Jaebeom bir süredir yalnız kaldığı yurt odasına bugün birinin daha geleceğini öğrenmişti. Yalnız yaşamaya alışmıştı, ama yapacak bir şeyi yoktu.
Oda arkadaşıyla yaşayabileceği sorunlara dalmışken ona arkasından sarılan kişiyle düşüncelerinden sıyrıldı.
Bu Jinyoung'tu.
Park Jinyoung, dışarıdan soğuk biriydi. İnsanları terslemeyi ve onlara laf sokmayı bir hayli severdi. Ama Jaebeom ona karşı neden bu kadar farklı davrandığını anlayamıyordu. Jinyoung diğer insanlara karşı temasta bulunmayan, ekstra diyaloğa girmeyen ya da pek birileriyle takılmayı sevmeyen biriydi. Ama ona sürekli sarılıyor ya da dokunuyor, her boş zamanında plan yapmaya çalışıyor ve terslese bile kırılmadığından emin olmak için defalarca soruyordu.
Bu konu üzerinde pek düşünmüyordu Jaebeom, çünkü Jinyoung ile takılmayı seviyordu. Kafaları uyuşuyordu ve kısa sürede iki yakın arkadaş olmuşlardı.
"Hey!"
"Hey."
"Dersin ya da işin var mı? Kahve almak istiyorum, benimle gelir misin?"
"Aslında, bugün yeni oda arkadaşım gelecekmiş. Gidip biraz ortalığı toplamam gerek."
"Ah," Jinyoung'un her zaman Jaebeom'un onun yanından ayrılması gerektiğindeki gibi modu düşmüştü. "tamam o zaman, işin bitince gideriz."
Jaebeom odasına vardığında odanın gerçekten de birinin görmesinin uygun olmayacağı bir halde olduğunu fark etti. Hızlıca toplamaya koyuldu, arkadaşı ne zaman gelecek bilmiyordu. Onun tarafına hiç geçmediği halde orayı bile dağıtmayı başarmıştı.
Odayı en azından göz korkutmayacak bir hale getirip çöpleri topladığı sırada çalan kpıyı, ardından bir anahtar sesi duydu.
İçeriye giren sarı saçlı çocuk onu görür görmez doksan derece eğilmişti. Doğrulup odadaki kişinin yüzüne baktığındaysa... Nasıl yüzünde iki piercing olan ve uzun saça sahip bir çocuk bu kadar düzgün görünebilirdi?
"Merhaba! Ben Choi Youngjae. Yeni oda arkadaşınızım."
"Merhaba, Ben Lim Jaebeom. Ortalığı yeni toplayabildim, kusura bakma."
Karşılığında çocuktan iç ısıtan bir gülümseme kazandı. "Sorun değil, gayet güzel bir oda."
"O zaman, umarım iyi iki arkadaş oluruz Youngjae."
"Öyle olacağımıza eminim..."
Jaebeom ve yeni oda arkadaşı tanışalı birkaç hafta geçmişti. Youngjae gerçekten iyi bir çocuktu. Enerjisiyle Jaebeom'un melankolikliğini ortadan kaldırıyordu. Ama ne zaman konu ondan açılsa ya da yanlarına gelse, Jinyoung'ta tuhaf değişimler oluyordu.
"Jinyoung?"
"Hm?"
"Youngjae ile bir şey mi yaşadın?"
Bu sorunun elbet geleceğini biliyordu Jinyoung. Ama ne deseydi, evet üzgünüm sana yakın olan insanları sevmiyorum çünkü senden hoşlanıyorum? Şu anlık pek söylemek istediği bir cevap değildi.
"Hayır, sadece... Bilmiyorum. İyi bir çocuk gibi gelmiyor." Bunun yalan olduğu düpedüz belliydi. Youngjae gerçekten de ışık saçıyordu. Sarı saçları onun güneş gibi olduğunu kanıtlıyordu adeta. Jinyoung üzgünce iç çekti. Onunla yarışamam, diye geçirdi içinden.
"Ah, neden? Çok sevimli biri. Gerçekten hem iyi bir arkadaş, hem de odamı paylaşmam için iyi biri. Dağınıklıklarıma kızmıyor bile." Jaebeom gülmüştü, Jaebeom'un bu gülüşüyle Jinyoung huzursuz hissetmişti. Neredeyse 1 senedir Jaebeom'dan hoşlanırken, birkaç haftalık çocuk mu onunla olmayı hak edecekti? Bu çok büyük bir haksızlıktı.
"Şey, benim gitmem gerekiyor. Biraz ders çalışacağım. Görüşürüz." Hızlıca toplanan Jinyoung oradan adeta kaçmıştı. Durup Youngjae'yi övmesini dinleyemezdi.
Jaebeom tabii ki herhangi tuhaf bir durum fark etmemişti. Jinyoung ile ayrıldıklarında, derslerin yoğunluğundan kafası patlamak üzereyken sonunda kendini odasına atabildiği için mutluydu. Yatağına doğru yürürken Youngjae'nin sesi odayı doldurdu.
"Jaebeom! Merhaba yok mu?" Kıkırdamıştı. Her gün, günün her saatinde bu enerji, inanılmazdı.
"Merhaba Youngjae, üzgünüm, biraz yorgunum da..."
Youngjae dudak büküp yatağından kalktı. "Sana neyin iyi geleceğini biliyorum."
Jaebeom kıyafetlerini değiştireceği sırada Youngjae odadan çıkmıştı. Jaebeom sorgulamayıp banyoya gitti.
Üstünü değiştirmiş, yüzünü yıkamış ve ev moduna bürünmüş halde banyodan çıkan Jaebeom kafasını açılan kapıya çevirmişti.
'İnanmıyorum, gerçekten benim için kahve almaya mı gitti?..'
"Bu kahve dükkanını sevdiğini biliyorum, neyse ki çok yakınmış ve kolayca buldum. Umarım doğru kahveyi almışımdır. Oradakiler seni tanıyordu ve onlara güvendim."
Bu Jaebeom'un kendine itiraf etmese de epey hoşuna gidiyordu, Youngjae ona şimdiden çok iyi bakıyordu.
//powfu 一 death bed (coffee for your head)//
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moiety ● 2jae x jjp
FanfictionJaebeom yeni okuluna transfer olduğunda, burada hayatının en zor seçimine maruz bırakılacağını bilmiyordu. İnsan, iki kişiye birden aşık olabilir miydi?