Şövalyeler ellerinde kılıçlarla Eien'a doğru yaklaşıyorlardı. "Şu çocuğu halledip dönelim" dedi içlerinde biri. Birden Eien ayağa kalktı. Şövalyeler şaşırmışlardı . Eien'nın gözleri bembeyazdı ve güneş gibi parlıyordu. Aniden bir ışık patlaması gerçekleşti. İnanılmaz bir ışık ve ses ortaya çıkmıştı. Ses ise bir ejderin sesiydi. "Ne oluyor!" diye sordu şövalyelerden biri endişeyle. Aniden ışık süzmesinin içinde bir ejderha silüeti belirmişti.
Ses adeta kulakları sağır edercesine yükseliyordu. Şövalyeler ejderhayı gördükten sonra kılıçlarını düşürmüşlerdi. Parlaklık aniden yok oldu. Eien'nın etrafı parlak bir ışık ile çevrelenmişti. Kılıcı ışıl ışıl parlamaktaydı. Hızlıca şövalyelerden birine yöneldi, çok hızlıydı. Şövalenin kafasını tek darbede koparmıştı. Diğer şövalye yerden kılıcını alarak savunmaya geçti. Eien'nın bir kaç saldırısını bloklamayı başarmıştı. Korkunç ve yankılı bir ses yükseldi. "İyi dayanıyorsun insan, ama bana kadim beyaza kimse karşı koyamaz!". "Kadim beyaz mı!" dedi şövalye korkuyla. Eien şövalyenin dalgınlığını fırsata çevirerek kılıcını fırlattı ve yere fırlattı. Eien şövalyeye doğru yavaşça yaklaşıyordu. "Lütfen! bana merhamet et!" diyordu şövalye çaresizce. "O küçük çocuğa merhamet etmedin. Benden merhamet bekleme şövalye" dedi Eien tekrar yankılanan bir sesle. Sinirle bağırarak şövalyeyi havaya fırlattı. Şövalyeyi havada bir oraya bir buraya savuruyordu. Şövalye aldığı darbelerden sonra yere düştü. Son gördüğü şey ise arkasında devasa bir ejderin kılıçla ona doğru süzülüşü idi.
Bu sırada ise Sileas olanları bir evin duvarından izlemekteydi. Şişe kırıldığı anda Sileas kötü bir şey olduğu düşünmüş ve Liz'i gizledikten sonra köye gelmişti. Gözlerine inanamıyordu. İki şövalye de paramparça olmuştu. Ama Eien'nın siniri hala geçmemişti. Öfkeyle çığlıklar atıyordu bir oraya bir buraya saldırıyordu. Eien içsel dünyasında Edvin'i kurtaramadığı için pişmanlık ve öfke ile boğuşuyordu. "Hadi, daha fazla sinirlen. Bana teslim ol çocuk" dedi Draig. Dışarıda ise Eien'nın oluşturduğu ışıklar çok uzaklardan görünüyordu. Aniden Eien bir ses daha duydu. Bu ses ona çok tanıdık geliyordu. Biraz daha dikkat edince bu sesin Sileas'dan geldiğini anladı. Sileas durumun kötüye gideceğini önceden tahmin etmiş ve Eien'nın karşısına geçerek ona seslenmeye çalışıyordu. "Eien dur! Devam edersen Ejder seni ele geçirecek!".
Bu sözlerin üzerine Draig "Hayır onu dinleme çocuk, güç istemiyor muydun? İşte istediğin güç burada, sadece ruhunu teslim et ve direnme". "Hayır!" diye bağırdı Eien. "Sana teslim olmayacağım! Bu gücü kontrol edebileceğimi göstereceğim!" Bu sözlerin ardından Eien'ı çevreleyen ışık cam gibi kırılarak yok oldu. Eien olduğu yerde etrafına bakıyordu. Giysileri paramparça olmuştu. Sileas koşarak ona sarıldı. "Başardın Eien! Onu kontrol etmeyi başardın" diye bağırıyordu. Ancak Eien cevap vermiyordu. Sileas Eien'ı sarsarak "Hey! cevap versene". Sileas endişe ile Eien'ı sarsıyordu. Eien yere düşerek bayıldı. Sağ göğsünde ise mavi bir işaret belirmişti. Mavi bir güneş işareti. Sileas ise bağırıyordu "Eien kendine gel, benimle kal!"
Eien gözlerini açtığında Draig'ın boyutundaydı. Draig tekrardan onun önünde belirmişti. "Bravo çocuk! Bu zamana kadar nice savaşçılar benim gücümü elde etmeye çalışırlarken yok oldu. Ancak sen güce teslim olmadın" dedi Draig. Eien "Sana kendimi kanıtladığıma göre artık intikam almak için yola çıkabilirim değil mi? Annemin ve Edvin'nin intikamını almak istiyorum". "O iş kolay değil" dedi Draig. "Henüz savaşmayı ve güç kontrolünü bilmiyorsun. Bu şartlar altında sana sadece kısıtlı güç verebilirim". "İyi de neden?" diye sordu Eien "Sana kendimi kanıtladım daha ne yapmam gerek". "İçinde hala anlayamadığım bir enerji taşıyorsun. Bu enerjinin kaynağı belirsiz ve tehlikeli. Büyüsel anlamda önce eğitim alman ve bu enerjinin kaynağını bulman gerek. Şu an sadece gücümü kılıç yardımıyla kullanabilirsin. Ancak unutma bu kılıç kutsal özelliklere sahip. Eğer kılıcın gücünü fazla kullanırsan senin yaşam enerjinden çalmaya başlar"
Eien kafasını kaşıyarak "Peki neden şu an buradayım?" diye sordu. "Sana verdiğim ufak güç bile bedeninin limitlerini aştı, ben de zarar görmemen için seni kendi boyutuma getirdim" diye karşılık verdi. Eien üzüntü ile "Yani yine bayıldım öyle mi?". Draig kafa sallayarak onayladı. "Peki eğitimimi tamamladığımı nasıl anlayacağım" diye sordu Eien. "O an geldiğinde eğitiminin tamamlandığını anlayacaksın. Ancak önünde uzun bir yol var. Bundan böyle benimle konuşabilirsin, tek yapman gereken bana seslenmen. Şimdi gitme vakti". Eien söze başlamadan etraf tekrardan kararmıştı. Eien gözlerini yavaşça araladı. Araç sarsıntılı bir şekilde yol alıyordu. Güneş şafakta doğmak üzereydi. Sızlanarak yerinden kalktı. Sileas Eien'nın uyandığını fark edince arabayı durdurdu ve Eien'nın yanına geldi.
Eien'a sarılarak "Beni çok endişelendirdin". "Neler oluyor?" diye sordu Eien mırıldanarak. "3 gündür baygınsın, sana çeşitli otlar verdim ama ayılmadın". Eien şaşırarak kılıca uzandı ve "Draig 3 gündür baygın mıyım?" diye sordu. Sileas kafasını kaşıyarak "Sen kafanı falan mı çarptın, kiminle konuşuyorsun?". Kılıç parlamaya başlayarak "Benimle konuşuyor!" şeklinde kılıçtan bir ses geldi. Sileas korkarak "Oo..şey konuştu mu?". Eien mahçup bir gülümseme ile "Sanırım sizi tanıştırmam gerek, Sileas bu Draig namı diğer Kadim Beyaz". Sileas bir çığlık attıktan sonra sesi titreyerek "Kadim Beyaz mı?". "Evet bayan, ben Kadim Beyaz bundan sonra Eien'nın koruyucusu ve yoldaşı olacağım". "Buna inanamıyorum, Kadim Beyaz gerçekmiş" dedi Sileas yine titreyen bir ses ile. Eien üstündeki örtüyü atarak "Kıyafetlerim nerede?". "Bilmiyorum seni orada bulduğumda kıyafetlerin parçalanmıştı" dedi Sileas. Eien bu sırada göğsündeki mavi güneş işaretini fark etti. Şaşırarak "Bu sembol ne zamandan beri burada?". Kılıç tekrar parlayarak "Bu sembol kutsal bir güç taşıdığını gösterir Eien. Bu sembol benim gücümü kullandığının bir kanıtıdır".
Ardından kılıçtaki parlaklık söndü. Eien kafasının içinde Draig'ın sesini duymaya başlamıştı. "Benim gücüme sahip olduğunu kimse bilmemeli Eien. Bu senin hayatını tehlikeye atar. Gerekmediği sürece senin dışında kimseyle konuşmayacağım". "Anlaşıldı Draig" dedi Eien içinden. "Bana bundan sonra Draig yerine ortak diyebilirsin". Eien gülümseyerek "Pekala ortak..." "Hey Sileas!" diye seslendi Eien. "Konu nedir?" diye sordu arkasını dönerek Sileas. "Başkente ulaşmamıza ne kadar kaldı?" Bu sorunun üstüne Sileas arabayı durdurup çantasındaki haritayı açtı. "Haritaya göre önümüzde 4 günlük bir yol daha var"
Eien kardeşinin yanına yaklaştı ve elini Liz'in alnına koyarak "Ateşi düşmüş, buna çok sevindim". "Evet durumu günden güne iyiye gidiyor" diye cevapladı Sileas ön taraftan. "Başkente vardığımızda ilk ne yapacağız?" diye sordu Eien. Sileas iç çekerek "Önce kalacak bir yer ve arkadaşımı bulmamız gerek". "Neden iç çekerek söyledin?" diye sordu Eien. "Uzun bir süre önce mektuplarıma cevap alamamaya başladım. Umarım başına kötü bir şey gelmemiştir." Eien elini Sileas'ın omzuna atarak "Merak etme iyi olduğuna eminim, onu bulacağız!". Bu sözlerin üzerine Sileas kendini daha iyi hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deutorm Loncası : Büyük Savaş
FantasyBarbadya diyarı 2 asırı aşkın süredir Kadim Deutorm Loncası tarafından yönetilmektedir.Hanedanlar ve Lordlar bu loncanın yönetimine bağlıdır. 3 Kutsal ejder diyarın dengesini korumaktadır. Eien adındaki bir genç ise köyüne yapılan bir saldırı sonucu...