Bomgyu parlayan gözlerini meraklı bir şekilde etrafta gezdirdi. Karşısında duran beyaz ayıcık ve o ayıcığın kucağına iliştirilmiş pasta kutusunu kimin oraya koyduğunu merak etmişti. Acaba onu almalı mıydı? Onun için mi oraya konmuştu yoksa birisi mi unutmuştu? Ama neden birisi onu orada unutmuş olsun ki? Unutulması imkansız bir yerdi.. Kapı önü...
Beomgyu kafasını sallayarak irkildi ve kendine geldi. "Belki senin de mutlu olmanın zamanı gelmiştir he, Beomgyu?" kendi kendine söylediği bu cümleden sonra bir kez olsun dünya onun etrafında dönsün istedi. Gülümseyerek karşısında duran hediyeleri aldı ve odasına doğru yürüdü.
-
Yeonjun saklandığı yerden çıkmıştı. Beomgyu'nun kendi kendine söylediği cümle kalbini biraz daha yaralasa da onun gülüşü her şeyi unutturuyor, ona çok iyi geliyordu. En sonunda cesaretini toplamış ve bir adım atmıştı. Kim olduğunu söylemeden de olsa olumlu bir yanıt aldığı için kalbi rahatlamıştı. Sevdiğini mutlu etmenin verdiği huzurla o da kendi odasına doğru yürümeye başladı.
-
Beomgyu
Bunları kim getirdi bilmiyorum ama benim için olduğunu hissediyorum, hissetmek istiyorum. Bu karanlık gökyüzümde bir yıldız belirdi sanki.
Beomgyu pasta kutusunu açtı. İçindeki pastanın en sevdiği çilekli pasta olduğunu görünce sanki hayatını aydınlatan tek yıldız biraz daha ışığını arttırmış gibiydi. En sevdiği pastaydı bu... Ama nasıl bilmişti bu hediyeyi ona veren kişi? Bunu babaannesinden başka kimse bilmezdi ki. Bir an o kişinin sapık olduğunu düşündü ama sapık olsa böyle davranır mıydı? Sapık demişken aklına az önceki mesaj atan kişi geldi. Acaba o muydu bu hediyeyi veren? Tabii ki oydu, başka kim olacaktı? Onun olduğundan nedenini bilmediği bir şekilde emindi.
Beomgyu duygusal çöküşte olduğu bir dönemde böyle bir sürprizle karşılaştığı için belki de, fazla etkilenmişti. Bilmiyordu... Ama bir şeyler yapması gerektiğine karar vermişti. Yatağına girdi ve hediye olan beyaz ayısına sarıldı. Ardından telefonu eline aldı, son mesajını attı ve yorgun bedenini artık uykuya teslim etti.
Beomgyu:
Teşekkür ederim :)
(05.00)
(iletildi 18.03)
-
Yeonjun odasına gittikten sonra direkt kendini yatağına attı. O da durmaksızın pratik yapmıştı ne de olsa Bighit'in Efsane Stajyeriydi kendisi ve aylık değerlendirmelere 1 gün kalmıştı
-
Beomgyu sabah uyanır uyanmaz telefonuna bakmıştı ama henüz bir mesaj yoktu. Bu onu hayal kırıklığına uğratsa da daha mesajın iletilmediğini fark edince biraz rahatladı. İletilse kesin cevap alırdı çünkü.
Duşunu aldıktan sonra ilk iş pratik odasının yolunu tuttu. Yine yorucu bir maraton onu bekliyordu, ertesi gün değerlendirmeler vardı.
Bu seferki değerlendirmelerde çıkış yapıp yapamayacakları belli olacaktı ve onlarca stajyer arasından sadece 5 kişi çıkış yapabilecekti. Bunları düşündükçe yine hüzün çöküyordu üzerine.
Saat 18.00'a geliyordu ve acıktığını hissetti. Zaman kaybetmemek için en hızlı şekilde yiyebileceği bir şey düşündü. O sırada telefonuna gelen bildirimle bir anda her şeyi unuttu.
Bilinmeyen:
Kabul etmene sevindim (:
(çevrimiçi)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maze in the mirror ⋆ #beomjun #yeongyu
Фанфикшн[%50 texting] Hayatımın en karanlık zamanlarını geçirdiğim, beni esir eden aynanın içinde mutluluk tohumları yeşermeye başlamıştı. Aynada çatlaklar oluşturan o tohumların kime ait olduğunu bulmak istiyordum.
