Mavi gri - Papatyalar
Dalga dalga saçlarımı hafifçe geriye savurdum. Stresten dudaklarımı yolmaya devam ediyor, heyecandan ellerim titriyordu. İçim bir garip, kendimden geçmiş halde bir kaldırımda düşüne düşüne yürüyordum. Bir konteynerin uzağında durdum. Yavaşça bi kaç adım attım. Beni almaya gelen servise bindim. Ortaokuldan beri arkadaşım olan Rumeysa'nın yanına hızlıca oturdum. Her zamanki gibi kulaklıklarını takmış, bir yanda müzik, diğer yanda sevgilisiyle whattsaptan konuşuyordu. Omuz atıp "Ee nasılsın?" Dedim. Rumeysa müziğini durdurup hemen tebessüm etti "Öyle normal." Dedi. Ardından sevgilisiyle mesajlaşmaya devam etti. Servisimizin neşeli hostesi arada bir laf atıp kendi kendine gülüyordu. Bende sıkıldığım için kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım.
Sonunda bi kaç okulda durduktan sonra sıra bizim okula gelmişti. Çantamı toparlayıp telefonumu cebime sokuşturdum. Servis uygun bir yerde durduğunda indim. Rumeysa ile okula doğru yürüyorduk. Ardından Rumeysa başladı yine sevgilisiyle saçma salak kavgalarından birini anlatmaya "Ay İlayda ne oldu biliyormusun? Şimdi Semih var ya benim instagramıma girmiş. Bir sürü kızın storysine bakmış. Ee tabi ben bunu farkettim. Çıldırıyorum evde görmen lazım öyle böyle değil." Her zamanki çok gereksiz kıskançlıklarından biriydi. Uzun uzun anlattı. Tabi kim haklıysa konu da savundum ardından lafımı esirgemeden "Böyle sağlıksız bi ilişkiyle nereye kadar yürüyeceksiniz çok merak ediyorum." Dedim. Ama Rumeysa bu konuda bana katılmıyordu. Evlenme planları yapıyorlardı.
Okula girince bir kat yukarı çıkıp hemen kantine uğradık. Her sabah aldığım çikolatalı sütümle, açmamı alıp koridorun göründüğü bi masaya oturduk. Oradan gelip geçenlere bakarken bi yandan açmamı yiyordum. Sonunda bir kafa belirdi. Kısa boylu, tatlı, düz hafif sarıyı andıran kahve saçlı kız bize doğru yaklaştı ve gülümseyip "Napıyonuz?" Dedi. Bu Kardelen'di. Bu sene tanıştığım ama en çok güvendiğim minik arkadaşımdı. Bir sandalye çekip yanımıza oturdu bende "Hiç Erayın gelmesini bekliyorum." Dedim. Kardelen güldü ve "Belli yine oturmuşsun kapının dibine ordan geçenleri gözetliyorsun." Dedi. Küçük bi gülücükle karşılık verdim. Bir gözüm hâla koridordaydı.
Eray hiç geçmemişti. Ya bugün gelmemişti ya da çoktan sınıfının içindeydi. Zaten pek okulda dolaşan bi tip değildi. Onu okulun bahçesinde çok nadir görürdüm. Peki düşünüyorsunuz acaba bu Eray kim? Doğru bildiniz sevdiğim bey. Tipini öyle ahım şahım abartmayacağım. Çünkü yakışıklıdan çok sempatik biri. İnsanları ortamlarda güldüren, eğlendiren komik ve herşeyle dalga geçen tiplerden. Tabii benim için çok ayrı bi insan. Arkadaşlarım veya başkaları "Ay bu tipi ne." Tarzı karşılasalarda aslında benim hiç umrumda değil. Bana Dünya'nın en tatlı erkeği gibi geliyor. Benim gözümde gayet iyi görünüyor. Ve böylesi daha iyi. Peki hikayeme gelirsek. Onunla aramda geçen tüm olayları sizinle paylaşıcam. Bu benim gerçek hayat hikayemdir. Hazır olun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hayal
Non-FictionBüyüdük ve çirkinleşti Dünya, Yıkık kaldırımlar üstünde attığımız adımlar, ilk aşklarımız, saf çocukluğumuz ve daha nicesi. Geriye kalan düşlerdi, hayallerimizdi. Artık onları da kaybettik sevdiğim...