✨✨
~
Jimin:
"Tanrım Taehyung'un aklıyla buraya geldiğime inanamıyorum." Elimdeki torbayı sıkı sıkıya kavradığımda Ye Syeom'u görür görmez ona döndüm.
"Oppa. Nasılsın?"
"İyiyim de.. Suga hyungu gördün mü?"
"Ahh. Yoongi oppa bugün çok sinirli. Aldığı kayıt silinmiş. Sabahtan beri uğraşıyor. Odaya girenleri kovuyor. Yaklaşma derim oppa."
"Off.. tamam sağol." Derin bir nefes alıp koridoru döndüm ve genius labın girişinde durdum. İçeriden sinirli nefes sesleri ve oflamalar geliyordu.
Kapıya elimle birkaç kez vurdum ve bekledim. O kadar yavaş ve sessiz vurmuştumki duymamıştı bile. Hadi Jimin yapabilirsin. Sadece biraz cesaret. Korkma.
Daha kuvvetli vurduğumda içerideki ses kesildi. Yarım dakika kadar beklediğimde açmayacağını anladığımda tekrar elimi kapıya uzattım. Tam tıklatacakken sinirli ifadesini yüzüne takınmış hyungiem çıktı.
"Size beni rahatsız etmeyin demedim mi..? Jiminie? Ne işin var burada?" sesi biraz yumuşamıştı ama bakışları hala donuk ve sertti. Elimdeki yemek torbasını kaldırıp gösterdim.
"Öğle yemeği yeriz diye düşünmüştüm.." sonlara doğru sesim kısılmıştı. Derin bir nefes verdi.
"Jimin çok işim var. Yemek yiyecek zamanım yok. Ve şuan zamanımı çalıyorsun. Lütfen kendin ye sonrada yurda dön tamam mı? Dikkatli git." İçeri geçip kapıyı kapatınca gözlerim dolmuştu. Sadece beraber bir şeyler yiyelim istemiştim.
Torbayı kapının önüne bıraktım ve koşarak pratikten önce toplandığımız odalardan birine girdim. Gözlerim neden hemen doluyorsunuz? Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim ve burnumu çektim.
"Senden nefret ediyorum Min Yoongi!" Kalbimi tutarak duvar dibine çöktüm ve bacaklarımı kendime çekerek bir süre ağladım.
...
Yoongi:
Jimin'i öyle gönderdiğim için kendime kızgındım ama yapmam gereken bir çok şey vardı.
Asıl kızgınlığım kendimeydi. Çünkü mixtapeim için aldığım kaydı kaydetmeden çıkmıştım ve kayıt silinmişti. Biraz bahçeye çıkıp hava almak istedim. Kapıdan çıktığımda ayağıma değen şeyle gözlerim yere düştü.
Jimin'in getirdiği yemek torbasını görmemle kaşlarım çatıldı.
"Ye Syeom!" koşarak masasından gelen kıza baktım. "Bu torba neden burda?"
"Aa şey.. Jimin oppa onu oraya bırakıp gitti."
"Nereye gitti?"
"Önce odasına gitmişti ama sonra bir hışımla çıkıp prati-" adımlarım dans salonuna yöneldiğinde kızın sözlerini dinlememiştim bile. Kapıyı açtığımda deli gibi dans eden ve sürekli kendini yere atan Jimin ile karşılaştım.
Müziği kapattığımda durdu ve kırmızı gözleriyle bana baktı. Tanrım ağlamış mıydı? Benim yüzümden miydi?
"Git buradan hyung."
"Jimin.. neden bu haldesin?" Yanıma geldi ve müziği açtı. Gidecekken kolunu tuttum ve müziği yeniden kapattım.
"Çok ağır hareketler yapıyorsun. Kendine zarar veriyorsun."
"Seni ilgilendirmez!"
"Jiminie bana sesini yükseltme. Ben senin hyungunum." derin bir nefes verdi ve yüzünü sıvazlayıp saçlarını çekiştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ineffable / Taekook
FanfictionOna duyduğum hisler tarifsizdi. Bu yüzden onu tatmin etmek için bir an bile düşünemedim. Jungkook'un olur olmaz yerde erekte olmasına yardımcı olmak istedim. Ona duyduğum aşk bizim ilişkimizi sekse yönlendirmiş ve bu seksin içindeki aşkta kaybolmuşt...