hermes: insanlar neden suç işler ve jeon jungkook'a neden asla aşık olamam?
onu ilk kez gördüğümde ayağı köprünün bacaklarından birine takılmıştı.
buna ilk görüşte aşk demezdim. bu daha çok ilk görüşte yıkılış gibi bir şeydi. orta parmağımı, ancak aslında orta parmağımdan ziyade pembe mürekkeple tenime kazınmış tavşan dövmesini ve simli ojelerimi görmesini istediğim için çektiğim hareketten belliydi zaten aşk gibi bağlılık gerektirecek meselelerle uğraşmayacağım ama gözlerinde parlayan bir şeyler yine de karnımda bir şeyleri döndürmüş, boğazımın içlerinde bir yerlerde öksürmeme neden olmuştu. koşmam gerektiğini biliyordum, koşmam ve durmamam gerektiğini ama işte, o dizlerinin üzerine yığılır ve jungkook'un ayak sesleri giderek uzaklaşırken benden nedense kendimi arkamı geri dönüp koşmaya zorlayamamıştım işte, olur da kafasını geri kaldırır ve gözlerimden içeri bakarsa diye miydi yoksa yorulmuş muydum sadece bilemiyordum ama gidememiştim saniyeler boyunca, arkadaşı bize onun kadar yakın olsa bikeklerimin kelepçelenmesi ve yanağımın polis arabasının tekine dayanması için oldukça yeterli bir süreydi ancak neyse ki arkadaşının fenerinin ışığını ayakkabılarımın ucunda hissettmek beni harekete geçirmeye yetmişti.
kim olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu, haftalardır peşimize olan polislerle aynı olup olmadığından, önceden nezarethanede karşıma çıkıp çıkmadığından, haberim yoktu kesinlikle ondan ve onunla ilgili hiçbir şeyden ancak o iki saniyelik göz göze gelişimizdeki bir şeyler ertesi gün jungkook'un ve boş soju şişelerimizin yanında uyandığımda hala belleğimde ona dair bir şeylerin canlanmasına yetmiş olmalıydı ki jungkook sonunda uyandıktan sonra dudaklarımdaki baskısına karşılık verirken içtiğim beş şişeden sonra bile hala gözlerindeki minik pırıltıları hatırlıyordum.
bunu üstelemedim. hem de hiç. jungkook hırçın hırçın alt dudağımı emiyordu ve başımın çatlatan ağrısında düşüneceğim son şey polisin tekinin gözündeki yıldızlar olmalıydı büyük ihtimalle, onu ve ona dair bütün iki saniyelik düşüncelerimi zihnimde gerilere iteklemek ve kollarımı jungkook'un boynuna sarıp gözlerimi kapatmak hiç de zor olmamıştı. onu bir daha görmeyecektim nasıl olsa, tam şu an karşımda dudaklarıma asılmış bir çocuk varken gözleri parıldamış veya parıldamamış, çok da mühim değildi gerçekten de. o kadar önemli olmamalıydı, hayatım boyunca onlarca farklı polis görmüştüm zaten ve muhtemelen hepsinin gözünde apayrı bir parıltı vardı ama neden umrumda olsundu ki tüm bunlar? herkesin gözlerinde yıldızlar vardı. adımı bilmediğim ve tüm amacı beni dört duvar arasına tıkmak ve sonra da varlığımı tamamen unutmak olan bir adama ilk görüşte aşık olacak da değildim zaten, bu kadar gurursuz olamazdım.
birine aşık olmanız gözlerdeki pırıltıya mı yoksa sevişirkenki haza mı bağlı? bunu hala bilmiyorum. tek söyleyebileceğim, ona asla aşık olmadığımdan emin olduğum.
o günden sonra onun hakkında pek düşünmedim, hakkında kafa patlatmam gereken daha önemli ve acil meselelerim vardı kendimce ve namjoon bunların başında bile gelmiyordu. çaldığımız şeylerin sayısı ve değeri arttıkça kaçmak ve saklanmak zorlaşıyordu, şimdiye kadar koşarak peşimizden gelen her aptal polisi -hepsinin aynı olduğundan haberimiz yoktu daha- atlatmış olabilirdik ancak planladığımız boyutta bir soygun gerçekleştirebildiğimiz an kaçışımızın ve bundan sonraki kaçışlarımızın da aynı seviyede zorlaşacağının jungkook kadar ben de farkındaydım. güvenlik kameralarını halletmek zorlaşıyordu, güvenlik sistemlerinden içeri sızmak zorlaşıyordu, evde kimsenin olmadığından, evdeki kimsenin biz gidene dek çıt çıkarmayacağından emin olmak ve ufak soygunlarımız ciddiye alınmadan kaçıp gidebilmek giderek zorlaşıyordu.
kaldı ki ekibimiz ben ve jungkook'tan ibaret de değildi işte. bundan bir sonraki adımın hiç değilse bir adam daha gerektireceğinden emindim, bu göz ardı edilemez bir gerçekti ve yanımızda gelen adam sayısı arttıkça yakalanma şansımızın da aynı düzeyde artacağının farkındaydık. profesyonel değildik, hayır, profesyonel olmaktan oldukça uzaktık hatta ve sorun da buradaydı zaten, hayatımıza böyle devam edemeyeceğimizi bilmek ve jungkook'un eli kemerimin düğümünü açmadan önce boynuma doğru fısıldadığı sımsıcak kelimeler, "yakalanmaya alışmamız gerek."
![](https://img.wattpad.com/cover/227619968-288-k11379.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
park jimin'in kim namjoon'u
Fiksi Penggemaryazan: jikininkki prompt sahibi: ryuzakiis "ve kimsenin olmadığımı zannetmiştim babamdan sonra. kim'in namjoonu değil de kim namjoon'un kim namjoon'u. asıl kimsenin değil ds yalnızca onun olduğunu fark etmem yıllar sonrasına kalacaktı." "sonuçta par...