twenty five

25.9K 1.9K 1.2K
                                    

Girdiğim 8. sokakta ayağımın taşa takılması ile küçük bir tökezleme yaşamış, tam ensemde biten Jungkook'tan da son anda çığlık atarak kurtulmuştum. Kan ter içinde, ayaklarım götüme vura vura koşuyordum yarım saatir çünkü jungkook beni deli gibi beni kovalıyordu ve ne yoruluyordu, ne pes ediyordu ne de başka bir şey yapıyordu, gözü dönmüştü.

Size yemin ederim ki gözü çok pis dönmüştü ve bırakın şu zaman diliminde seme olmayı, nefes almaya bile korkuyordum.

Bir oyuncak yüzünden bu hallere düşmek...

Bu yüzden yapabildiğim en iyi şeyi yaparak kaçmaya devam ettim, eh lise yıllarında katıldığım koşularda 1. olmam bu gibi durumlarda işe yarayabiliyordu işte.

"Kaçma!"

Sabahın erken saatlerinde olduğumuzdan ve oldukça garip yerlere girdiğimizden -daha önce böyle bir yerlerde hiç bulunmadım- kalabalık değildi ve kaçma işi daha kolay hale geliyordu benim için ayrıca üşengeç sevgilimin tek hareketi merdiven çıkmak olduğundan, paslıydı yani beni yakalayamıyordu.

Hoş beni yakalasın diye arada durup onu bekliyor, dibime geldiğinde ise ondan küçük bir öpücük çalıp tekrar kaçıyordum ama şimdilik konumuz bu değildi.

Onu öptüğüm zaman dilimlerinde, nefes nefese kalarak duraksıyor, yumuşuyor sonrasında  daha çok delirip, tazıya bağlıyordu ve bu o kadar hoşuma gidiyordu ki...

Gülmekten ağlayacak raddedeydim ve kesinlikle ölürsem, jungkook yüzünden değil, gülmekten ölecektim.

Koşma hızımı biraz düşürmüştüm çünkü ben yavaşlayınca o da yavaşlıyordu ve yollar fazla bozuk olduğundan zaten yavaşlamak zorundaydım çünkü küçük tavşancığım ayağını bu sinirle burkabilir, sonrasında bana daha daha türlü işkenceler yaparak beni öldürürdü.

"GERİZEKALI, ÜSTÜN ÇIPLAK ÜSTÜN!KAÇMA, MİLLET BAKIYO- NE BAKIYORSUN KIZIM ÖNÜNE DÖN YOLARIM SENİ!"

Bakışlarım arkama kaymış, atacağım kahkaha yüzünden de tamamen durmak zorunda kalmıştım.

Jungkook gerçekten deliydi ve birkaç oyuncakla içinden ne çıkmıştı hiç anlayamıyordum.

" JUNGKOOK, KIZ 10 YAŞINDA!"

"SANA NE İT HERİF, SANA NE!"

Kahkahalarımın boyutu daha da arttığında ve buşekilde daha fazla koşmamında imkansız olması yüzünden -dalağım şişmişti ve yarım saatir durmadan koştuğumuz için yorulmuştum-  savaşı burada bitirme kararı alarak, kendimi yere bırakmış, oturarak soluklanmaya başlamıştım.

Elimde olsa yere uzanacaktım ama jungkook'unda bellirttiği üzere üstüm çıplaktı ve yollar fazla taşlıydı.

Taşların sırtıma girmesini is- "TANRIM, AH!"  Ne ara geldiğini anlamadığım, üstüme atlayan jungkook ile dediğim her şeyi yutmuştum.

İstemediğim taşlar şu an sırtıma gerçekten saplanmıştı hatta bir kaçı derimden içeri de girmiş olabilirdi çünkü düşünün üstünüze deli gücü binmiş biri atlıyordu ve altını çiziyorum ki, çıplaktınız!

Üstüme uzanmaktan sonunda vazgeçmiş -herhalde anca acıdı- doğrularak ve de kendini biraz kaydırarak bacaklarımın üstüne oturmaya başlamıştı.

Tamam şimdi ki seneryomuz ise beni yumruklayacak, en kötü ihtimalle de her yerimi ısıracaktı ama bunlardan herhangi birini yapmak yerine, beklemediğim bir şekilde saçlarıma asılmış ve ellerini boğazıma sararak, dizini kot pantolonumun ağ kısmına, yani öldürücü noktama bastırmıştı.

Fucking Game ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin