Jeno sabah kalktığında ilk yaptığı şey Jaemin'e günaydın mesajı atmak olmuştu. Dün yaşanan olaylardan sonra aralarında problem olmaması çok hoşuna gitmişti.
Ayrıca kendisi daha uzun süredir hoşlanmasına rağmen hala açılmamasını kafasına takılıyordu. Çocuk ondan yeni yeni etkilenmeye başlamışken ona hoşlandığını söylemişti; Jeno hala bir şey söylememişti ama hala biraz daha beklemelerini ve zaman geçirmelerini istiyordu.
Tüm günü onu düşünerek ve onunla konuşarak geçirmişti.
Jisung sabah kalktığında telefonunda Felix'den gelen konum ve saate bakıp yatağından fırlamıştı. Anca hazırlanırdı. Kendi tarzını oluşturup saate bakıp dışarı fırladı.
Kafeye geldiğinde çok heyecanlıydı. İçeri girince sol tarafta oturduklarına dair bir mesaj atmıştı Felix ona. Ayrıca Chenle ile konuşmaları için biraz onları masada yalnız bırakacağını da söylemişti.
"Selam." diyerek masaya yaklaştı.
Chenle duyduğu sesle yerinde donup kalmıştı. Felix ayağa kalkarak yerini Jisung'a verdi ve gülümseyerek gitti.
"Burada ne arıyorsun?" dedi Chenle, karşısında oturmuş gülümseyerek ona bakan çocuğa.
"Minik bir sahtekar arıyordum, buldum."
"Ben sahtekar değilim."
"Tabii ki değilsin."
"Beni nasıl bu- doğru Felix. Nasıl, ne zaman konuştun onunla?"
"Dün. Seni aradım ama o açtı. Bana kuzenin olduğunu söylemeliydin."
"Sormadın ki." dedi Chenle omuz silerek.
"Nasıl sormamı isterdin? 'Ya kusura bakma ben sana yürüdüm ama senin sevgilin var mı?' Diyerek mi?"
"Evet." dedi Chenle onaylayarak. "Bundan sonra birine yürümeden önce sevgilisi olup olmadığını sorarsın."
"Tavsiye için sağol tatlım ama bundan sonra yürüyeceğim kişi belli olduğu, eh onunda sevgilisi olmadığı için gerek yok."
"Nereden biliyorsun?" diye cevap verdi Chenle. "Belki var."
"Olamadığını ikimiz de biliyoruz, Chenle ama merak etme, çok yakında olacak." diyerek güldü Jisung.
"Beni sinir ediyorsun."
"Biliyorum, hoşuna gittiğini de biliyorum ama."
"Demek dün beni aradın?" dedi Chenle konuyu dağıtmak istercesine.
"Evet." diyerek onayladı Jisung.
"Ne diyecektin?" dedi Chenle yavaşça. "Eğer gerçekten sevgilim olsaydı?"
"Özür dileyecektim. Ne yapabilirim? Sevdiğin biri varsa senin için savaşamam."
"Yok." dedi hızlıca Chenle. Instagram meselesine dönmesini istemiyordu bu olayın da. "Sevdiğim biri de sevgilim de yok ama, etkilendiğim biri var."
"Biliyorum, oldukça etkileyici biriyimdir."
"Ve egon geri geldi." dedi Chenle. Bir an sessizlik oldu.
"Ben sana yürüme konusunda dalga geçmiyorum,Lele. Ben hislerimde ciddiyim."
"Dün aramanı bekledim." dedi Chenle. "O kadar kızdım ki, beni iltifat yağmuruna tuttuktan sonra tavrın o kadar değişmişti ki bana çok kötü davrandın."
"Fark ettim. Özür dilerim. O anın olayıydı. Gerçekten sevgilin olsa bile sana öyle davranmamam gerekirdi."
"Önemli değil. Buraya gelmene çok sevindim Jisung."
Jisung yavaşça Chenle'nin masanın üstünde ki elini avuç içine aldı.
"Ben de öyle." dedi tuttuğu eli hafif bir şekilde sıkarak.
"Ben Felix'i arayım gelsinler." diyerek diğer eli ile telefonunu çıkardı. Jisung'un elini bırakması yoktu.
Jisung, o kuzeni ile konuşurken onu izledi. Gülüyor ve dudaklarını ısırıyordu. Yeşil saçları uzun ve neredeyse gözlerini kapatıyordu. Kahretsin diye fısıldadı Jisung. Karşısında ki çocuk çok güzeldi.
"Hallettiniz mi gençler?" diyerek, elini tuttuğu sevgilisini sürükledi Felix. Changbin, sevgilinin bu heyecanlı tavırlarına göz devirdi.
"Selam." diyerek elini uzattı Jisung. "Ben Jisung."
"Changbin. Felix'in sevgilisi."
Jisung, bir an kendini Chenle'nun sevgilisi diye tanıtmayı hayal etti ve bu hayal onun içinde bir yeri uyardı.
"Ben de Chenle'nun gelecekte ki sevgilisiyim." dedi Chenle'ya göz kırparak.
"Nasıl yani?" dedi Felix. Chenle'nun yanına oturmuş ve sevgilisini karşıya oturtmuştu.
"Ne,' Nasıl yani?' kuzen?" dedi Chenle. Bacağını dürtüyordu saçma bir şey söylemesin diye.
"Sevgili olmazdınız mı yani? E, hani halletmiştiniz." dedi.
"Bana lütfen birbirimizi tanıyacağız demeyin." dedi Changbin.
"Sen karışmasana." dedi Chenle ona.
"Sana demedim. Jisung'a dedim." dedi Changbin ona.
"Olsun. Ona da deme." diye devam etti.
"Cidden, seni neden sevmediğimi hatırladım." diyerek nefesini veren Changbin'e güldü Felix.
"Çünkü, seni asıl sevmeyen kişi benim." diyerek dil çıkardı Chenle. Bir şeyler söyleyip Felix'in üzmek istemiyordu bu yüzden konuyu kapattı.
"Kahvaltı yapalım, hadi. Boşverin bu konuları." dedi Felix. "En kısa zamanda sevgili haberinizi de alırız."
Jisung bu lafa gülerken Chenle eliyle onun bacağına bir kez vurmuştu. 4'lü muhteşem bir sabah geçirmişti.
Jeno elinde tuttuğu kalemi bir kez daha çevirdi ve daha fazla dayanamayıp telefonunu eline alıp Jaemin'e mesaj attı. Onu hemen görmesi gerekiyordu.
Çok özlemişti.
Jaemin, mesaja cevap vermek yerine aradı.
"Selam." dedi gülerek.
"Selam." dedi Jaemin. "Ne oldu?"
"Seni özledim." dedi Jeno.
"Ben de seni özledim."
"Görsem olmaz mı? Camdan bile görsem olur."
"Yarın görüşürüz Jeno. Çıkma bu saatte evden."
"Görüşür müyüz?"
"Evet. Görüşürüz. Yazarım sana."
"Jaemin." dedi Jeno. "Ben seni düşünmekten kafayı yiyeceğim."
"Utandırıyorsun." dedi Jaemin. "Ama ben de seni düşünüyorum."
"İyi geceler, Jaem. Rüyamda seni göreceğim."
"İyi geceler Jeno." diyerek güldü Jaemin.
Jeno telefonu kapatıp sırıtarak masaya geri koydu ve kalemini aldı elini. Ders çalışıyordu ve odaklanamamıştı. Artık çalışabilirdi.
Ne de olsa Jaemin, ona onu özlediğini söyleyemişti.