Bölüm 1 - O Senin Efendin
Φ
"Senin görevin onu olabilecek her türlü tehlikeden korumak. Yalnız bunu ona fark ettirmeden ve kendini ifşa etmeden yapmalısın. Eğer kimliğin açığa çıkarsa, idam edilirsin. Dikkatli olmak zorundasın. Onu koruyabilecek tek kişi sensin."
"Ama neden ben? Henüz daha çocuğum, ne yapabilirim ki?"
"Çünkü sen özelsin ve bu sırrı kendinle beraber mezara götüreceksin. Anladın mı küçüğüm?"
"Evet efendim."
Φ
"Tüm dediklerim yeterince açık mı senin için Daewon?"
"Evet efendim."
Aynadaki yansımasıyla göz göze geldiğimde başımı eğerek herhangi olası bir sorudan kurtulmaya çalıştım. Bir süredir sürekli anılarıma dalıp gidiyordum ve bunun gözünden kaçtığını hiç sanmıyordum. Sadece sorup sormamak arasında kalıyordu çünkü söylemem gereken bir şey olsa bunu ondan saklamayacağımı biliyordu. Bana olan güveninden susuyordu fakat bunun da pek uzun süreceğini sanmıyordum zira benim bu dalgınlığım günlük işlerimi de büyük ölçüde etkilemeye başlamıştı. Bir an önce kendime gelip eski halime dönmeliydim.
"Akşam yapılacak olan ziyafete dostlarımız da teşrif edecekler. Bu yüzden her şeyin eksiksiz olmasını istiyorum." Önünü dönerek kollarını iki yana kaldırdı. Birkaç adımda aramızdaki mesafeyi sıfıra indirirken ellerim yan tarafından sarkan kuşağı kavradı ve çıplak tenine değmeyi umursamadan beline dolamaya başladım. "Hizmetlilerin hazırlıkları eksiksiz tamamladığından emin olmanı istiyorum. Beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum."
Kuşağın ucunu küçük bir kurdele yaparak bıraktım ve bu sefer ellerim pantolonundaki kuşağı bağlamak için hareket ederken gözlerinin içine baktım. "Şüpheniz olmasın efendim. Her şeyle bizzat ben ilgileneceğim."
"Biliyorum." Dudağının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrılırken kuşağında duran ellerimi umursamadan hafifçe belimden tutarak beni kendine doğru çekti. "Ve senin de bilmeni istediğim bir şey var..." Burnu yanağıma sürtünerek kaydı ve dudakları kulağıma değerken fısıldadı yumuşak sesiyle. "Gecenin sonunda-"
Cümlesini bitirmesini engelleyen kapı sesini duymamla geriye doğru birkaç adım attım. O ise huysuz bakışlarını yüzümden çekmeden, "Gel." diye seslendi. Sesini düz tutmasına rağmen kapıdaki kimse onu hırpalamak istediğini biliyordum.
Kapı açılırken artık gereksiz olan paravanı toplayıp kenara koydum. İçeri giren muhafız bir süre gözlerini üzerimde tuttuktan sonra tek dizi üzerine çökerek kafasını eğdi. "Kralımız hazır olup olmadığınızı soruyor efendim. Bu sefer de kaçmanıza müsaade etmeyecekmiş."
"Kaçmayacaktım zaten, seni lanet olası bunak..." Gözlerini devirerek mırıldandı ve tekrar aynaya doğru dönerken muhafıza, "Çıkabilirsin." diyerek artık istenmediğini belli etti.
Kapı kapanıp da oda tekrar sessizliğe bürünürken olduğum yerde öylece durmuş sırtına bakıyordum.
Geniş omuzlarını sıkı sıkıya kavrayan ipekten gömlek kaslarını sararak aşağıya doğru iniyordu ve belinde duran kuşak ise düğmeleri olmayan bez parçasını tutan tek şeydi. Her zamanki gibi giydiği siyah dar pantolonu da bacaklarını örtüyordu. Çıplak ayakları ise soğuk zemine temas ederken o bundan rahatsız değilmiş gibiydi.
Gözlerimi bedeninden çekerken sonunda aynadaki yansımasıyla göz göze geldim ve bu sefer bakışlarımı kaçırma ihtiyacı hissetmedim. Birbirimizle uzun uzun bakışmamız yeni bir olay değildi, ikimiz de bu durumu garipsemiyorduk. Yine de ben yerimin farkında olarak biri varken bu tür olaylardan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anathema
FantasyHayatlarında yalnızca bir kez aşık olan kurtlardan Daewon, türünün lanetini de beraberinde taşıyordur.