2.Bölüm Hüzün Karası

12 1 0
                                    

Ben ilk ilk defa Güntaç'ı gördüğümde daha 15 yaşındaydım ve aşk nedir bilmezdim.Sonra ben o gözlere vuruldum.Aynı okulda aynı binada aynı yerde yaşıyorduk ama o içimi yakıp kavuran bu aşkı görmüyordu.Onun için basit bir velettim! Allah aşkına birinin aşkını anlamak bu kadar mı zordu?! Sanırım öyleydi ki beyefendi tenezzül etmiyordu beni görmeye! Ne olmuş yani benden 2 yaş büyüksen? Ah şu çocuğun gıcık tavırlarından bıkmıştım.Annem ve babam ben çok küçükken trafik kazasında ölmüşlerdi ve ben halamla yaşıyordum.Onun o gözleri beni benden almaya yetecek kadar güzeldi.Anlamadıktan sonra ferman yazsam ne fayda! Kendi keyfinin derdinde biriydi işte.Halamdan izin alarak biraz dışarıda dolaşmaya çıkmıştım.Temiz hava belki iyi gelirdi şu buhranlı zihnime.Yürüsem dahi kafam benimle geliyordu yani pek faydası olduğunu söyleyemezdim.Ama temiz hava alıyordum işte.Biraz daha yürüyüp mezarlığın girişinde buldum kendimi.En sevdiklerim bu toprağın altında cansız yatarken içimin böylesine acıması normal miydi? Bilmiyordum.Acılar içinde annemle babamın kabrine vardım.Önce ne yapacağımı şaşırmış halde bir süre öylece bekledim.Sonrasındaysa kendime gelip yere oturdum.Anne dedim.Annem ben geldim.Melek kızım derdin ya? Melek kızın burada bak.Babam.Canım babam kıyamadığın küçük kızın burada işte baba.Bazı acılar tarifsizdi lakin bazı acıların dili olsa bu felaket olurdu.Kalpte yaşanan acılar öyle yakardı ki canını dur demek çok uçurum olurdu bazen.Mezar taşlarına yaslanıp ağladığımı hatırlıyorum.Ağlamaktan gözlerim kıpkırmızı olmuştur muhtemelen.Herkesin ailesi yanındayken benimkinin olmayışı zoruma gidiyordu sadece.İçimi uzunca onlara döktükten sonra mezarlıktan çıkıp yürüdüm.Benim nefes almaya çok ihtiyacım vardı.Yanımda yoklarken nasıl olurdu bilmiyordum.Durum böyleydi.Bundan ibaret ve bunun ötesine geçmiyordu.Yıllardır hep içimi kağıtlara dökmüştüm.Yokluklarının olmayışlarının acısını çıkarma şeklim böyle olabilirdi belkide.Sessizce hatıralarımın yok oluşunu izliyorken hayallerimin balon gibi ellerimden kayıp gidişini izliyordum.Giden bazı şeyler asla geri gelmiyordu maalesef.Çarelerin tükendiği durumlar olurdu ve de şu an hiç çare yoktu.Bazen ölmeyi düşünürdüm.Kendi canıma kıyıp hayatımı sonlandırmayı.Sonra Allah'a vereceğim hesabımdan korkarak vazgeçerdim.Güntaç beni sevse belki her şey farklı olur tutunurdum hayata ama nerede? Niyeti yoktu işte mutluluğumu istemeye.İstenmeyen biri olarak gözüne girmeye mi uğraşsaydım yani? Hayır,hiç işim olmazdı.Saçlarım rüzgarla savrulurken kendi savruluşumu izlediğimi hissediyor gibiydim.İnsanın çaresizliğini bilerek bunu içine kabul ettirmeye çalışması deli saçması geliyordu kulaklarıma.Sevdamın aşkla dolu mızrakları kalbimi kana bulayıp öylece kalmıştı.Kadınlar severse kalbine kadar paramparça olmayı göze alıp ölüm uçurumda boynuna dolan idam ipini kendi elleriyle bağlarlardı boyunlarına.Onun yüzünden o ipi kendim bağlamıştım boynuma ben.Sesim çıkmamış dilim lal olup konuşmayı unutmuştum.Hayat rüzgarları nereye eserse oraya sürüklenmeye mahkum muydum? Sanırım öyleydi.İçimi yakan acının kırıntılarıyla ilk gördüğüm banka oturdum.Aciz hissediyordum biliyor musunuz? Zavallıymışım da herkes acıyarak bakıp aşağılıyor gibi hissetmişti kalbim.Çocukluktan beri acılara mahkum olmuştum zaten.Acı benim diğer adım diğer yanımdı.Acım tamamlandığım başka bir beden taşıyormuşçasınca ikinci deri gibi yapışmıştı üzerime.Ağlamayı bırakamadım.Yüreğim onlarca parçaya ayrılıp içim cayır cayır yanana dek hem de.Mucizelere inanır mıydınız? Şahsen inanmazdım.Banktan düştüğümü fark edip kaldırıldığımı fark edene kadar.

-Neden ağlıyorsun sen bakayım?

-Neden? Yaramı iyice deşmek için mi sordun?

-Saçmalama.Söyle bana hadi.

-Annemle babamı ziyarete geldim.Kendimi tutamadım işte.

-Anladım.Allah rahmet eylesin.Gel bak seni nereye götüreceğim.Belki iyi gelir.

OKYANUSLAR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin