DG - 9

34.2K 1.5K 13
                                    


Bazen en uzun yolculuk iki insan arasındaki mesafedir.



Bir kalp atışı kadar kısa bir zamanda aralarında gözle görülür bir değişim yaşanmıştı. Sanki soyut bir duvar aralarına girmişti. Lara'nın gözleri görmüyordu ancak elini uzatsa Akın'dan önce duvara değecekti, biliyordu. Adamın gözlerine çelikten bir bakış yerleşmişti. Mavi bakışları soğumuş, griye dönmüş gibi sertleşmiş ve yüz hatları gerginleşmişti. Telefonu kapatıp ceketinin iç cebine koyduğunda ağzının kuruduğunu fark etti. Ne düşüneceğini, ne diyeceğini bir an için bilemedi. Teselli etmek istiyordu ama adamın buna ihtiyacı varmış gibi görünmüyordu. İşte asıl tuhaf bulduğu şey buydu. Babasının ölümünü nasıl böyle sakin karşılayabilirdi? Lara yıkılmıştı. Tüm dünyası altüst olmuştu. Hala içi kanıyordu. 

"Benim eve gitmem gerek. Kapıyı üstüne kilitlememe gerek var mı?" Akın'ın konuşmasını beklemiyordu. Kendi kafasının içine öyle dalmıştı ki adamın sesini duyunca birden şaşkınca kalakaldı. O anda ani bir karar alması gerekiyordu. Başka bir an daha yoktu, biliyordu. Şimdi ya da hiç.

"Ben de geliyorum." Ses tonundaki kararlılığa şaşırdı. Akın kısa bir süre düşünüp başıyla onayladı. Gecenin ikinci şoku bu oldu. Oysa Lara onu ikna etmekle uğraşacağını düşünmüş, küçük bir savaş için baltalarını hazırlamıştı.

Akın tek giderse bu dalgınlıkla kaza yapabilirdi. Bu yüzden onu yalnız yollayamazdı. Ne olduğunu sormak istemedi çünkü Akın bunalıp onu evde bırakmak isteyebilirdi. Bu yüzden sessizce üzerine bir şey alıp onun peşinden çıktı ve arabaya bindi. Akın arabayı çalıştırıp normal bir hızla yola çıktı. Lara'nın konuşması ihtimaline karşın hemen şarkı açtı. Çok da yüksek olmayan melodik bir tını arabanın içine doldu.

Lara başta sakin ve sessiz dursa da bir süre sonra yerinde huzursuzca kıpırdanmaya ve Akın'a kaçamak bakışlar atmaya başladı. Akın elbette onun durumunu farkındaydı ama görmezden gelmeyi tercih ediyordu. Şu an konuşacak gibi hissetmiyordu. Sanki konuşursa tüm yılların birikmişliğini kıza kusacakmış gibi geliyordu. Fakat kız durulmak bilmeyince sıkıntıyla konuşmak zorunda kaldı.

"Tuvaletin mi geldi?" diye sorduğunda sürekli kıpırdanmasını kastediyordu.

"Hayır!" dedi genç kız üstüne basa basa. Akın da lafı çeviremeyeceğini anlayıp pes etti.

"Ne soracaksan sor hadi." Lara onun sesindeki bıkkın tona aldırış etmedi.

"İyi misin?" Akın homurdanmaya benzer bir ses çıkardı ve camını hafifçe araladı.

"Bunu sormayacaktın." Sesi uyaran ve imalı bir tondaydı.

"Bunu soracaktım. Huzursuz görünüyorsun. Ne olduğu umurumda değil." Tamam, belki son cümlesi kısmen yalan olabilirdi ama gerçekten ne olduğunu sormayacaktı. Akın'ı kızdırmamak için sormaması gerektiğini biliyordu. Tüm hıncını kendisinden çıkarmasını istemiyordu.

"Babam öldü." derken babam kelimesini sadece kendi bildiği bir espriymiş gibi alayla söylemiş ve gülmüştü. "İyiyim." diye ekledi sonra. Lara sormuş gibi dile getirmişti olanları. Belki de birine söylemek istemişti. Annesi ve kız kardeşine bu haberi vermeden önce küçük bir prova yapmış gibi.

"Üzgünüm." derken sesi kırıktı genç kızın. Ne diyebilirdi ki? Nasıl bir his olduğunu iyi bilirdi.  Yasemin'in ne kadar üzüleceğini düşündü ya da Gülsüm Hanımın. Hatta Akın hariç herkesin... Onun nasıl bu kadar umursamaz ve soğukkanlı olduğunu anlayamıyordu. Babası ölmüştü. Aralarında ne geçerse geçsin, babası! Ötesi mi vardı? Vardı demek ki.

Damatsız Gelin (Damat Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin