dikkatinizi bile çekmeyecek eşyalara emek vererek tasarlayarak ve üreterek geçiriyorum. Hüsranımın meslek seçimimde ya da buradaki başarımda olmadığı açık, beni geçmişe götüren, kendimi sorgulatan konu ay sonunda elime geçen para değil, kendi emeğimle yaptığım güzel yatağımda yalnız uyuyor olmak da. Sorun şu ki ben nasıl mutlu olunacağını bilmiyorum, bu da beni görmezden geldiğim ihtimallerle her saniye yüzleştiriyor. Mesleğim, ailem, arkadaşlarım ve diğer her etmen benim için soru işareti olarak gözümün önündeler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alo, Kim O?
Teen FictionHerkesin hayatında kendine en az bir kere sorduğu yegane soru "ben kimim?". Bunun cevabını verebilenler sahip olduklarını sandıkları her şeyi aslında kendilerine pranga edinmişlerdir.