*
jaebeom tuvalini kuruması üzere kenara bırakırken göz ucuyla jinyoung'a baktı. melek, aynı pozisyonda durmaya devam ediyordu. pozunu bozmaması jaebeom'a hem komik, hem de sevimli gelmişti. üzerindeki boyalı önlükten kurtulduktan sonra yatağına, jinyoung'un karşısına oturdu gülümseyerek.
melek olan tedirgince sormuştu. "artık kalkıp pantolonumu giyebilir miyim?" jaebeom dudaklarını bükmüştü. o her haliyle iyi görünüyordu. ama bu şekilde, onun kıyafetinin içinde olması çok hoşuna gitmişti. küçük bir çocuk gibi sızlandı. "böyle kalsan olmaz mı?
jinyoung'un elleri nazikçe jaebeom'un kalbinin üzerine yerleşti. "burası daha iyi olacaksa kabul edeceğim."
bu garip, yoğun duygu karşısında jaebeom derince yutkundu. birkaç saniye sonra kendini toparladığında başını salladı hızlıca. saatlerdir onun ayrıntılarını izliyordu. meleğin güzelliği karşısında tamamen kutsanmış hissediyordu. dünyaya, ona yardım etmeye geldiği günden beri, ilk defa onun için farklı hissediyordu. güneşin ilk ışıkları odayı aydınlatmaya başlarken jaebeom gözlerini kaçırıp ayağa kalkmıştı. o loş ışıkları olan lambayı kapatırken jinyoung jaebeom'un kalbinde yeşermeye başlayan yeni duygudan haberdardı. melek, bu duyguyu ilk defa hissediyordu. sadece okulda ona anlattıkları kadarını biliyordu. ama jaebeom'la beraber daha fazlasını öğreneceğini farkındaydı.
jaebeom ışığı kapattığında odada sadece zayıf gün ışığı kalmıştı. şimdilik, tekrar meleğin yanına dönmeyi göze alamıyordu. dağınık masayı biraz olsun düzenlemek üzere çalışma alanına yönelmişti. fakat masanın üzerinde o an ona iyi gelmeyecek o kitabı gördü. çok eskiden, youngjae'nin ona aldığı bir özel baskıydı. ilk defa bu kitaba nefretle bakıyordu. kitabı eline aldı, içine sıkıştırdığı not kağıtlarını bile almadan kitabı çöpe fırlattı.
ani duygu değişimi yüzünden gerilen jinyoung yataktan kalkarak tedirgin adımlarla jaebeom'un yanına ulaştı. bu karanlık duygudan hoşlanmamıştı ve öncekini geri istiyordu.
arkasından kollarını jaebeom'un beline dolayıp kafasını oğlanın omuzlarına yasladı. gözlerini kapattı ve mırıldandı. "kalbindeki öfkeyi bir daha hissetmek istemiyorum."
bu sırada işini yaparak jaebeom'un kalbini hafifletmişti. gevşeyen jaebeom gözlerini kapattı. anın keyfini çıkarmaya odaklanmalıydı.
melek olan bir süre sonra kollarını çektiğinde jaebeom kendini boşlukta hissetmişti. jinyoung bu garip duygu yüzünden kaşlarını çatmıştı. jaebeom ise daha fazla vakit kaybetmeden meleğe dönmüş, onu kollarının arasına çekmişti. jinyoung kocaman açtığı gözleriyle ne olduğunu anlamaya çalışırken jaebeom yanağını meleğin saçlarına yaslamıştı huzurla.
ikisi tarafından da az çok anlaşılan gerçek, park jinyoung'un lim jaebeom'a iyi geldiğiydi.
"yatağımıza geçelim, meleğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
until morning comes | jjp'
Fanfictionpark jinyoung, o sabah lim jaebeom'un koruyucu meleği olmak için görevlendirildi. tek yapması gereken acı içindeki genç adamın yanında durmak ve ara sıra da olsa gözyaşlarını silmekti.