DG - 1

79.6K 2.3K 84
                                    

Uzun zamandır hikayeyi düzenleyeceğimi söylüyordum, ufaktan el atmaya başladım. Seneler sonra, aldığım birkaç mesaj beni tetikledi açıkçası. Bekleyen, hatırlayan var ise merhaba :)


Yan yanaydık

Ve şehir, böyle mucize görmemişti. - Cemal Süreya


Bir sabah uyandığınızda hayatınız baştan aşağı değişti mi hiç? Lara'nın başına gelenler tam olarak bu'ydu.

Lara her zamanki gibi gözlerini telefonun alarmıyla açtı. Hangi akla hizmet alarm sesini By Myself olarak ayarlamıştı ki? Gözlerini yavaşça açtı ve eliyle telefonunu bulup kapattı. Bugün anne babasının evlilik yıl dönümüydü. Uzun zamandır yaşananlar yüzünden hep diken üzerinde ve gergindiler. Lara onların eskisi gibi rahat bir gün geçirmesini istiyordu. Bu yüzden önce güzel bir kahvaltı hazırlayacaktı.

Yavaş adımlarla çatı katındaki odasından aşağı indi. Çay suyunu koydu ve kahvaltı hazırlamaya başladı. Üstelik bunu Yunanca ve Türkçe 'Seni Alırsa Fırtına' dinleyerek yapmıştı. Müziğin sesine uyanacaklarını düşünmüştü ancak ikisinden de ses yoktu. Babası çoktan türküyü söyleyerek mutfağa girmeliydi. En son domates salatalık doğradı. Onları da tabağa koyup yağ ve tuz ile harmanladıktan sonra masaya yerleştirdi. Eserine uzaktan baktığı an neyin eksik olduğunu fark etmişti. Vazodaki güllerden iki tane de gül çıkarıp masaya koydu.

İş başa düştü diye düşünerek anne babasını uyandırmaya çıktığında göreceklerini asla tahmin edemezdi. Belki bir ihtimal bile olsa o kapıyı asla açmazdı. İkisi de hiç geç kalkmazlardı... Tembellik yaptıklarını düşünmüştü. Kapıyı araladığında gördükleri ise tüm hayatının değiştirmişti. O güne kadar bildiği hayatı artık son bulmuştu. Beyaz çiçekli çarşafların arasında kana bulanmış annesini gördü önce. Gözleri açık öylece yatıyordu. Babası ise yatağın yanında yerde yatıyordu. Ayaklarında hissettiği ıslaklıkla bakışları aşağı kaydı. Onların kanıydı. Hangisine ait olduğunun bir önemi yoktu. Uçurumdan yuvarlanıyor gibiydi. Sadece henüz bir yere çarptığını hissedemiyordu. Sadece düşüyor, düşüyor ve düşüyordu. Gözyaşları gözlerinden düşmeye başladı. Acıyı hiçbir zaman hissetmediği kadar çok ve keskin bir şekilde hissediyordu.

*** Günümüz ***

Lara aynadaki yansımasına baktı. Gelinliğinin üzeri dar swarovski taşlarla süslüydü alt kısmı ise kabarık Fransız güpürleriyle doluydu. Kendini birkaç kez gelinlikle hayal etmişti ama hiçbiri böyle değil. İstemediği biriyle, ailesinin katiliyle değildi. Heyecanlı olmalıydı. Bir şey eksik mi acaba diye paniklemeli sonra sevdikleri onu sakinleştirmeliydi. İç çekti. Bugün bunların hiçbiri olmuyordu. Çünkü damat sevdiği adam değildi. Yanında sevdiklerim diyebileceği kimse de yoktu. Gelinliğinin eteklerini iki yana açtı ve asık olan suratına baktı.

Tabi ki de o adamla evlenmeyecekti. Kaçacaktı. Doğru zamanı bekliyordu. Adamlar yemeğe çağırıldığı sırada kaçacaktı. Artık kaybedecek bir şeyi yoktu. Ne annesi ne de babası. Hiç kimsesi yoktu. Bu evlilik önceden gerçekleşseydi o zaman anne babası belki de hayatta olurdu. Bunun için kendini hiçbir zaman affetmeyecekti. Gözleri dolduğunda hemen elleriyle yüzünü yelledi. Şimdi bunları düşünmenin hiç sırası değildi.

"Çok güzel görünüyorsunuz." diyen kadına boş gözlerle baktı. Oysa bu gelinlik onun için o kadar anlamsızdı ki...

***

Akın evlenmediği için gayet mutluydu. Düğün teranesine bu kadar yakından tanık olmak medeni halinden ne kadar memnun olduğunu bir kez daha fark etmesini sağlamıştı. Bunca curcunaya hiç katlanamazdı. Henüz 28 yaşındaydı ve erken yaşta ölüm fermanına imza atmaya hiç niyeti yoktu. Birbirini sevmeyen akrabaların sevimsiz ve sahte sevgi gösterileri onun midesini bulandırıyordu. Fakat bugün burada olmasa muhtemelen ağabeyi ya da müstakbel yengesi onu vururdu. Tuhaf bir şekilde ailesi tarafından çok seviliyordu. Oysa huysuz adamın tekiydi.

Damatsız Gelin (Damat Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin