4; park jimin'in jeon jungkook'u olmak

109 7 1
                                    

themis: ben sadece onun kadar değerli olabilirim sanmıştım, anlarsın ya?

"yani onları gördüğünü mü iddia ediyorsun?"

isteksizce başımı sallarken tek istediğim dünkü gibi kollarımda küçülmesi, küçülmesi ve küçülmesiydi, bugünden itibaren bunun gerçekleşmesi ihtimallerini sıfıra indirdiğimin farkındaydım ama yapabileceğim herhangi başka bir şey kalmamıştı şu noktada, adına uğraşacağım başka hiçbir şey bırakmamıştı ellerime ve eğer hemen şimdi kendim bir şeyler yapmazsam bir haftaya kalmadan başının bir polis arabasına -benim olmayan bir polis arabasına- sıkıştırılıp götürüleceğinin ve ona dair her şeyin o ufacık saniyede sonlanacağının fazlasıyla farkındaydım. bana başka bir şans bırakmamışlardı, o ve yanındakiler kimse, bana başka bir şans bırakmadığını biliyordu ve bu yüzden gelmişti yanıma zaten, çok geçmeden bunu bir daha yapamayacağını biliyordu. jimin ve jimin'e dair sahip olduğumu sandığım ne varsa ellerimden kayıp gidecekti ve her ne kadar ona söz verdiğim tek şey bunu yapmamak olsa da yapacaktım işte, yapıyordum, başka şans bırakmamıştı bende.

bunun jeon jungkook'un ya da onun ya da varlığından haberdar olmadığım herhangi bir başka üçüncü kişinin suçu olup olmaması değildi önemli olan, içlerinden hangisinin polislere yakalandığı, içlerinden hangisinin dikkatsizlik ettiği değildi beni ilgilendiren ve bu olmamıştı zaten asla da, asıl önemli olan her şeyin olup bitmiş oluşuydu artık. bir suçlu aramıyordum, az sonra suçluları parmağımla işaret edecek olsam bile bir suçlu arama derdinde değildim şu an. oyunu geri sarıp her hamlesini teker teker baştan oynatamazdım artık ve haliyle düzeltmezdim hiçbir şeyi eskiye dönüp, onları kurtaramazdım öylece ve işte tam da bu yüzden şimdide kalıp şimdide düzeltmeye çalışıyordum. onları kurtaramazdım, bu saatten sonra kimse kurtaramazdı zaten onları bu çukurdan ve başlarına geleceklerin farkında olmalılardı. onları kurtaramazdım, bu kadar güce sahip değildim, hayır.

hepsini değil.

neden bunu yapmayacağıma dair benden söz istediğini şimdi anlıyordum işte, şimdi daha netti her şey çünkü buna kalkışacağımın farkındaydı. sabah kalkıp da merkeze gittiğimde kulaklarıma dolacakların farkındaydı, arama ekibindekilerin raporunu okuduğum zaman fark edeceğimi, her şeyi biliyordu ve çok geç kalacağım sanmış olmalıydı ama hala bir şeyler yapmak için zamanım vardı onun tahmin ettiğinin aksine. herkesi acil bir toplantıya çağıracak kadar zamanım vardı. üzerimdeki o devasa boğucu etkisinin farkındaydı ve bu yüzden dün gece küçük parmaklarımızı birbirine dolarken hıçkırıklara boğulmuştu işte, bu yüzden bağıra çağıra söz verdirmişti bana, bu yüzden bu kadar zorlamıştı beni. neler yapabileceğimi, neleri göze alacağımı ve neleri alamayacağımı benden de iyi biliyordu, olacak her şeyi birkaç adım öncesinden görebiliyordu ve en ufak hatasında yaşananlar da ortadaydı işte. ilk defa iki adım öncesinden son hamlesini hesaplayamadığı, düzeltme, hesaplamadığı zaman başlarına gelenler ortadaydı. bu jimin'in suçu değildi belki ama her zamanki gibi günü kurtaramamıştı işte, belki de kurtarması gereken tek gün buydu işte ama onu suçlayamazdım.

herkesin götünü kurtarmak onun görevi olmamalıydı. o yalnızca yaşamaya çalışıyordu, bana da bunu söylemişti ya zaten; 'ben sadece yaşamaya çalışıyorum namjoon. yalnızca elinden tuttuğum ufak geri zekalı bir çocukla yaşamaya çalışıyorum çünkü yalnızca onun yanındayken nefes alabiliyorum öylesine.'

"evet, efendim. onları size gösterebilirim, eğer elinizde bir şüpheli listesi varsa." vardı, var olduğunu en iyi ben biliyordum çünkü ben hazırlamıştım onu, barda onu gördüğümün sabahı ben koymuştum herkesi listeye. başı 'park jimin, 22' nin çektiği upuzun bir liste vardı ve ben gösterecektim onlara, bildiğim ne varsa ve bilmediğim neler saklıysa gösterecektim, bu saatten sonra yapamadıklarım için üzülmenin bir alemi yoktu. yakalanacaklarını biliyor olmalılardı, özellikle de o çocuk, jungkook, yakında yakalanacaklarını biliyor olmalıydı ki bu kadar korkuyordu benden, onları ele vermemden ve haklıydı ya işte. bu işin bir raddede sonunun geleceğini biliyordu, bir noktada artık elimden başka hiçbir şey gelmeyeceğini de biliyor olmalıydı ki jimin'in de bunun farkında olduğuna emindim. imkansız bir şeyi sürdürmeye çalışıyorduk işte ve ne yaparsak yapalım, ne kadar denersek deneyelim buraya kadardı her şey demek ki.

park jimin'in kim namjoon'uHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin