Chapter 4 ΩI'm LeavingΩ

43 3 0
                                    


Bölüm 4- Ben Gidiyorum

Φ

Dolapta katlı duran son kumaş pantolonu da çekip aldım ve hazırladığım çantaya koyarken arkamdan bana yaklaşan ayak seslerini duymazdan geldim. Dünden beri kendimi iyi hissetmiyordum ve olası bir kavgayı daha kaldırabileceğimi sanmıyordum. Şu anda birbirimizden ne kadar uzak durursak o kadar iyi olurdu benim açımdan.

"Daewon...Dün için cidden üzgünüm." Yüzüne kısa bir bakış atarak kenarda duran botlarımı ayağıma geçirdim. "Nereye gidiyorsun? Hiçbir şey söylemiyorsun."

"Haneul." dedim ona dönmeden. Arkamdan tereddütle, "Ne?" diyerek seslense de inatla yüzüne bakmıyordum. "Adım Haneul. Daewon yalnızca sizlerin uydurduğu sahte bir kişilik."

"B-ben..."

Onu karşımda böyle görüyor olmak zaten acı vericiydi, bir de olanları unutabilirmişiz gibi benimle iletişim kurmaya çalışıyordu. Julian hep böyleydi. Önce sinirine yenik düşer ve pişman olacağı şeyler yapardı, sonra da gelip hatasını telafi etmeye çalışır ve peşimde dolanırdı. Elbette bunun onu sürekli affetmemle de bir ilgisi olduğunun farkındaydım fakat bu sefer öyle olmayacaktı. Onun iyiliği için onu affetmeyecektim. Yani, affettiğimi belli etmeyecektim.

"Gitmem gerekiyor artık." Kıyafetlerimi ve lazım olacağını düşündüğüm birkaç şeyi de içine tıkıştırdığım çantayı alarak ona döndüm. Özellikle gözlerine bakmaktan kaçınıyordum çünkü orada ne göreceğimi biliyordum. İşleri daha fazla zorlaştırmak istemiyordum fakat onu da böyle bırakmaya gönlüm el vermiyordu. "Sadece birini ziyarete gideceğim. Birkaç gün buralarda olmayacağım. Umarım bensiz idare edebilirsiniz efendim."

Gözlerimdeki kararlılığı gördüğünden emindim. Geri adım atmayacağımı biliyordu. Durumu kabullenerek, "Seni bekliyor olacağım." diyerek yolumdan çekildi. "Kendine dikkat et lütfen."

"Siz de."

Ve odadan çıkıp gittim, tıpkı birkaç günlüğüne onun hayatından çıktığım gibi. Yine de her zamanki gibi kapıyı onun için aralık bırakmıştım.

Φ

Gözlerim ilerideki avıma odaklanmışken kulaklarım herhangi bir tehlikeye karşı beni uyarabilmek adına havaya dikilmişti. Yaklaşık iki günlük takibin sonunda onları bulmuştum ve kaçırmaya niyetim yoktu. Beni uğraştırdıklarını itiraf etmem gerekiyordu. Zorlu çıkmışlardı fakat formumda olduğum bir zamanda karşımda bir şansları yoktu. Sadece kötü zamanıma denk gelmişlerdi. Yine de elimden kaçmalarına izin vermeyecektim.

"Hey, sen de şunu hissettin mi?" diyen top sakallı ucube, arkadaşına tedirgin bir şekilde bakarken diğer salak ise kendine o kadar güveniyordu ki etrafına dikkat etmiyordu bile. "Saçmalama Frederick. Altı üstü bir orman. Küçük bir kız çocuğu gibi davranmayı bırak, işimiz var."

Top sakallı olan kafasını sallayıp kulübeye girerken olduğum yerden çıkarak biraz daha yakınlarına gittim. Gözlerimi üzerlerinden ayırmıyordum. Gördüğüm kadarıyla iki kişilerdi fakat duyularım bana üçüncü bir kişinin daha olduğunu söylüyordu. Dikkatli olmalıydım. Ellerinde silah olabilirdi.

Kulübenin dışında ayakta dikilen adam daha fazla olduğu yerde durmayarak biraz daha ormanın içine doğru hareket etti ve böylelikle de arkadaşlarından uzaklaşmış oldu. Beklediğim fırsatın bu olduğunun farkında olarak ben de yavaşça ardından ilerlemeye başladım.

Yaklaşık beş dakikalık bir yürüyüşten sonra arkası bana dönük şekilde bir ağacın önünde durdu. Eww, şansıma iğrenç bir ana tanıklık etmek üzereydim. Gözlerimi başka bir yere çevirerek en azından ölmeden önce adamın ihtiyacını gidermesine müsaade ettim. Avcı olabilirdim fakat gerektiğinde de avıma saygım vardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 30, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AnathemaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin