yağmur ve birtakım itiraflar

144 17 7
                                    

Sabah yatağımda uyandığımda öylece doğrulmuş ve anlık olarak birkaç saatlik hafıza taraması yapmıştım. Yanında uyuyakalmıştım ve muhtemelen hyung beni eve bırakmıştı. Ablam kapı pervazında uyandığımdan emin olmak adına bekliyor, hemen aşağı kahvaltıya inmem gerektiğiyle alakalı bir şeyler geveliyordu. Yüzümü buruşturup artık gitmesi için elimi salladığımda göğsündeki kollarını çözüp arkasını döndü ancak daha bir adım attığında durmuş ve oflayarak benimle aynı olan pijama takımıyla odanın içine girip oturduğum yatağa doğru yaklaşmıştı.

"Sen bu aralar Namjoon ile çok görüşür oldun. Gece seni kucağında uyurken getirdi bir de ayrılmak bilmedin boynundan, yatağına kadar o taşıdı. Bir süredir sende bir haller olduğu belliydi ama sesimi çıkartmadım. Geniş bir zamanda konuşacağız bunu, Jimin." Uzun uzun kurduğu cümlelerin şaşkınlıkla ona bakmama neden oldu. İşte şimdi uykum açılmıştı. Namjoon hyung, evin içine hatta odama kadar girmiş miydi? Üstelik, cidden ona koala gibi yapışmış olamazdım. Buna inanamıyordum.

Annemler daha sonra üstümü rahat etmem için üstümü değiştirip pijamalarımı giydirmişlerdi muhtemelen. Ayaklandım. Ablamla birlikte odadan çıktığımızda o, son bir bakış atıp aşağı kata inmiş ben ise koridorun sonundaki banyoya girmiştim. Aynadan uyumaktan şişmiş yüzüme ve birbirine girmiş -kuş yuvası gibi görünüyordu- saçlarıma baktım. Parmaklarımla daha da karıştırmış ve yüzümü soğuk suyla yıkayıp çıkmıştım.

Ablam sabah sabah beni germeyi çok güzel başarmıştı. Aslında o, bu konularda en son korkacağım kişiydi çünkü benim mevzularımda her zaman anlayışlı ve nazik olmuştu ama şimdiki konu çok daha cidden ve farklı gibiydi. Sonuçta üniversite arkadaşından uzun bir süredir hoşlanıyordum ve biz şimdi bir nevi takılmaya başlamıştık. Bunları ona dürüstçe açıklamanın bir yolunu bulmam gerekiyordu ancak şimdi baygın bakışlarımla masaya oturduğumda hiç uğraşacak halde değildim.

Babam yüzündeki gülümseme ile bana günün ilk iyiliğini yaparken elini uzatmış ve saçlarımı güzelce düzeltmişti. Ona gülümsediğimde annem masaya bir şeyler yerleştiriyordu. "Baba, hep oğlunu seviyorsun! Biraz da beni sev." Ablam tüm kıskançlığını belli eden bir cümle kurduğunda babam gülüp ona uzanmış bense dil çıkartıp anneme dönmüştüm. "Anne, benim liseden kalma formam nerede? Bugün arkadaşlarla buluşup basketbol oynayacağız."

Annem gözlerini kaçırıp boğazını temizlediğinde gözlerim kısılmış, onun bu şüpheli bakışlarının altında yatan kötü şeyi anlamaya çalışmıştım. "Anne?" dedim tüm sorgulayıcılığımla. Fincanını dudaklarına götürürken bana bakmak yerine karşısında kalan en az kendisi kadar kısa babama bakarak sessizce mırıldandı. "Nereye koyduysan oradadır."

"İyi de anne, en son sen aldın. Eskimiş eşyaların arasına koyarım dedin. Ne yaptın formama kadın, çabuk söyle?"

"Ay ben onu yanlışlıkla kestim. Yok oldu o artık. Ne formaymış giy eşofmanlarını git, oğlum. Sus da bir kahvaltı yapalım." Sinir başımdan aşağı kaynar su gibi dökülüp beni ele geçirdiğinde kaşlarım çatıldı. O forma çok değerliydi. "Ama-" Tam ağzımı açıp konuştuğum sırada babam sert sesiyle beni susturdu.

"Jimin, yeter. Sessizce kahvaltımızı yapalım." Annem özür dileyen bakışlarla yüzüme bakıp önüne dönmüştü. Zaten, bir gün nasıl başladıysa öyle devam ederdi.

Sikimsonik bir gündü bugün, kısacası.

Kahvaltıdan sonra odama çıkıp birkaç arkadaşımla görüntülü konuşmuş, gitar çalışmış ve yatağımı düzelmiştim. Vakit asla geçiyormuş gibi değildi.

Dönen sandalyeme oturup bir buluşma yeri ayarlamaya çalışan arkadaşlarımla konuşmuştum. Ablam kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde bir anlığına korkmuş ardından hızlıca kulaklığımı çıkartıp ona bakmıştım. Yavaşça ilerleyip yatağıma oturduğunda kapıyı örttüm ve karşısına geçtim. Bir süre yüzüme bakıp gülümsemiş, uzanıp saçlarımı okşamıştı.

finally, loving youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin