Sen aşkı değil, aşk seni bulmalı

50 1 0
                                    

Evet ne demek istiyorum değerli arkadaşım. Anlamadığını düşündüğüm için şöyle açıklayayım; mesela şimdi şu aralar da çok meşhur. Bir arkadaşın gelip sınıfta övünür,
"Benim peşimden şöyleleri koşuyor böyleleri koşuyor. Ben hiçbirine de yüz vermiyorum" falan filan...
Bu yüzden de bazen kendini silik hissedebilirsin. Çok normal. Sana tavsiyem o arkadaşa fazla itimat etmesen iyi olur. Biraz bol keseden atıyor gibi geldi bana.
Bilemezsin belki bir sürü kişi peşimden koşuyor dediği bir kişidir. O bir kişi dediğim de şöyle, hani peşimden koşuyor diyor ya; sen olsan bunu nasıl anlarsın kendi kendine dersin ki, "bu kız/bu çocuk bizimki için ölüyor demek ki be" dersin.
Hani bizim lügatta peşinden koşmak deyince akla gelen budur.
Abi bir bakıyorsun sadece bir iki defa bakmıştır. O da gözü çarparak bakmak. Gidip sorsan haberi bile yok. Bizimkine sorsan anlattıklarıyla ağzın açık kalıyor.
Bu arada sakın gidip araştırma ha, ayıptır. Bide dinimizce kusur araştırmak günahtır kardeşim biliyorsun.
Sonra sen de içten içe söyleniyorsun,
"vay be, şunun kasılmasına bak. Buna bakıyorlarsa bana da baksınlar. Baksınlar ki ben de geride kalmayayım. Ben de sınıfa gelip sevgilimi anlatabileyim" diyorsun.
Şuanda bunu inkar ediyor olabilirsin. Uzaklardan biyerden duyuyorum sanki.
Arkana bakma arkanda değilim. Ben seni oralarda bir yerde saklanıp dinlemiyorum. Ben seni yüreğinin bir köşesinde oturup dinliyorum. Bir kahve söyledim sohpetimiz uzun olacak seninle. Boşuna çekinmene, ya da bir şeyleri inkar etmene gerek yok. Utanmayı gerektirecek bir şey de yok. Kendine karşı dürüst ol.
Şimdi nerede kalmıştık. O övünen arkadaş. Bırak övünsün dursun. Eğer onu dikkate alırsan sana olacakları sana söyleyeyim.
Sen de gidip "onun var benim neden olmasın? Benim ondan neyim eksik?" anlayışı ile hareket edip acilen birisini gözüne kestiriyorsun. Bırak aşık olmayı, hoşlanmayı; hiç bir şey hissetmediğin birisine aşık olduğunu kendine kabul ettiriyorsun. Sonra o da kabul ediyor. Onun sebebi de aynı şey. Bir süre devam edersiniz, "canım, cicim, seni seviyorum, yok ben daha çok seviyorum, önce sen kapat, bizim sevgimiz bir ömüre sığmaz" falan filan muhabbetlerine giriyorsunuz.
   Çok değil ya bir kaç hafta sonra bakıyosun ikiniz de birbirinizden kaçıyorsunuz, birbininizi suçluyorsunuz bide üstüne üstlük bahaneniz,
" denedik olmadı."
Bu kadar iğrenç bir şey olabilir mi? Geriden şöyle bir bak bakalım hiç hoş duruyor mu? Eğer bir heves uğruna birbirinizi harcamadan arkadaş olarak muhabbet etseniz ne olurdu?
    Ama bu yaptığınızdan sonra diyelim ki aynı okulda okuyorsunuz ve müdürün odasında ya da öğretmenler odasında işin oluyor, bir bakıyorsun o da orda. O gözlerin birbirine vurarak çaktığı nefret şimşekleri herkes tarafından fark edilebilir. Kimsenin sana sormadığına bakma, çoktan rezil oldunuz. O orda olunca gitmemeye karar veriyorsun. İkiniz de birbiriniz için hayatınızı kısıtlarsınız.
   Bak sana ne söyleyeceğim. İlerde kısmetse evleneceksin. Evlendiğin kişinin geçmişte başka birisiyle sevgili olmuş olmasını istemezsin değil mi? Kimse istemez. Eline erkek eli değmemiş/hiçbir kız elini tutmamış bir kişiyi istersin hep.
   Eğer sevgilisi olduysa bile geçmişte sebebini soracaksın.
"Gençlik hevesi, ona Kars bir şey hissetmedim ki ben hiçbir zaman" diyecek. Nasıl? Bu mesele bir yerden tanıdık geldi mi sana? Gelmiştir eminim ki. Demek ki neymiş, kimseyle ilişki kurmamış tertemiz birisiyle yuva kurmak istiyorsan, böyle saçma hevesler, ya da inat gitmeler "onun varsa benim de olacak. Benim ondan neyim eksik" gibi cahil anlayışlar ile hareket edip, ne kimsenin geçmişine; ne de kimseyi kendi geçmişine kara lekeyle ismini yazmamak lazımmış.
   Şimdilik bırak bu işleri genç kardeş. Her şey sırasıyla olur. Ha bu demek değildir ki hiç aşık olma demek değildir.
   Aşık olursun tabi. Asıl olamıyorsan bu anormal. Ama zamanı var. Zamansız hareket ettiğinde kötü sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Hele önce bir kendini geliştir, işini eline al mesleğin olsun sonrası zaten gelir.
    Ama damdan düşer gibir bir anda olmaz. Daha onu ilk defa görüp bir anda bir şeyler hissedeceksin. Onu görünce teninin yandığını, ateşinin yükseldiğini hissedeceksin. Boğazın düğüm düğüm olacak. Bırak konuşmayı, sesin bile çıkmayacak. Bunu hissettiğin zaman ellerini göz hizana kadar kaldır bir bak, parmakların rüzgarda sallanan ağaç dallarını hatırlatacak sana. Sonra elini göğsüne koyduğunda, kalbinin ne kadar hızlı attığını fark edeceksin. Daha önce hiç böyle attığını hatırlamazsın. Ölüyorum zannedeceksin. Merak etme ölmüyorsun. Göz bebeklerin kocaman olacak. İçin içine sığmayacak.
   Eve gittiğinde yüzünü hatırlayıp ona kalbinle bakmaya çalışacaksın, ama hatırlatmayacaksın. Gözlerinin ona dokunduğundaki hazzı sana hiçbir şey vermeyecek. Ne resmine bakmak, ne de onu düşünmek. İşte o ilk gece uykun bir türlü gelmeyecek. Yattığın yerde dönüp duracaksın. Sabaha kadar elli kere döneceksin sağına soluna. Kalkıp dolaptan su içeceksin. Belki kış günü bile! Ama içindeki ateş sönmez.
   Ertesi gün onu gördüğünde yine aynı şeyi yaşarsın. Her saat, her dakika, her saniye... Onu gördüğün bütün zaman dilimlerinde, ayrı bir heyecan yaşayacaksın. Her geçen günde daha çok ona bağlanacaksın.
    Ondan öncesini hatırlamayacak, onsuz bir hayat düşünemeyeceksin. Doğduğunda bile yanında o vardı zannedeceksin. Onun varlığı sana o kadar olmazsa olmaz gelecek ki, ölürken de o yanında olsun isteyeceksin. Her şey ama herşey, sana onu hatırlatacak. Rüzgarın teninde dokunuşu, baharın kokusu, sabah saatlerindeki guguk kuşlarının ötüşü, yağmur yağarkenki toprağın kokusu; belki saçma gelecek ama şimşek çaktığında, belki benzin kokusunda belki egzoz dumanında...
Varlığından haberdar olduğun her şey sana onu anımsatacak. Dünyada yerçekimi kavramının var olduğunu bile unutacaksın. Çünkü ona ihtiyacın olduğunu düşünmeyeceksin. Seni ayakta tutan şeyin yerçekimi değil de o olduğunu zannedeceksin. Hayatın gerçek tadını onun gözlerinde alacaksın. Onun gözlerinin saçtığı umut ışığı sayesinde, hayatından karanlık kavramı silinecek. Koskoca dünya senin için bir bedene, bir göze sığacak. Kısacası gerçek anlamda "herşeyim" diyebileceğin birisi olacak.

    İşte kardeşim... Bunları hissetmeden kimseye gidip "seni seviyorum" deme bence. Ben de tam olarak tarif edememiş olabilirim kusuruma bakma. Hani aşık olmadığım için daha önce, dilimin döndüğü kadar yazabiliyorum diyelim. 
   Neyse, sen bırak onun bunun gazına gelmeyi. Sen hayata göre değil; hayat sana göre şekillensin. İsterse etrafında herkes gelip sevgilisiyle hava atsın, seni rencide etsin. Boşver, kişinin eğlence bulduğu şeyin seviyesi zeka seviyesi ile paraleldir bunu unutma. Basit bir ilişki ile geçmişin kirleneceğine, sabret ve mutluluğu gör.
Belki de diyeceksin ki, "yıllardır hiç iyi bir şeye rastlamadım, her şey tersine gidiyor" vs. Belki bakmasını bilmiyorsun etrafına bak! Neyse bu konuyu sonra halledeceğiz.
   Sadece doğru zamanı bilmek lazım. Bu anlattıklarım kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Düşünsene artık hayatta yalnız değilsin. Hem kendin için hem bir başkası için yaşıyosun. Olur ya ilerde birbiriniz ve çocuklarınız için yaşarsınız. Nasip bu işler. Olmuyor diye sen ne kadar bağırsak çağırsan, kendini de yırtsan, bir çizgi var arada. Mesela sen evin içinde ne kadar yükselebilirsin? En çok merdivenin çıkardığı kadar. Ötesini kafan tavana çarpınca anlarsın. İşte hayat da böyledir nasip o tavan gibidir. Eğer kısmetinde varsa sabret tavanı delmeye de gerek yok. Yumuşacık gökyüzüne yükselir gidersin.
   Bu güzel hisleri sen kendin hissedemezsin. Mesela o bahsettiğimiz hata gibi. Gidip "aman dur ben şuna aşık olayım da birbirimizi sever geçinir gideriz" böyle bişey yok arkadaşım. Sen bunu kendi çabanla elde edemezsin. Sadece kendini kandırırsın. Eğer çok istiyorsan  aşık olmayı, bu hissi tatmayı.  Bekle arkadaşım bekle. Onu arama o seni bulur, aşk seni bulur!

En iyi arkadaşın: SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin