"Nadideee, hadi kızım uyan artık. Manyak mısın? Nesin anlamadım ki. Bugün üniversite sınavın var bu kadar umursamaz olamazsın."Annemin saydırdığı son cümle ile yataktan fırladım. Hatta uçtum bile diyebiliriz.
Sınav ondaydı ve şu anda saat resmen dokuz buçuktu. Kafama vura vura dişlerimi fırçalıyordum. Tabii aynada kendime saydırmalarımı saymazsak.
Bir elimde fırça, bir elimde saçlarım aynaya karşı bağırıyordum. "Ya sen harbi gerizekalısın, mal, aptal. İnsan sınavı olduğu günü nasıl olurda unutur be!" Ve daha bir çokları.
Kendime gelmem içinse ellerimdeki saçları görmem yeterli olmuştu. Saydırmayı bırakıp ağlamaya ve sonrada ağlayarak giyinmeye başladım. Sınavda rahat olmak için spor bir gri şort ve bol bir tişört tercih etmiştim. Zaman kaybetmemek adına merdivenlerden alt kata resmen ışınlanırcası kaydım. Tam çıkacakken annem kolumdan tutup babamın evde olduğunu ve beni bırakacağını söylemişti. Sınav eve en yakın üniversitede olmasına rağmen muhtemelen babam olmasaydı yetişemeyecektim.
Sınava on dakika kala gelmiştim. Açıkçası hiç heyecanlı değildim. Hiç çalışmamıştım ve neresi tutarsa zaten gidecektim. Bu yüzden takmıyordum. Rahat bir şekilde geçen sınavın ardından kolum çok yorulmamış bir şekilde sınavdan ilk ben çıktım. Eeee farkımız tarzımız yani.
Annemin ne ara gelip kapıda beklemeye başladığına anlam veremezken koşup ona sarıldım. Muhtemelen azar yiyecektim. Kapıda olduğunu bilsem geç çıkardım ya neyse.
"Ya ben senin kadar rahatını görmedim be kızım. Vicdanın nasıl oluyorda bu kadar rahat oluyorsun." diyince gülümsedim. Bu sorunun cevabı benim için basitti ama ailem beni anlamayacağı için onlardan saklayacaktım.
"Annem ben diğer insanlar gibi olamıyorum. Biliyorsun ki herkes farklıdır. Ve ben bambaşkayım. Herkes kendince öyle değil midir zaten? Ama neden istediğim kişi olmaktansa benden olmam istenilen olayım ki?" sakince ve tatlı tatlı söylediğim cümleler annemin yumuşamasına sebep olmuştu. Hem sinirli değildi ki benim annem. Sadece biraz kırgındı. Ama beni anlayacağını biliyordum.
&&&&&&&&&&&&&&&&&
Günün kalanında okuldan arkadaşlarımla gezmek yerine ailemle vakit geçirmek için eve gelmiştim. Onlar benim için her şeylerini feda ederken ben bir pislik gibi onlara layık olmayan bir kız çocuğu olmuştum.
Neden böyle olduğumu ve neden herkes gibi normal bir hayatımın olmasını istemediğimi düşündüğüm o günlerden birindeydim. Hep başıma gelirdi ama hiç üzüldüğüm olmamıştı. (Bu güne kadar tabi) Büyümeye başladığımdan mıydı bilmiyorum. Ama kesinlikle bu gün ilerki hayatım için büyük bir adım atmıştım. Ve bunun sonuçlarına da katlanmak sadece benim görevimdi. Sadece benim.
En tepeye çıkıp önüne geleni ezmek marifet değildir. Asıl marifet en dipteyken önüne gelen kim olursa olsun ona karşı koyabilmen gerekirse de ezebilmendir. İnsanlar her şeyi para olarak görüyor. Evet para bize lazım ama, ihtiyacımızı giderecek kadarı yeterli olmalıyken insanlar her şey gibi bununda bokunu çıkarıyor tabi ki. Bunu kendimize biz yapıyoruz. Zengine saygı duyarken fakiri küçümsüyoruz. Ve aslında o fakir kesim biziz. Çocuklarımız okusun insanları ezsin istiyoruz. Neden? Niye yani. Önce insan olmak varken neden önceliğimiz zengin olmak?Bu düşüncelerle yine kafayı yiyeceğimi anladığımda ise kalkıp kendime bir kahve yaptım. Her zaman yaptığım gibi çatıya çıktım ki, bu derin mevzulara giriş yapacağımın habercisiydi. Odamdan bu gün için aldığım pembe tüylü defter ve siyah dolma kalemimi de alıp tekrar kahvemin başına, çatı katına çıktım.
Minnoş mu minnoş kitabımın kapağını açıp sesli bir nefes aldım. Yerde bağdaş kurmuş bir şekilde yazmaya başladım.
ÜNİVERSİTE'DE YAPILACAKLAR1- Burası yanlış arkadaşlıkların yapılacağı en mükemmel ortamlardan birisi ve sende o yanlış arkadaş olacaksın.
2- İçinde kalmış, eğlenemeden ve kendin olamadan geçirdiğinin her gün hatta her salise için tüm anını yaşayacaksın.
3- Aşka inanmayan biri olsanda sexs aşktan değil ve o bekareti hiç üzülmeden yada pişman olmadan vereceksin.
4- Aşk denilen şeyin yalanlığına olan inancını asla ama asla kaybetmeyeceksin.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sınavın üstünden bir ay geçmiş ve kazandığım okul belli olmuştu. İzmir Dokuz Eylül üniversitesinde felsefe kazanmıştım. Yüksek puanlı bir okul olsada bölümüm kötüydü. Zaten kendimden de bir beklentim yoktu. Hatta sınava hiç çalışmadan giren biri için oldukça iyi bir yer çıkmıştı. Aslında İzmir'e olan aşkım yüzünden Dokuz Eylül'ün tüm kötü bölümlerini yazmıştım ve en başta tabiki en yüksek bölümler vardı. Ve en yüksek bölüm olarak da felsefeyi yazdığım için şaşkındım açıkçası.Her neyse şu an Samsun'da bir awm de annemle birlikte üniversitem için hazırlık yapıyoruz ve şaşkınlığın kesinlikle sırası değildi. Eve gidince şaşıracak bol bol zamanım olurdu nasıl olsa.
Eve döndüğümüzde hala okul için bir sürü eksiğim vardı fakat valizde çok yer kaplamaması adına onları İzmir'den alacaktım.
Poşetleri odaya bırakıp kısa bir duş aldıktan sonra annemin yanına salona koştum. Annem babam ile oturmuş beni bekliyorlardı. Ortalarında ki boşluğu hemen doldurdum ve masadaki bilgisayarı kucağıma aldım. Tüm gece boyunca internetten ev bakmış ve içime sinen bir taneyi ayırtmıştık. Ailem çok olmasada zengin oldukları için seçtiğim evin parası önemli olmadı. İzmir'e gidincede içime sinerse direk alacaktık.
"Anne baba ben artık yatmaya gidiyorum. Biliyorsunuz ki yarın taşınıyorum." Diyerek ikisinide öptüm ve yatağıma her zamanki gibi uçuş yaparcasına atladım. Bundan sonra ki hayatım biraz yorucu birazda bilinmedik olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKSIZ KADIN (+18)
RomanceAŞKA İNANMAYAN BİR KADIN VE AŞKA TUTUNMUŞ BİR ADAMIN HİKAYESİ : )