MUTLULUK

1.2K 72 24
                                    

Merhaba. Bu sefer güzel günlere, mutlu günlere gidelim istedim.

Keyifli okumalar dilerim.

........................................

Azer 10 saati geçkin bir süredir araba kullanıyordu. Adana tabelasını görür görmez yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşmişti. Çok şey saklıydı bu gülümsemede. Evde olmanın verdiği huzur, mutluluk... İstanbul'u da seviyordu, nasıl sevmesindi. Yüreğinin diğer yarısını vermişti İstanbul ona, Karaca'sını vermişti ama Adana bir başkaydı onun için.

İstanbul'da çok zorluklar yaşamıştı, kayıplar vermişti, zor günler geçirmişti, geçirmişlerdi.

Başını hafifçe sağa çevirdi. Yan koltuğunda uyuyan kıza ilişti gözleri. Değmişti, çektikleri bütün zorluklara değmişti. Şimdi yan yanaydılar. 

Azer Adana'ya geldiği için zaten çok mutluyken bir de buna Karaca ile gelmenin mutluluğu eklenmişti. Kız kardeşi Ceylan'nın düğünü için gelmişlerdi Adana'ya. 1 hafta kalacaklardı Adana'da. Azer daha çok kalmak istiyordu fakat Karaca'ya Koçovalılardan 1 haftalık izin çıkmıştı.

İki ailede çok zarar görmüş, çok kayıplar vermişlerdi. Zor da olsa aralarındaki meseleleri halletmiş ve bir anlaşmaya varmışlardı. Hatta akraba olmak yolunda emin adımlarla ilerliyorlardı.

Azer Karaca'nın uyuduğu yerde kıpırdandığını gördü. Uyanmıştı. Biraz esnedi, birazda elleri ile gözlerini ovdu.

"Geldik mi?"

"Geldik, geldik. Artık Adana topraklarındayız."

Karaca heyecanlanmıştı. Geçtikleri yolları daha dikkatli izlemeye başladı. Azer'in doğduğu, büyüdüğü yerleri görmek çok heyecanlandırıyordu onu. Mutluydu, Azer'in yanında çok mutluydu. Bazen aklına yaşadıkları kötü ve zor günler geliyordu. Nefesi kesilecek gibi oluyordu. Şu anının rüya olmasından korkuyordu. Her zaman yaptığı gibi parmağına kaydı gözleri. Sol elinin başparmağı ile yüzük parmağındaki yüzüğe dokundu. Gerçekti, yaşadıkları şey gerçekti. Yüzükte bunun somut bir delili idi. Bu yüzden yüzüğünü ayrı bir seviyordu.

Gözleri Azer'e kaydı. Bedenini de adama doğru çevirdi. Mutluydu adam, bunu her halinden anlayabiliyordu. Sol elini adamın yanağına götürdü ve hafifçe okşadı.

"Çok mutlusun dimi?"

Azer Karaca'ya baktı. Avucunun içine bir öpücük kondurdu.

"Nasıl mutlu olmayayım. Memleketime gelmişim, sevdiğim yanımda."

Karaca heyecanla yerinde kıpırdandı.

"Bende çok merak ediyorum buraları."

"Her yere götüreceğim seni merak etme."

Azer cümlesinin sonunda laf sokmayı da ihmal etmedi.

"1 haftada ne kadar gezilecekse."

"Azeerr. Konuştuk ama bunu."

"Konuştuk konuştukta yetmiyür bana bir hafta."

Azerin ağzına hemen yerleşen Adana ağzıyla kahkasına engel olamadı Karaca. Seviyor, çok seviyordu bu hallerini.

Karaca telefonunun çalmasıyla arka koltuğa koyduğu çantasına yöneldi ve telefonunu çıkardı. Arayan babası idi.

Karaca'nın yüzüne farklı bir tebessüm yerleşmişti. Selim, babası... Ne çok değişmişti. Karaca sarılmadan kızına sarılmayan, sevgisini belli etmeyen adam gitmiş kızına sevgisi göstermekten çekinmeyen bir adam gelmişti. Karaca babasının eski halini de seviyordu ama bu yeni Selim ne iyi gelmişti ikisine.

CANHIRAŞ - AZKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin