Araba güvenli bir mesafede durdu. Eien ve Edvin arabadan indiler. Köye yönelmeden önce Sileas Eien'a seslenerek bir şey uzattı. "Acil bir durum olursa bu iksiri yer'e atarak kır. Sonrasını bana bırak". Eien şişeye bakarak "Peki bu ne işe yarıyor?" diye sordu. "Soru sormayı bırak ve hemen git!" diye karşılık verdi Sileas. Eien arabanın arkasından ufak bir balta çıkararak Edvin'e uzatır "Her ihtimale karşı bu sende kalsın" der Eien. Ardından köye doğru yönelirler. Sileas ve Liz ise köy yakınındaki bir tepenin arkasında bekliyorlardı. Köye vardıklarında çoğu ev yanmış ve harabeye dönmüş, sokaklarda ise insan bedenleri durmaktaydı. Eien etrafa baktıkça baskın gecesini hatırlıyor, hem üzülüyor hem de sinirleniyordu.
Soluk soluğa "İşte evim orası!" diye bağırdı Edvin. Tek katlı ufak bir evdi. Kapı ise açıktı. Eien en kötü manzaraya karşı kendisini hazırlamıştı ancak Edvin'e ne diyeceğini bilmiyordu. Hızlıca eve girdiklerinde evde korkunç bir manzara onları karşılamıştı. İçerisi dağılmış ve Edvin'in ailesi paramparça edilmişti. Eien kapıdan etrafı kontrol ediyordu. Edvin ise içeri girer girmez annesinin bedenine sarılarak ağlamaya başladı. Eien, Edvin'e sarılarak onu sakinleştirmeye çalışıyordu ancak Edvin sinir ve üzüntüden dolayı krize girmişti. Birden Eien'ı itti ve Eien'nın ona verdiği baltayı alarak evden dışarı çıktı.
"Bekle!" diye bağırdı Edvin'nın arkasından Eien. Edvin dışarı çıkmış bağırıyordu "Cesaretiniz varsa benimle de dövüşün!". Eien koşarak Edvin'e sarıldı ve onu yere yatırdı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? İkimizi de öldürteceksin" diye bağırdı Eien. Edvin dolu gözlerle Eien'a bakıp ağlamaya başladı. "Annemi, babamı ve kardeşimi öldürdüler...." sözler söylenerek Eien'ı itip ayağa kalkmaya çalıştı Edvin. "Hayır!" diye haykırdı Eien. "Sakinleşmen gerek Edvin!". Edvin ise sadece "Bırak beni!" diye bağırıp ağlıyordu. Bu esnada Eien arkasına yaklaşan bir zincir sesi duydu. Ayağa kalkarak hemen arkasını döndü. Arkasında ise 2 adet şövalye onlara bakıyordu. "Yaptığımız sesten dolayı buraya dönmüş olmalılar" diye iç geçirdi Eien. Birden şövalyelerin göğsündeki arma dikkatini çekti. Sarı zemin üzerine 3 adet mum. Armayı görür görmez Eien'nın kulağı çınlamaya başladı. O gece dışarıda duyduğu tüm o sesler tekrar zihnine girmiş ve görüşü bulanıklaşmıştı. Eien zorla halüsinasyonun etkisinden çıkarıp "Bu kez ikinizi birden ezip geçeceğim".
Şövalye bir kahkaha patlatıp yanındakine dönerek "Dediğini duydun mu? Bizi ezip geçecekmiş" iki şövalye daha çok gülmeye başladılar. Onlar güldükçe Eien sinirleniyordu. "Bu iş burada bitecek" deyip kınından kılıcını çekti. Ancak hiçbir şey olmadı. Eien afallamış şekilde kılıca bakıyordu. "Nasıl?" diye sordu kendi kendine. "Çalışsana seni aptal şey" diye bağırmaya başladı Eien. "Sanırım küçük numaran işe yaramadı evlat" dedi Şövalye ve kılıcını çekip Eien'a yöneldi. Eien elindeki kılıçla şövalyenin darbesini durdurmayı başardı. Eien çok güçsüz olduğunu fark etmişti. Eien'nın bütün bedeni sarsılarak titriyordu. Edvin yardım etmek için baltasıyla Eien'nın yanına giderek şövalyeye vurmaya çalıştı. Şövalye ise bir tekme atarak Edvin'i uzaklaştırdı. "Edvin!" diye bağırdı Eien. Edvin kalkarak diğer şövalyeye yöneldi. Diğer şövalye ise duruma sinirlenip kılıcını çekti. "Hayır dur! Yapma Edvin!" diye bağırıyordu Eien. Bir yandan da kılıçla şövalyenin kılıcını yukarıda tutmaya çalışıyordu.
Edvin ise şövalyeye doğru koşarak yaklaşıyordu. Şövalye ise kılıcını çekip ona vurmasına bile fırsat vermeden kılıcı Edvin'nin karnına sapladı. Edvin hareketsiz öylece kalmıştı. "Hayır!" diye bağırdı Eien. Son bir gücüyle kılıcın altında sıyrılarak şövalyenin arkasına geçti ve Edvin'e yöneldi. Ancak şövalye o kaba siyah zırhının gösterdiğinden daha çevik ve hızlıydı. Eien'a fırsat vermeden arkasını döndü ve bir darbe indirerek Eien'ı fırlattı. Eien aldığı darbenin ve fırlamanın etkisiyle görüşü bulanıklaşmıştı ve duvara kafasını vurarak çarptı. Çarptığı esnada ise Sileas'ın ona verdiği şişe yere düşerek kırıldı. Ardından etraf karardı.
Baş ağrısı içinde uyandı Eien. Etrafına bakındı "Gri bulutlar, uçan adalar, garip sivri dağlar, neredeyim ben?". Gökyüzünden bir ses yankılandı. Ses o kadar yüksekti ki Eien'nın kulakları ağrıyordu. Sesin ardından Eien'nın önündeki bulutlar aralandı. Bulutların arkasında devasa bir ejderha duruyordu. Kanatları o kadar büyüktü ki neredeyse gökyüzünü kapatıyordu. Eien çığlık atıp arkasını dönerek koşmaya başladı. Aniden önünden bir dağ yükseldi. Eien yer sarsıntısından dolayı yere kapaklanmıştı. Ejdere korku ile dönerek "Lütfen! bana zarar verme!" yüzünü kapatıyordu. Eien kolunu indirip ejderhaya bakmaya başladı. Ejder bembeyazdı. Derisi sivri dikenler ile kaplıydı ve gözleri parlıyordu. Ejderha kafasını yavaşça Eien'a yaklaştırdı ardından "Beni kontrol etmeye çalışan çocuk sen misin?". Eien şaşırarak "Yoksa! Kadim Beyaz sen misin?". Ejderha homurtular çıkartarak "Evet, ben kadim beyazım, ismim Draig". Eien her seferinde daha da şaşırıyordu "Buraya nasıl geldim ben?" diye sordu içinden. "Bana hakaretler ederek bayıldın, ben de seni kendi boyutuma getirdim" diye karşılık verdi Ejderha. "Aklımdan geçenleri duyuyor musun?" diye şaşkınlıkla sordu Eien. "Evet aklından geçirdiğin her cümle ve fikri duyabiliyorum".
"Lütfen Draig, gücüne ihtiyacım var". "Niye gücümü bu kadar çok istiyorsun insan?" Eien'nın sözüne başlamasına izin vermeden "Dur ben tahmin edeyim, intikam almak için. Siz insanlar aynısınız. Tek derdiniz güç ve intikam. İstediğini sana vermeyeceğim, kutsal mekanımdan kaybol!". Ejderha şiddetle bu sözleri söyledikten sonra arkasını döndü. "Draig!" diye bağırdı Eien arkasından. Draig hızlıca arkasına dönerek kafasını Eien'a iyice yaklaştırdı ve burnundan dumanlar çıkararak "İsmimle hitap etmene izin verdiğimi sanmıyorum". "Sana kendimi kanıtlayabilirim, lütfen bana bir şans ver!". Draig gülerek "Daha önce bu cümleyi çok fazla duydum ve çoğu kişiye şans verdim". "Peki onlara ne oldu?" diye sordu Eien. "Hiçbiri benim gücüme dayanamadı ve gücüm onların ruhlarını esir aldı."
Eien kendinden emin bir şekilde "Ben senin gücünle başa çıkabilirim". Bu sözlerin ardından Draig sinirlenerek Eien'a alev püskürterek saldırdı. Dumanlar dağılınca ise Eien hayattaydı. Etrafında ise beyaz bir kalkan oluşmuştu. Draig şaşırarak "Buraya bir çok savaşçı geldi, hepsi ukala tavırları yüzünden burada yok oldu. Ama sen yok olmadın?". Başını Eien'nın yanına tekrar getirerek ve gözleri parlayarak "Kimsin sen?" diye sordu. Eien ise ciddi bir tavırla "Sadece kardeşini korumak isteyen bir abiyim". Draig homurdanarak "Senin içinde bir enerji seziyorum ancak kaynağı belirsiz, sana bir şans vereceğim". Eien bu sözlerin ardından mutlu ve güveni yerinde hissediyordu. "Şimdi kardeşimi ve arkadaşlarımı korumak için bana gücünü bahşedecek misin?" diye sordu.
"Bulunduğun durumu inceledim. Savaşmak hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Sana sadece gücümün ufak bir gücünü verebilirim. Eğer fazlasını verirsem kontrol etmeyi bilmediğin için kendini güce kaptırırsın ve ruhun yok olur". Eien kafasını kaşıyarak "Anladım sanırım". "Eğer gücümü istiyorsan anlaşma yapmalıyız". "Ne anlaşması?" diye sordu Eien şaşkınlıkla. "Eğer gücümün kontrolünü kaybedersen ruhun sonsuza kadar benim olur". "Kabul" dedi Eien kararlılıkla. Draig homurdanarak "Öyleyse buradaki işimiz bitti". Eien söze başlamadan hemen önce ise Draig yüksek bir sesle Eien'a seslendi, "Öyleyse uyan insan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deutorm Loncası : Büyük Savaş
FantasyBarbadya diyarı 2 asırı aşkın süredir Kadim Deutorm Loncası tarafından yönetilmektedir.Hanedanlar ve Lordlar bu loncanın yönetimine bağlıdır. 3 Kutsal ejder diyarın dengesini korumaktadır. Eien adındaki bir genç ise köyüne yapılan bir saldırı sonucu...