Odasının penceresinden sabahın ilk ışıkları yüzüne hafifçe yansıyordu.Yavaş yavaş gözlerini araladı.Güne her zamanki gibi sırt ağrısıyla başlamıştı.Yattığı hasır yatak hem sırtını ağrıtıyor hem de uyumayı daha da zor bir hale getiriyordu.Ama şikayet edemezdi.Sonuçta ailesine o bakıyordu ve her gün türlü işlerde çalışıyordu.Babasını o küçükken öldüğü için hiç tanımadı ama annesinden onun büyük bir savaşçı olduğunu duymuştu.
Yatağından gerilerek kalktı ve pencereye yöneldi.Dışarıya bir göz attı,her gün olduğu gibi Köy Lideri Bay Blake ile Bay Dane hararetli bir sohbet içerisindeydiler.Sokağın sonunda olsalar bile ikisinin de gür sesi sayesinde Eien sohbetlerine az da olsa kulak misafiri olabiliyordu.
Eien giyinip alt kata indi.Yaşadığı ev 2 katlı dedesinin yaptırdığı bir evdi.Köydeki en iyi ev olduğu söylenemezdi.Yine de fırtınalı havalarda akıtan çatısı dışında gayet güzel bir evdi.Bahçesinde yetiştirdiği Ejder üzümlerini köye gelen muhafızlara teslim ediyor ve düzenli olarak para alıyordu.Ejder üzümünün ne işe yaradığını bilmiyordu ama tek bildiği Deutorm Loncası tarafından istenmesiydi.Ejder Üzümünü sadece Loncanın izin verdiği kişiler yetiştirebiliyordu.Eien'nın babası ise bu izne sahipti.
Alt kata indikten sonra yavaşça ortadaki masaya oturdu.Kahvaltı etmeyi pek sevmezdi o yüzden olabildiğince kısa tutardı.Masada her zamanki gibi kız kardeşi Liz yoktu. Liz ondan 3 yaş küçüktü ve yerinde duramayan birisiydi.Her sabah düzenli olarak bahçedeki torbaları yumruklayarak antrenman yapardı.Annesi her ne kadar istemese de Liz, İmparatorluk Akademisine girip bir savaşçı olmanın hayaliyle yaşıyordu. Eien'nın ise tek istediği sakin bir hayattı.Akademiye girmeyi hiçbir zaman düşünmemişti.
Pencereden dışarıya dönüp "Liz hadi gel ara ver biraz!" şeklinde kardeşini çağırdı.Kardeşi antrenmana dalmış olmalıydı ki ses gelmedi.Birazdan aynı şekilde seslenince bahçeden "Geliyorum!" şeklinde yanıt verdi Liz. Birkaç dakika sonra hep beraber yemek yemeğe başladılar.Sofrada annesi "Eien bugün biraz solgun görünüyorsun,iyi misin?" şeklinde sordu.Yemeğine dalgın bir şekilde bakan Eien "İyiyim sadece göğsümde hafif bir ağrı var" şeklinde yanıtladı.Annesi batıl inançlara fazlasıyla inanan birisiydi.Endişeli bir tavırla; "İstersen köy büyücüsüne gidebiliriz?".Eien ise annesinin tam tersine doğaüstü veya batıl şeylere inanan bir insan değildi.Sitemli bir şekilde "O bunak ne dediğini bilmiyor tek yaptığı şey kemikleri yakarak anlamsız sözler söylemek" dedi.Kısa bir sessizliğin ardından "Hem zaten o bunağa ayıracak vaktim yok bugün gardiyanlar üzümleri almaya gelecek".Liz ve annesi birbirlerine şaşkın bir şekilde baktıktan sonra Liz "İyi de daha üzümlerin hepsini hasat edemedik.Geçen ay olan fırtına çoğu ekinimizi maffetti" şeklinde korkulu bir şekilde söylendi.
Eien bunun üzerine sinirli bir tavırla "Biliyorum ama o salak loncanın gönderdiği mektuba göre bu yıl hasatlar erken toplanacakmış,acil bir durum var diyorlar."Bu sözlerin ardından Eien kahvaltısını bitirip hızlıca evden çıktı.Sıcak ve güneşli bir gündü.Bahçedeki üzümlerin sadece bir kısmı hasat edilmeye uygundu.Karamsar bir şekilde gardiyanlara durumu nasıl açıklayacağını düşündü.
Düşüncelere dalmışken omzunda bir el hissetmesiyle irkilerek hızlı bir şekilde arkasına döndü.Ona dokunan yakın dostu Wilbert idi. Wilbert ile Eien beraber büyüyen iki çocuktu. Eien daha çok gücü ile Wilbert ise zekası ile öne çıkıyordu.Bu yüzden belli dönemlerde Köyün ilerisindeki Şehrin kütüphanesinde çıraklık yapıyordu."Seni bugün solgun ve biraz da düşünceli gördüm,bir sorun var mı?" diye endişeli bir şekilde sordu Wilbert. Eien ise sadece kafa sallayarak iyi olduğunu belirtti.Ardından bir iç çekerek "Lonca bu yıl üzümlerin erken gönderilmesini talep etti ama geçen ay vuran fırtına çoğu üzümü yok etti.Durumu nasıl açıklayacağımı düşünüyorum".Wilbert ise endişeli bir ses tonuyla "Biliyorsun genelde Lonca'nın taleplerini yerine getirmeyenler büyük cezalar alır üstelik senin görevin Loncanın korunması için çok daha büyük bir öneme sahip." Eien olayı hala kavrayamamış olacak ki Wilbert'ın yüzüne şaşkın şaşkın bakarak "Sen neden bahsediyorsun? Bu işe yaramaz şeylerin Loncaya ne gibi bir faydası olabilir ki? Sadece zengin zümrenin talep ettiği aptal bir meyve bunlar!" şeklinde sitem etti. Wilbert ise Eien'ı yatıştırıcı bir ses tonuyla "Kütüphanedeki eski kaynaklara göre Ejder Üzümü son derece nadir ve diyarın yalnızca belli yerlerinde yetişen bir şey.Üstelik bazı rivayetlere göre Lonca bunları yemek için değil acil durumlarda iksir üretmek için kullanıyor." Eien ise umursamaz bir tavırla "Adı üstünde onlar sadece rivayet,o yüzden bunu boşverelim,benim gardiyanlara ne diyeceğim daha önemli".
Wilbert ve Eien bahane bulmak yerine kalan üzümleri hasat etmenin daha iyi bir fikir olduğunu düşünerek işe koyuldular.Birkaç saatin sonunda ise 2-3 çuval üzüm topladılar.Bu her sene verdiklerin miktarın çeyreği bile değildi ama gardiyanların bunu da kabul edeceğini umarak beklemeye başladılar.Akşama doğru Wilbert Eien'nın yanından ayrılmıştı,Eien ise bekliyordu ama bu saate kadar Gardiyanların çoktan gelmiş olmaları gerekirdi.Biraz yürüdükten sonra köydeki gözlem kulesindeki Bay Dane'e seslendi."Bay Dane! Gardiyanları görüyor musunuz?" kuleden ses gelmemesi üzerine Eien tekrar seslendi.Az sonra uykulu bir ses "Üzgünüm biraz dalmışım,hayır bugün hiçbir hareketlilik yok".Bu garipti.Gözlem kulesinden 1 saatlik mesafedeki herhangi bir şeyi görebiliyorlardı."Muhtemelen diğer köylerde sıkıntı çıktı ve bu yüzden geciktiler,yarın erkenden gelirler sanırım" şeklinde iç geçirdikten sonra çuvalları eve getirip odasına çıktı.Yorulmuştu.Bütün gün yapılan çalışma ve karşılığında gardiyanların gelmemesi Eien'ı bir yönden rahatlatsa da hasat parasını alamadığı için mutsuzdu.Tüm bu olanları bir kenara koyup uyumaya karar verdi.
Gecenin ilerleyen saatleriydi. Eien dışarıdan gelen seslerle beraber uyandı.Dışarıda sanki kıyamet koparcasına gürültüler geliyordu.İlk fark ettiği şey dumandı.Köyün her tarafı gündüzcesine aydınlanmıştı.Çoğu bina alevler içindeydi. Eien hızlıca pencereden dışarıya baktı.Dışarıda siyah zırh giymiş 10 tane şövalye vardı.Biraz daha bakınca şövalyelerin göğsünde Eski Essex Hanedanının arması göze çarpıyordu.Hızlıca kardeşini ve annesini uyandırıp bodruma saklanmalarını söyledi.Tekrar pencereye koştu,pencereden dışarıya bakarken ansızın şövalye tarafından fark edildi.Şövalye Eien'ı gördükten sonra evlerine doğru yöneldi. Eien ne yapacağını bilemiyordu.Hemen yatağına yöneldi biraz güç uygulayarak yatağı kaldırdı ve altındaki kılıca uzandı.Bu kılıcı bir gün ormanda avlanırken bir taşa bağlı şekilde bulmuştu.Bembeyaz gövdeli ve işlemeli bir kılıçtı.
Kapı sert bir şekilde açıldı. Aşşağı kattan hırıltı sesleri geliyordu.Mum ışığından yansıyan gölgesi üst katta duran Eien'a çarpıyordu. Eien kılıcı kabzasından çıkarmaya çalıştı ama kılıç sıkışmıştı.Çok fazla ses yapmıştı,şövalye ise hızlı adımlarla yukarı kata geliyordu. Eien hızlıca yatağın altına girdi ve şövalyenin fark etmemesini umarak nefesini tutmaya başladı.Birkaç saniye sonra,şövalye odaya girmişti.Büyük ve siyah zırhı onu daha da ürkünç yapıyordu.Elinde tuttuğu kılıcın boyu ise neredeyse Eien kadardı.Bu sırada alt kattan çığlık sesleri yükseldi.Şövalyelerden biri garip bir dilde seslenince Eien'ı takip eden şövalye hırıltılar çıkararak alt kata yöneldi.Alt kattan ise "Abi yardım et!" diye bir ses yükseldi.Bu kardeşinin sesiydi.Yatağın altından sürünerek çıktı. Koşarak dışarı çıktığında ise seslerin köy meydanından geldiğini fark etti.Hızlıca köy meydanına gitti. Meydana geldiğinde ise gördüğü manzara karşısında dona kaldı.Meydan kazıklara geçirilmiş köylülerle doluydu.
Çığlıklar kulakları sağır edecek kadar yüksek çıkıyordu.Bu çığlıklar içerisinde ise "Abi yardım et!" sesini tekrar işitti.Bir şövalyenin elinde sürüklenen kız kardeşinden geliyordu ses."Liz!" diye çığlık attı ve kılıcı kabzasından çıkardı.Kılıcı kabzasından çıkardığı gibi büyük bir gürültü koptu.Kılıç parlamaya başlamıştı.Parlaklık Eien'nın tüm vücudunu kaplamıştı.Parlaklık azaldığı zaman şövalyeler dona kalmıştı.Karşılarında beyaz bir ejderha görüyorlardı.Ejderha ağzından dumanlar çıkararak karşılarındaydı.Birkaç şövalye kaçışınca diğer şövalyeler de geri çekilmeye yeltendi.Ejderha bu durumu fark edince büyük bir ışık püskürterek şövalyeleri parçacıklarına ayırdı.Şövalyelerin birkaçı bir saniyede toza dönüşmüştü.Kalan şövalyeler ise kaçmaya başladılar.Daha sonra ejderha Eien'e dönüştü.Eien olan biteni anlamamış bir şekilde etrafa bakındı ve bayıldı.Duyduyu tek ses ise kardeşinin "Abi uyan!" sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deutorm Loncası : Büyük Savaş
FantasyBarbadya diyarı 2 asırı aşkın süredir Kadim Deutorm Loncası tarafından yönetilmektedir.Hanedanlar ve Lordlar bu loncanın yönetimine bağlıdır. 3 Kutsal ejder diyarın dengesini korumaktadır. Eien adındaki bir genç ise köyüne yapılan bir saldırı sonucu...