4'

160 20 1
                                    

*

jaebeom gözlerini araladığında jinyoung'un kolları uyurken olduğu gibi, yine ona sarılıydı. söylenerek ayağa kalktı. daha dinlenmiş ve rahatlamış uyandığını kendine itiraf etmeliydi. ama evindeki bu yabancı konusunda gergin hissetmeyi bırakamıyordu. 

hızla gözlük kutularını bulup camları siyah bir güneş gözlüğü çıkardı. masasının kenarında duran büyük cetvellerden birini aldı ve sandalyesini yatağın yanına çekip huzursuzca yerleşti. kabul etmek istemediği şeyler vardı. neden insan bile olmayan bir yabancının dokunuşlarıyla gevşemiş, sesiyle uyumuştu? yatağında uyuyan çocuğa, ama daha çok da kendine sinirlendi. 

cetvelin ucuyla fazla yaklaşmadan huzurla uyuyan jinyoung'un omzunu dürttü. jinyoung homurtanıp kıpırdanırken jaebeom sertçe tekrar cetveli ona itti. "uyan. konuşacağız."

"sonra da jackson'la beraber dosyaları hallettik, evet efendim. bir terslik görmedik. bu dosyalardaki ölüler üzerinde gereken işlemler uygulanmış."

jinyoung'un doğrulurken kendi kendine kısık sesle konuşması yüzünden jaebeom ona buruşturduğu suratıyla baktı. ne anlatıyordu ki? ölüler? jaebeom bir an neye bulaştığını düşünüp iç geçirdi. cetveli kaldırıp hafifçe jinyoung'un kafasına vurdu. 

jinyoung bu hamleyle beraber kaşlarını katmış ve gözlerini açmıştı. jaebeom'u fark edince elini alnına vurdu. "özür dilerim, özür dilerim."

jaebeom yatağın üzerine fırlattı elindeki gözlüğü. "şunu tak, gözlerin beni rahatsız ediyor." ve jinyoung, neden gözlüğü takması gerektiğinin asıl sebebini asla öğrenemedi. jaebeom korkuyordu. bu yabancının kalbine ulaşan bakışlarına kapılmaktan çok korkuyordu. 

havadaki gerginliği hisseden jinyoung itiraz etmeden gözlüğü taksa da söylenmeden edemedi. "kim koruyucu meleğinin gözlerinden rahatsız olur ki... en güzel melek olmasam da seni rahatsız edecek kadar çirkin değilim, tamam mı?"

jaebeom suratını ifadesiz tutmaya çalıştı. melek olduğuna inanmıyordu. "hikaye dinlemek istemiyorum. çarpıtmadan gerçekleri anlatır mısın?" jinyoung iç çekti. anlattığında ona inanmama ihtimalini düşünmüştü. sesini ciddi tutup konuşmaya başladı.

"lim jaebeom dikkatli dinlesen iyi edersin, aynı şeyi iki kere anlatmak bana göre değil. adını nereden bildiğimi sanıyorsun? nasıl bir anda yanına geldim? beni daha önce görmüş müydün? acını nasıl hafiflettim? neden ben şarkı söylediğimde uykuya yenik düştün? eğer tanrı'nın hizmetinde çalışan bir melek olduğuma yine de inanmadıysan,"

gözlüğü burnunun üzerine indirip gözlerini jaebeom'unkilerle birleşti. hafifçe gülümsediğinde jaebeom gözlerini kapatıp istemsizce kalbini tuttu. jinyoung kendini beğenmiş bir surat ifadesiyle gözlüğü tekrar düzgünce taktı ve mırıldandı. "kalbindeki tatlı yangının sebebi de benim."

jaebeom nefretle ona çevirdi bakışlarını. "sen manyaksın! mecaz yapmıyorsun ve gerçekten kalbimi yaktın!"

jinyoung omuz silkti. "beni mecbur bıraktın." oturduğu yerden biraz daha jaebeom'a yaklaştı. jaebeom korkuyla cetveli ona doğrultsa da jinyoung elini uzatıp jaebeom'un saçlarını karıştırdı. jaebeom'un kalbindeki ufak ateş, okyanusun derin sularına karıştı. "acını azaltıyorum. duygularını hissediyorum. koruyucun olacağım. bana bu kadar sert davranma."

gözlüğü çıkarıp bir kenara bıraktı cetvelle beraber. jaebeom pes etmiş şekilde gözlerini yere çevirdi. zayıfça mırıldandı. "neden?"

"tanrı seni büyük bir sınava tabi tuttu. sınav boyunca onun hoşlanmadığı hiçbir şeyi düşünmedin. lanet etmedin, kendine kıymayı düşünmedin, yolundan ayrılmayı düşünmedin. sen sadece, ağladın jaebeom. içinde hiçbir şey kalmayana kadar, gücün tükenene kadar ağladın."

elini jaebeom'un yanağına yerleştirip gülümsedi. "seni yukarıdan izledim." jaebeom burnunu çekti. ne demesi, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. kafasındaki sorular azalmak yerine hızla artıyordu. hepsi yerine, tek bir şey sordu. "sadece benim için burada olan meleğin ismini öğrenebilir miyim?"

jinyoung gülümsedi. alışık olduğu düzenden ayrılmaktan ve insanların dünyasından nefret ediyordu. ama o an fark etti ki, lim jaebeom'un tek bir umut dolu bakışı için iki dünyayı da ateşe vermeye hazırdı. "jinyoung. park jinyoung."

until morning comes | jjp'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin