Nikolai artık bir insan değildi.
Eskiden başkalarınca deli olarak adlandırılmış olsa bile insan olduğunu hissederdi kalbinin derinliklerinde. Ancak tam şu an, yanağından bir damla kan süzülür ve önünde bir ceset uzanırken duyguları hissetmeyi bırakmıştı. Kendi içinde yürüdüğünde hiçbir yere ulaşamıyordu artık, insanın gidecek yerinin olmaması ne demek çok daha iyi kavrıyordu. İçindeki boşluk genişleyerek onu yutuyordu.
Dudaklarından bir hıçkırık dökülürken başını ellerinin arasına aldı ve elindeki neşter yere düşerken tüm bu karmaşayı sesiyle kaçırmak ister gibi çığlık attı. Parmaklarını saçlarına geçirip, kendisine zarar verirse bu durumdan kurtulabilirmiş gibi saçlarını çekmeye başladı. Daha fazla görmemek için gözlerini yumdu. Ama ne yaşadıkları gitti gözünün önünden, ne fiziksel acısı bastırdı yaşadığı bu pişmanlığı.
Dizlerinin üstüne çöktü ve ellerini yere koyarken nefes almaya çalıştı. Hak etmiyordu, hak etmiyordu işte yaşamayı! Neden nefes alıyordu? Başkasının hayatına son verip, kendininkine devam edecek kadar bencil olmayı nasıl başarıyordu?
Eskiden, daha bir kaç gün öncesine kadar anlamıyordu insanların neden bu kadar acımasız olduğunu. Düşünse de anlamıyordu, işkenceye maruz kaldığı anlar ömrünün hatırı sayılır bir kısmını kaplasa da, yaşantısının adı eziyet olsa da anlayamıyordu. Ama şimdi elini koyduğu zeminde de, duvarlarda da, yüzünde de kan vardı işte. Bir başkasının kanıydı bu. Ve çektiği vicdan azabı bile düzeltemeyecekti olanları.
Bunun düşüncesi ile yutkundu ve halsizliğin kendini ele geçirmesine izin verdi, bir dakika sonra yere yıkılmıştı. Ağlamaya, hali kalmayana dek yerde devam etti.
Ve ne kadar zaman geçtiğini henüz anlayamamıştı ki uzaktan gelen adım seslerini duyumsadı. Puslu zihni gelen kişinin kim olduğunu düşünmedi bile, bu tınıyı her yerde tanırdı. Bir şeytanın adım sesleriydi bunlar, tedbirli ve tüy gibi hafif. Tıpkı Fyodor'a yakışacağı gibi.
Genç adam başını kaldırıp ona bakamadı bile, bu yüzden menekşe rengi gözleri, Fedya yanına çökene kadar göremedi. Fyodor dudaklarında neredeyse yumuşak bir gülümseme ile elini keçeli saçlarına attığında Gogol'un yüzünde acı bir ifade oluştu.
''Nasıl hala gülümseyebiliyorsun?'' diye fısıldadı bağırmaktan kısılmış sesiyle. ''Ne yaptığıma bir baksana...''
Fyodor usulca omuz silkti ve kemikli parmaklarını iyice berikinin gümüş rengi saçlarına daldırdı. ''Eğer yaşasaydı başka insanların da canını yakardı. Yaşasaydı daha çok günah işlerdi. Ve yaşasaydı, sana yaptıkları yanına kalırdı.''
Nikolai burnunu çekip öksürdükten sonra dizlerini kendine çekti. ''Eve gitmek istiyorum..'' Dedi bu sefer, yanağından kanla karışık bir gözyaşı süzülüp yine yerdeki kan birikintisine karıştı.
''Gidebileceğin bir evin var mı peki?'' Beyaz giyimli şeytan usulca masadaki makasa uzandı ve Nikolai'ın başını nazik bir hareketle kaldırıp saçlarını iyice açtıktan sonra keçeleri kesmeye başladı.
Ama ne bir tepki aldı, ne de bir cevap. Bu yüzden sessizce saçlarını kesmeye devam etti.
Artık genç adamın beline dökülen beyaz saçlarından geriye dört parmak kalınlığında bir şerit kalmıştı. Makası bir köşeye bırakıp bu kalan kısmı üç parçaya ayırdı, örmeye başladı. Bitene dek yüzünde hiçbir hareket olmamıştı. Bu kadar sakin olması Nikolai'ı neredeyse bir kez daha delirtecekti.
Bunu fark edince sırıttı ve her zamanki gibi ölü bakan mor gözlerini ona çevirdi. ''Neden sana yardım ediyorum hiç düşündün mü?'' Beyaz saçlı olan başını halsizce sağa sola salladı ve bitkince dirseklerinin üstünde doğrulup cevap bekler gibi yüzüne bakmaya başladı. Örülü saçı sadece az önce çektiği saç diplerinin acımasına sebep olduğu için yutkundu.
Fyodor ise uzanıp yanağındaki kanı sildi ve yüzüne doğru fısıldadı. ''Çünkü çok görkemlisin. Tanrı'nın aksine kendini unutmaya çalışıyorsun.''
Erimiş altın rengindeki gözler irileşirken Fyodor doğruldu ve elini ona uzattı. ''Ve bu zeminde acınası bir halde yatmak sana yakışmıyor.''
Kısa bir sessizliğin ardından Nikolai acı acı gülümsedi ve elini tutup ayaklanırken hafifçe kıkırdadı. Sonra gözlerini sildi ve derin bir nefes alıp ona bitkince tutundu, kafasında her şey biraz daha netleşmişti. Artık Fyodor'un onu deliyken daha çok sevdiğini biliyordu, ve bunu öğrenmiş olmak ona dayanılmaz bir hafiflik vermişti.
Çünkü ne yapması gerektiğini biliyordu. Kendini bastırmayacaktı, ama olduğu kişi gibi de davranmayacaktı. Şeytanın gördüğü en deli, en tahmin edilemez insan olup en çok onu sevmesini sağlayacaktı; hissettiği tüm insancıl duyguları ise maskesinin altına saklayacaktı. Bu paramparça olması anlamına gelse bile.
Sonuçta o bir palyaçoydu ve kimse bir palyaçodan daha gizemli, daha güleryüzlü ve daha korkunç olamazdı.
Sonuçta Fyodor onu anlayan tek insandı, sahip olduğu tek şeydi. Duyguları yüzünden onu kaybedemezdi.
Ve sonuçta, paltosunun altında Nikolai aciz bir ruhtan daha fazlasıydı.
_____________________________
I. Kısım sonu.
![](https://img.wattpad.com/cover/223360340-288-k802619.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palto (Nikolai Gogol & Fyodor Dostoyevski)
Fanfic'Sonuçta hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık.'