thirteen

33.3K 2.9K 1.5K
                                        

A-Alo," açtığım telefonla zorlukla mırıldanmış, kekelememe ve titrememe engel olamamıştım çünkü bu yaptığımız, daha doğrusu yapacağımız şey akıl kârı bir şey değildi ve ben delirmek üzereydim. "Taehyung.."

"Bebeğim."

İşte tek bir kelime, beni alt üst etmeyi başarıyor, nefesimi kesiyordu, sadece tek bir kelime ile Kim Taehyung beni mahvediyordu. "Taehyung.." dedim tekrardan, elimi kalbime bastırıp, sakin olmaya çalışarak.Sesimin bir kedi çığlığından farkı yoktu ki Kim Taehyung'da düşüncemi onaylarmış gibi, derinden bir kahkaha atmıştı.

İşte yine kulaklarımın tüm pası silinmiş, aptal bir gülümseme dudaklarımda canlanmıştı. "Ne gülüyorsun?" diye mırıldanmadan duramadım.

"Madem yapamayacaksın, neden bunlara kalkışıyorsun ki aşkım?"

Aşkımkısmına vurgu yapmış, nefesimin kesilmesini de zevkle dinlemişti.

Şeytan herif.

"Jungkook, benim bebeğim," son harfi boğazından hırıltılı bir şekilde uzatması ve inlercesine söylemesi bizi tamda amacımıza sürüklüyordu.

Gerçekten şeytandı.

Tamam, her zaman kendimi ona karşı basit bir lokma olarak görmüştüm, bunu kabul ediyordum ama sadece bir kelime ile ayakta boşalacak kadarda iradesiz değildim.

Olamazdım,

ama oluyordum.

Elim, dudağımı sertçe ısırmadan hemen önce eşofmanımın ağ bölümüne gitmiş, titrekçe iç geçirmiştim.

"Bu tuhaf hissettiriyor.." Ve fermuarın indirilme sesi.

İşte limitim buraya kadardı ki sesli bir inleme dudaklarımdan ben daha tutamadan kaçmıştı, tekrardan kahkaha attıp, yüzümün Kızarmasına neden oldu.

"G-gülme."

"Şhh, ne yapmamız gerekiyor bakalım?"

"Bilmiyorum... Konuşman gerekiyor sanırım?"

"Konuşmam? Konuşmamız olmasın?"

"Konuş."

Ve sessizlik.

Tavanı izlerken ve arada kilitsiz kapıma göz atıp dururken,onun ağzından çıkacak birkaç cümleyi bekliyordum ama susuyor hiçbir şey yapmıyordu.

"Konuşsana.."

"Yalvar."

Dudağımı 2. defa dişlemiş elimi kendime bastırmıştım.Yemin ederim bu iradesizlik değil, kim Taehyung etkisiydi.

Ses tonunu sert tuttup, -sanki hiç değilmiş gibi- emir verircesine ya da boğukça konuştuğunda alt taraflarım hareketleniyor, üstümde ki etkisine lanetler okuyordum.

"Yalvar, bebeğim."

"T-taehyung." Elim yavaşça kendimi kavramış, ağırca hareketlenmişti. Nefes seslerim çoktan abartılı bir şekilde ona gittiğinde, çıtı bile çıkmıyordu.

Ne yani? Ben dokunacağım ve o dinleyecek miydi?

"Ah," bilerek incelttiğim sesimle inlediğimde, küfür savurmuş ve boğuk anlamsız birkaç kelime sıralamıştı.

Gülüp, alt dudağımı emerek, kendime dokunmaya devam ettim.Bu akıl kârı bir iş değil ve tamamen ergenlerin yapacağı bir şeydi ama umursamıyor, birbirimize ayak uyduruyorduk.

"Lütfen.." dedim, nefes nefese. "Konuşur musun?"

"Ne söylemem gerekiyor?" eğleniyordu, benimle o kadar güzel eğleniyordu ki.. Ses tonundan belliydi her şey.

"Kirli," diye mırıldandım, kapıya son kez bakarken. "Kirli işte."

"Hmmm... Kirli demek."

Yutkunup, gözlerimi kapatmış, onu beklemeden kendime daha hızlı asılmaya başlamıştım. "Beni içinde hayal edebilirsin, Jungkook."

Nefes seslerim ve arada dudaklarımdan kaçan inlemelerim onu da etkiliyor olacak ki, aynı benim gibi tepkiler vermeye başlamıştı. "İnle hadi."

"D-duyarlar.."

"İnle dedim, Jungkook."

Bacaklarımı aralayıp, içinde olduğum pikeyi yere ittiğimde, kendimi kasmayı bırakmış odamdan dışarı çokta çıkmayacak şekilde inlemeye başlamıştım, yani ben öyle sanıyordum çünkü taehyung o boğuk sesi ile inlediğinde yemin ederim küçük bir çığlık dudaklarımdan kaçmıştı.

Neden böyleydi bilmiyorum ama tüm bedenim yanıyor, özellikle kasıklarım ve doldurmasını istediğim noktam... Alev alev yanıyordu, Taehyung hiçbir şey yapmıyor, kısık nefesleri ile benim yaptığım gibi kendine dokunuyordu.

"Konuş!" diye çığırdım nefes nefese. Etkilenmiştim evet ama kendime dokunuşum bu sessizlikle hiçbir şekilde rahatlatıcı değil daha çok kıvrandırıcıydı. "Ne demem gerek bilmiyorum."

Sinirle tıslayıp dilimi ısırdığımda düşünüyor gibiydi. "İçime gir." hırladım ve kekeledi.

İlk defa kekeledi. "N-ne?"

"İçime gir, hadi taehyung."

Sonrası...

Sonrası yine sessizlikti ama o kadar şiddetli inliyordu ki beni de zorluyor, sesimi tüm eve duyuracak şekilde çıkartmamı sağlıyordu. Arada ettiği küfürler ve oldukça kirli cümleleri ile göğüs uçlarımı eziyordum.

Birkaç saniye sonra tamamen sessizleştiğinde, onun geldiğini anlamış, hâlâ daha neden kıvrandığımı sorgulamıştım. Ter içinde kalmıştım, o ne haldeydi bilmiyorum ama beyaz tişörtüm yavaştan griye dönmüş, saçlarım ise terden tel tel olarak kalmıştı, alnımdan boynuma süzülen ter damlalarından bahsetmiyorum bile.

"Gelmedin mi?" dedi yorgunca. Es geçtiğim ikinci ayrıntı ise o kendine 2 kez dokunmuş ben ise hâlâ ilk dokunuşu tamamlayamamıştım, bu yüzden sesinde ki hayret dolu nidaya pek takılmadım.

Ya onun erken gelme problemi vardı ya ben geç boşalıyordum.

Bu düşünceler hevesimi kırdığından, elim yavaşlamış, taehyung'un sessiz kalmasına da takılmamıştım taa ki duyduğum ıslak seslere kadar.

Ellerini emiyordu!

Sikeyim ellerini emiyordu.

Ve bu beklediğim anmış gibi zevkle gözlerim kaydığında, kirlettiğim hiçbir noktayı umursamamış, o şeklini alan dudaklarım ile çığlık atarcasına inlemiştim.

Gecenin körüydü, gecenin körüydü ve ailem hâlâ ayaktaydı ve ben anlamıştım ki Kim Taehyung 'iş' boyunca sessizliği sevmiyordu.

Uzunca bir süre nefes seslerimizi, birbirimizi dinleyerek toparlamaya çabaladığımızda, konuşmaya ilk olarak o başlamıştı.

"Uyutayım küçük balımı."

"Uyut," diye karşılık verdim kocaman esnemeden önce. "babacık. " Bunu eğlencesine demiştim, güleriz diye ama öyle olmadı. Hızlanan nefesleri, etkilenen kendisi ve tekrar yapmamız için çabalayıp, kirli konuşan Kim Taehyung sorunsalı ile doluydu...

ve benim uykuya dalmam ile sonuçlanan hüsran dolu bir gece...

Yine de uykuya dalmadan tam bir saniye önce, onun tatlı nefesini ve sesini işitmiştim. "Seni seviyorum." diye fısıldadı ve telefonun ekranına küçük bir öpücük bıraktı.

Ben de onu tam olması gereken yerde, yanağımda hissetmiştim bile.

Fucking Game ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin