Eğitim

18 2 32
                                        

Eğitimlere başlamıştık. Üste her birimize bir oda verilmişti. Böylece zaman kaybı olmadan gece gündüz eğitim alıyorduk. Sadece alanımız hakkında değil diğer fizik, kimya, biyoloji, roket kullanımı, hayatta kalmak ve benzeri birçok konuda eğitmenlerimiz vardı.

1 ay sonra ekibimize biri daha katıldı. Rus Рошан Иван Козлов(Roshan İvan Kozlov). Kendisi IWU'nun çalışanlarından biriydi. Her alanda bilgisi vardı. Değişik bir tanışma yaşamıştık:

Sabah odalarımızda yankılanan alarm sesiyle uyandım. Gece geç vakitlere kadar yatağımda düşüncelerimlerle boğuşurken zihnim izin vermemişti uyumama. Antiuyku ilacından alabilirim ama bende kalmamıştı. Sabah yemeğinde Ecza Robotundan isterim ama sabah sporunu diğerlerinden daha uykulu bir şekilde yapmam gerekecek. Harika(!). Yataktan kalkıp günümüzde klasikleşen bir eşofman takımını giydim. Banyoda sanki uykumu geçirebilecekmiş gibi soğuk suyla yüzümü yıkadım. Odamdan çıkıp Üssün önünde benden önce gelmiş ve hayli uyanık gözüken Alec, Beate ve Alder' e doğru yürürken daha onlara katılmadan Alder'in konuşmalarını duymaya başlamıştım.

"Şu banyolar çok tuhaf değil mi Alec?" Gözlüğe ihtiyaç duymadan rahat konuşalım diye aramızda İngilizce konuşuyorduk. Artık bebeklere doğdukları zaman ebeveyinleri İngilizce ve ana dilleri hangisiyse iki dil konuşmaları zorunlu hale gelmişti. Yani ana dilimiz kadar ingilizceye de hakim oluyoruz. Beate'nin yanına geçip:"Neyi tuhaf buluyorsun?" dedim. Cevap veremeden Bell geldi yanımıza. "Bence muslukları tuhaf. Herkesin artık cam musluğu yok mu? Bunlar metal." deyince Bell, Alec'e bakarak "Good morning!" bana bakarak "Günaydın!" Beate'ye bakarak "God morgen!" Alder'e bakarak "Guten morgen!" demişti. Hepimiz ağzımız açık Bell'e bakıyorduk. Tekrar İngilizce diline dönerek "Size güzel bir sürpriz yapmak istedim" dedi. Alder hemen "Çok güzel bir sürprizdi, dostum" diye cevapladı.

Birden dikkatler spor eğitmenimize kaydı çünkü bize doğru koşarak geliyordu. "Beni izleyin." dedi bağırarak. Hepimiz gülerek eğitmeni takip ettik. Önümüzde hiç durmadan koşan antrenörle suni koruluka daldık. Yirmi kilometre sonra hepimiz yorulmuştuk ama antrenör hala koşmaya devam ediyordu. Sabah kesinlikle enerji hapı içmişti.

Patikada koşarken ayağım küçük bir taşa takıldı ve düştüm. Evet, her yerde düşmeyi başarabiliyorum. Dizim ve ellerim kanamaya başladı. Grubun en arkasında olduğum ve hızlı koştukları için beni görmemişlerdi. Olduğum yerden üsse ulaşmam içinse yirmi kilometre bu dizle yürümem gerekecekti. Ne kadar şansız bir insan olduğuma kanaat getirip cebimdeki küçük ilk yardım çantasını açtım. İçinden oksijenli su ve sargı bezini alıp kapattım. Yanımda sadece bir tane yapay buz vardı. Bu durumda elimin morarması dizimin morarmasından daha kötüydü ama yürüyerek üsse gideceğim için buzu dizimin üstüne koydum. Bu sırada elime oksijenli su döktüm ve üstüne sargı bezi sardım.

Tam dizimden buzu kaldıracağım sırada uzaktan gelen ayak seslerini duydum. Yolun ortasından kalkıp kenardaki ağaçlardan birine sırtımı yasladım. Gittikçe yaklaşan ayak seslerini umursamadan dizimdeki buzu kaldırıp pansuman yaptım. Ayak sesleri durmuştu bana bakıyor olmalıydı. Ben ona bakmamaya devam edecekken "Hey?" sesini duydum. Erkek sesiydi ve ben şu an yerin içine girmek istiyordum. Başımı kaldırıp ona baktım. Sarışın, gözleri mavi ve küçümsenemeyecek kadar yakışıklı birini beklemiyordum tabi. Üstünde spor kıyafetleri vardı. İçimden kendime söverken sadece ağzımdan "Hey" lafı çıkmıştı. Yanıma yaklaştı. Yardım istesem mi acaba diye düşündüm bu sırada sargıyı sarmaya devam ediyordum. Birden çömeldi ve sargıyı sarmaya başladı. Dokunulmayı sevmediğim için "Kendim yaparım." dedim. Sargıyı bıraktı ve başka yaralarım var mı diye göz gezdirdi. Elimdeki sargılar dizimi pansuman yaparken çok hareket ettirdiğim için kana bulanmıştı. Gözlerime bakarak "Üsse nasıl gideceksin?" dedi. Beni nereden tanıdığını sorgulamadım çünkü bizim projeyi bütün Üstekiler biliyordu. "Yürüyerek." diyerek cevap verdim.

Yirmi kilometreyi dizimdeki yaralarla nasıl yürüyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ayağa kalktı ve saatindeki birkaç düğmeye bastı. Arabasının konumunu bulunduğu bölgeye ayarladı. "Arabam beş dakikaya gelir." dedi ve yanıma oturdu. Eğitimde olduğumuz için arabalarımıza el konulmuştu. "Teşekkür ederim." deyip ona baktım. O da bana baktı. " İsmim Roshan. Senin isminde Lila olmalı." dedi.

"Evet."

"Nasıl düştün?"

"Taşa takıldım. Grubun en arkasında olduğum için beni görmediler. Antrenör de çok hızlı koştuğu için herkes ona yetişmeye çalışıyordu." dedim.

"Aslında biraz erken tanıştık. Sizin gruba katılacağımdan dün haberim oldu ve bugünkü toplantıda sizinle tanışacaktım." Şaşırdım çünkü bize grupta sadece beş kişi olacağı söylenmişti.

"Mesleğin ne?" diye sordum.

"Astronotum. Daha önce de böyle görevlerde bulundum. IWU tecrübeli birinin daha bulunmasını istemiş. Ben gönüllü oldum. Benim günlük programım sizinkine dönüştüğü için sabah sporuna çıkmıştım. Seni burada bulmayı beklemiyordum." dedi. Astronot olmasına şaşırmıştım.

"Bende daha önce hiç bir astronotla tanışmamıştım." dedim. Uçan arabanın üstümüze gölge yapmasıyla gözlerimi gözlerinden çekip arabasına baktım. Zengin olduğunu anlamıştım. Hem üstündeki kıyafetler ben kaliteliyim diye bağırıyordu hem de astronot maaşları yüksekti. Diğer görevlerde verilen parayla birlikte karşımda yere inen son model arabanın olmasına şaşırmamıştım. Böyle güzel bir arabaya bineceğimden mutlu olduğum için gülümseyince "Neden gülüyorsun ellerin acımıyor mu?" dedi.

"Arabaları seviyorum." dedim. Ayağa kalkıp üstünü silkeledi. Ben de o sırada yerden kalkmaya çalışıyordum ama dizlerim ağrıdığı için pek başarılı olamadım. Benim yerde yuvarlandığımı görünce gülerek elini uzattı ve "Yardım eder misin demen yeterli aslında."

Hiç bir şey demeden elini tutup kalktım. Tuttuğu el biraz daha kanarken ön koltuğun kapısını açıp arabanın diğer tarafa doğru ilerledi. Ön koltuğa oturup kapımı kapattım. Roshan da kaptan koltuğuna oturup arabayı çalışırdı. Yavaşça yükselirken arabanın hiç sarsılmadığını fark ettim. Sürüşü de güzeldi. Üsse varana kadar konuşmadık. Uçan araba otoparkına arabayı indirdi. Arabayı kapatınca ikimizde arabadan indik. Benimle birlikte Üsse girdi. Hava tüplerine bindiğimizde "Odan hangi seviyede?" diye sordu.

"On beşinci kat beşinci koridor."

"Aynı kattayız. Benim odam ikinci koridorda." dediğinde hava tüpü durdu ve koruyucu panel açıldı. Koridorların ayrım noktasında durdu ve "Tanıştığımıza memnun oldum Lila." dedi.

"Ben de tanıştığımıza memnun oldum. Yardım ettiğin için teşekkür ederim Roshan." dedim ve ikimiz de ayrı koridorlara gittik.

^^^^

Biliyorum geç oldu. Hatta bir ara vazgeçmeyi bile düşündüm.

Bu bölümü sevdim umarım siz de beğenirsiniz.

Tavsiye ve fikirlerinizi yazabilirsiniz.

Okuduğunuz için teşekkürler. <3



BELKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin