*
ay, perdeleri açık pencereden içeri zayıf ışıklar gönderirken, jaebeom aklına gelen şeyle kaşlarını çatarak kollarında olduğu meleğe döndü. "gerçekten on aralıkta gidecek misin yani?"
jinyoung iç geçirdi. yalan söylemesi bir işe yaramazdı. hafifçe gülümsedi. "tam bir yıl olacak. böylece görev sürem bitecek. evet, on aralık sabahında buradan ayrılacağım."
"ya sana tekrar ihtiyacım olursa? gidemezsin!" jaebeom koruyucu meleğinin gitmesini istemiyordu. yumruğunu jinyoung'un göğsüne vurdu ciddi bir şekilde. "bana bu kadar sevgi gösterip, acımı azalttıktan sonra da çekip gidemezsin park jinyoung."
ve jaebeom jinyoung'dan zayıf bir gülümseme daha kazandı. jinyoung sakince jaebeom'un yüzüne düşen saç tellerini kulağının arkasına itti. "tanrı'nın sözüne karşı gelemeyiz, onu değiştiremeyiz. kabul edip kalan günlerimizi güzel geçirelim, olur mu?"
jaebeom gözleri dolu bir şekilde, tekrar jinyoung'a saklandı. "çok fazla gün kaybettik."
günlerin sayısını tamı tamına bilen jinyoung mırıldandı. "yetmiş iki gün, jaebeom." ondan ayrı kaldığı günleri sayması jaebeom'un kalbini sızlatmıştı. jinyoung da aynı şeyleri hissediyordu. birkaç damla yanaklarına ıslak bir yol çizerken uzanıp jaebeom'un elini sıkıca tuttu. "geçti, iyiyiz jaebeom."
jaebeom kabullenmesi ve kalan zamanlarını pişman olmayacak şekilde geçirmeye odaklanması gerektiğini biliyordu. ve şu an en çok istediği şey bu güzel meleği boyalarıyla tuvaline geçirmekti. ayağa kalkıp dolabına yöneldi. geniş bir hoodie çıkarırken jinyoung ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.
sonunda, jaebeom elindeki hoodieyle beraber jinyoung'un yanına döndü. "jinyoung, yeni tuvalim için bana modellik yapar mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
until morning comes | jjp'
Fanfictionpark jinyoung, o sabah lim jaebeom'un koruyucu meleği olmak için görevlendirildi. tek yapması gereken acı içindeki genç adamın yanında durmak ve ara sıra da olsa gözyaşlarını silmekti.