yakıcı dudaklar, kavrulan bedenler.

552 57 13
                                    


Taehyung

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Taehyung..
Her iç çekişimdeki kokusu, sesi, Lalisa demesi aklıma geliyordu.
Kulağıma fısıldadıktan sonraki bıraktığı arzu deli etmişti beni. Yapayalnız, kalmıştım gittikçe,
uzaklaştıkça. Aradan saatler geçti, o gitti yokluğu öylesine hissedildi. Ama öylesine de değil..

Tanrım.. dün Jennie dedektif misali şema çıkartmış, korkunç bir şekilde bilgilerini aktarmıştı bana.
Taehyung kız düşkünüydü, istisnasız her sene en az on sekiz kızla fotoğrafı yakalanmıştı, bunları görünce zorlanmıştım. Onu düşündüğümde saran arzu beni korkuya bırakmıştı, ya bir şeyler hissedersem ve kül olursam... Burası kesindi; yakınlaştığımda en fazla yanan ben olacaktım.

Yakıcı bir arzunun vücudumu ele geçirmişliği, Taehyung'a karşı alarm vermesi. Kadınlığımdaki ufak sızı.. Ben baştan kaybetmiştim. Kendime ve ona karşı. Kimseyi böyle düşünmek değil uzaktaki varlığını bile böylesine arzulamamıştım. Sahi o beni arzuluyor muydu? Son fısıltıları da neydi? Ne demişti kadife sesiyle?
Ben duygusal, hassas bir kızdım. Kitaplardan aşkı, cinselliği, acıyı öğrendim. Cinsel birlikteliklerim olmuştu, 19 yaşında bir parti kızından ne beklerdiniz ki? Evet, arzuya sahiptim fakat bunu hiç gerçekten deneyimleyemedim, gerçek bir arzuyu hiç deneyimleyemedim.

Dersimiz, ingilizceydi ve ben girmemiştim. Taehyung ihtişamlı bir şekilde dersini işliyordur, kollarını dayamıştır kontrol ediyordur yakıcı gözleriyle. O adam beni yakmakla kalmıyor küllerimi etrafa da savuruyordu. Ne onla yapabilirdim ne onsuz. İç çektim.. olacaklara olamayacaklara. Aldığım çilekli lolipopun paketini açtım ve ağzıma attım. Ayaklarımı sarkıttığım yer okulun, arka bahçesiydi. Terasına oturmuş demirliklerden ayağımı uzatmıştım. Sahi, iki üç gün önce burada perfomans sergileyen ben, dikkatle izleyen Kim Taehyung vardı. Ne anılardı ama..

Arkamdan ayak sesleri duydum, kimin geldiğini önemsemeyecek kadar dalgın ve umursamazdım.

"Hey, Lalis!
Jungkook.. böylesine iyi kalpli, masum ve platonik Jungkook. Ona bakmak kendimi üzüyordu ancak umutlu da olabiliyordum, o gerçekten çok iyi bir insandı.
"Efendim Kookie?" Gülümseyerek sessizce yanıtladım onu. O neşesinden hiçbir zaman kaybetmemiş bana paylaşan, hiç eksik etmeyen birisiydi.
Geldi, yanıma oturdu. Kafasını, omzuma yerleştirdi ve iç çekti, gülümsedi. Jungkook'u mutlu etmek bu kadar basitti. Bazen ona imreniyordum hatta, böylesine basit şeylere mutlu olan gamsız, kaidesiz olanlara da.

"Seni hiçbir zaman nasıl veya kiminle olursan ol asla yalnız bırakmayacağım, PokPak. Sen benim hazinemsin." Omzuma elini attı, gözlerime bakarak kurdu bu cümleleri.
Gülümsedim, serçe parmağımı uzattım ve birbirimizden söz aldık.
Asla bırakmayacaktık birbirimizi. Gözlerimi kapattım, birkaç dakika öylece durduk. Rahat etmemi ister gibi, belimi kollarını da sardı. Jungkook bana hazinemsin derken yanıldın, asıl hazineye sahip olan hep bendim.

Aradan beş dakika geçince zil çaldı, göz kapaklarım güneşe küsmüş bir şekilde zar zor açıldı. Yakıcı Güneş altımdaki manzaradan habersizdi. Bacaklarımda uyuyakalan Jungkook masumca yatıyordu, saçlarını düzelttim ve ışık vurmasın diye gözlerine gölge düşürdüm.

Aşağıya öğrenciler ve birkaç öğretmen damlamıştı bile. Etrafı incelediğimde beni mahvedecek kişiyi görmüştü gözlerim, bizi keskin gözlerle ve sıfır mimikle izleyen Taehyung.. Göz göze geldiğimde oluşan heyecan, düzensiz nefes, bozulan kalp atışları. O benim duygu fışkıran yapıma karşı her zaman ciddiydi, çatık kaşları keskin hatları..
Jungkook kucağımda uyurken ben ona bakıp yanıyordum, ben gerçekten kötü bir insandım.

Burası bizim grubun yeriydi, ancak saçma bir şekil alt sınıflardan nöbetçi öğrenci Yejin, buraya gelmişti.

"Lalisa unnie, yeni ingilizce hocası seni çağırıyor." Tanrım.. işte korktuğum başıma gelmişti. Derse girmememi bahane edip tehdit mi edecekti beni? Kızacak mıydı? Bilmiyorum ama endişeden yerimde duramaz oldum. Jungkook iyi olduğunu sorar gibi omzuma dokundu ve bakışlarını sundu bana. İçini rahatlamak adına iyiyim dedim. Ama iyi değildim, Taehyung sadece bir haftada dengemi alt üst etmişti.

Kendimden emin durmaya çalışacaktım, gözlerine bakmaya çalışacaktım her ne kadar bana zarar verse de gözleri.

Aşağıya indim yavaşça, her merdivende bir terim akıyordu, bir nefesim daha kesiliyordu. 'Jennie'nin dediklerini unutma ona yakın olacaksın.' diyen içsesime ayak uydurmak zorundaydım.

Kapının oraya geldim, kapıyı açtığımda Kim Taehyung pencereye dönük düşünceli duruyordu. Giydiği kumaş kahve pantolonu ve ellerini cebine sokması yüzünden poposunu öne çıkarmıştı. Aman tanrım.. o kadar yuvarlak ve çıkıktı ki...
Kendine gel salak! Kendine gelmek zorundasın! Sende de öyle bir popo var, sakin ol.

İç sesimle her zamanki gibi savaşıyordum, mantığımla vücudum neden bir haraket etmezdi?
O sırada Taehyung, arkasına dönmüş eliyle oturmamı rica ediyordu, tanrım ben de başka düşüncelerdeydim.

Karşısına oturduğumda, ellerini masada birleştirdi. Ve göz göze geldik, asla kırpmadım, kaçırmadım nefesim de kesilmedi. Lalisa Manoban kimliğine bürünmüş, karşımdaki adamı ayartacaktım.

Masanın genişliği oldukça uzundu. Ve ona karşı bir atak yapmam gerekliydi. Evet, buldum. Üzerinde bir şey varmışçasına ona uzanacaktım. Ama ona kendimi nasıl aşık edeceğim hakkında bir tecrübem yoktu, sadece etkileyebilirdim onu.

Hafifçe kalktım, pür dikkat izleniyordum. Esnekliğim sayesinde, üst gövdemi masaya yakınlaştırarak kolumu Tae'nin geniş omzuna attım.
Bu sefer, kulağına yakın olan bendim ve omuzundaydı ellerim.

Omuzundan bir şey alır gibi yaptım ve yüzüne baktım. O her yakınlaşmamızda olduğu gibi Dudaklarımla ve gözlerim arasında kaşlarını çatarak mekik dokudu. Öyle güzel ve alıcı bakıyordu ki anın büyüsünden çıkamadım. Gözlerinin arkaya gittiğini gördüğümde gülümsemiştim, kısa eteğim kıvrılmıştı ve kalçamı ortaya çıkarmıştı. O güzel kalçamda, siyah kilotlu çorabın sardığı bacaklarımda zaman geçirirken ben ise hala nasıl nefesimin kesilmediğini, bu şekilde cürretkar bakabildiğimi, başardığımı çözemiyordum.

Tek elini yavaşça kaldırdı ve yüzüme sürdü uzun parmaklarını. Bu sefer, gözlerimi kapattığımda, ilahi gözleri dudaklarımdaydı.

Elleri tam olarak yüzümü kavradığımda nasıl dudaklarımızın hırs ve ihtirasla buluştuğunu, sert öpücüklerini asla bırakmak istemez gibi sunduğunu, dudaklarımı ısırdığında inleyişimi duyduğunda çıkardığı derin sesi, sandalyeden kalkıp masaya çıkışımı ve üzerine yükselişimi, yüzünü kavradığımda kucağına oturduğumu, kocaman eliyle belimi hızlıca kavrayışını, boynumu koklayıp öpmesini, izler bırakıp yalamasını ve göğüslerimi sıkmasını, her anı iliklerimde hissettim. Nefes nefese değildik artık, nefeslerimiz karışmıştı.

crazy girl & serious teacher, taelice.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin