4 • lake

197 30 14
                                    

🎵 Fleurie - Hurricane

"Yalnızca söylediklerimi yap, tamam mı Hana?" demişti San, ellerinden biri kapımın kolunu tutmaktayken. "Güvende olacağız."

Başımı hafifçe olumlu anlamda salladım. Onunla geçirdiğim yaklaşık beş dakika, Yunho'nun arkadaşlarından biri olduğunu ve henüz tehlike arz etmediğini anlamam için yeterli olmuştu. İçinde bulunduğu kasvetli mekan onu hiç etkilemiyormuş gibi her cümlesinin ardından gamzelerini belli edecek şekilde gülümsüyordu. İnsanlara güven aşılayan bir yapısının olduğunu anlayabilmiştim.

Kapı, alışkın olduğum tıkırtıyla yeniden aralanırken karanlık koridor bir kez daha gözlerimin önüne serilmişti. San bana doğru 'Başlıyoruz.' dercesine ufakça başını sallamış ve bakışlarını yeniden koridorun sonuna dikmişti. Temkinli adımlarla ilerliyordu, bense çıkarabildiğim kadar az ses çıkararak onu takip ediyordum.

Duvarların her iki yanında sıralanan kapılar son bulduğunda San ellerinden birini beni durduracak şekilde önüme siper etmiş, ikimizi de duvarın kenarına çekmişti. Fısıldayan sesi, "Asansörün köşesinde bir kamera var." derken başıyla koridorun bir noktasını işaret ediyordu. Kameranın duvara vuran titrek kırmızı ışığını o an fark edebilmiştim. Zihnim geçen gece kameraların varlığından haberdar olmadan merdivenlere yöneldiğim anı gözlerimin önüne getirmişti, birinin beni görmemiş olması imkansızdı. "Peki biri seni görürse ne olur? Yani kameralarda?" diye sormuştum kısık sesimle, gelecek cevaptan korkuyordum. San, cebinden küçük, telefona benzeyen bir alet çıkartırken "Hmm... Kırmızı yakalılar tarafından pek de merhametli olmayan bir sorguya çekilme ihtimalin oldukça yüksek." demişti. Duyduklarımın etkisiyle yutkundum. Ne olduğunu anlamadığım cihazın üzerindeki tuşlara basarken "Ama endişelenmene gerek yok," diye devam etti. "Seni odana hapsetmeyi iyi biliyorlar."

'Hayır San, sandığın kadar iyi bilmiyorlar.' diye geçirmiştim içimden. Merdivenlere yönelirkenki görüntüm gözlerimin önüne gelince gözlerimi yumdum.
"Dün odamın kapısı kilitli değildi." diye başladım sözlerime, ekrana sabitlenmiş gözleri yeniden bana dönmüştü. "Buradan geçtim San. Görülmemem imkansızdı."

Kaşlarını anlamaya çalışır gibi çatmış, birkaç saniye duraksamıştı. Gözlerinin önüne düşen saç tutamlarını parmaklarıyla kenara iterken "Evet, gerçekten imkansız." diye fısıldadı. "Şanslısın. Biri seni korumuş olmalı."

Çatıya çıkacağımın kimsenin aklına gelmeyeceğinden emindim. Hatta kapıdan dışarı adımımı bile atmayacağımdan o kadar eminlerdi ki kapımın kilitlemeyi bile unutmuşlardı. 'Şans.' diye düşündüm. 'Belki de sadece şanstı.'

"Hallettim." Gülümsemesi yeniden yüzünde yer bulmuştu. Mutluluğu bulaşıcı gibiydi, böylesine bir kaçış senaryosunun ortasında bile kendimi rahat hissetmeye başlamıştım. Duvardaki kırmızı ışığın artık yanıp sönmediğini görebiliyordum. Başımı salladım ve yeniden koridoru arşınlayan adımlarını takip etmeye koyuldum.

San, çıkışa ulaşana kadar iki tane daha kamerayı etkisiz hale getirmek zorunda kalmıştı. Cebindeki cihazın ne olduğunu sormaya fırsat bulamamıştım, ancak kumanda olarak kullanılabilen bir telefon gibi göründüğünü düşünüyordum. "Çıkış sol tarafta değil miydi?" diye sormuştum farklı bir yöne saparken. Yön duygum bu dev labirentte işlemiyor olabilirdi ancak ilk getirildiğim doktorun odasını görebiliyordum. San ise "Ah, ön kapıdan çıkacağımızı düşünüyor olamazsın." diyerek oyuncu bir kıkırtı bırakmıştı. "Bir korku filminde olsak şu an mezarına çiçek bırakıyor olurdum."

Yaptığı benzetme dudaklarımın kıvrılıp uzun zamandır yapmadığım bir gülümsemeyi ortaya çıkarmasına sebep oldu. "Burası korku filminden pek de farklı sayılmaz." diye mırıldandım geçtiğimiz koridorları incelerken. Derin bir nefes almış, odama geldiğinden beri yüzünde bulunan gülümseme yavaşça kaybolurken dudaklarından "Haklısın." kelimesi dökülmüştü.

oblivion | ateez • yunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin