3/Sahte aşk

6.9K 657 599
                                    


Bir şey fark ettim texting kitapları hemen okunuyor, bu yüzden hergün bölüm atmaya çalışacağım çünkü bir kitap okuduğumda kitaba 3 gün sonra bölüm gelince ben kitabı unutuyorum .d

Vote atanlara aşığım, yorum atanlara ayrı bir aşığım. Umarım kitap yeni diye sadece okuyup vote atmadan geçmezsiniz.

İyi okumalar❤️❤️❤️

Konumun gösterdiği yere geldim, kimse yoktu. Ne bir yaşam belirtisi ne de bu boş depoda insan kalıntısı. Karanlıkta ilerliyorken silahımla birlikte tuttuğum feneri terleyen avucumun içinde sıktım.

Belki de bana yalan söylemişti, sadece bir oyun oynamak istemiş olabilirdi. Sonuçta biz polisler gün boyu yalan yanlış ihbarlar alıyorduk, bunun farklı olduğunu, Jungkook'un gerçekten cesaret edip yerini söylediğini düşünmek aptallıktı.

Feneri yere indirip sırtımı deponun paslanmış duvarına yasladım. Gözlerim kapalıyken rahat bir nefes almaya çalıştım. Depo ne kadar geniş olursa olsun karanlık insanı bunaltıyordu.

Bir mafyaya güvenmek yaptığım en salakça şeydi belki de. Sinirlenmiştim, bu nefes alınamayacak kadar karanlık olan depoda duruyor olmak kötüyken Jungkook'u yakalama hırsımı kenara atamıyordum.

Namjoon'dan zar zor izin almışken hayallerimin suya düşüşü beni epey üzüyordu. Ona mesaim olduğunu söylediğim halde kendi kafama buyruk iş yaptığımı bilse beni belki de sabaha kadar döver, hıncını alınca da kenara geçip yaptığı hata için ağlardı.

Namjoon böyle bir insandı, en sevdiği olan bana zarar verir ardından milyon kez özür dilerdi. Tıpkı Jungkook'a yapmak istediğim gibi onu da iş başında yakalamıştım, o gün hayatımın değişeceğini, bir mafyanın beni evinde hapis edeceğini bilseydim görevi kabul etmezdim.

Kore polisleri söz hakkına sahip değildir, parası olan her zaman öndedir. Neyse ki tek yakın arkadaşım olan Taehyung'u henüz kaybetmiş değilim.

"Gelmişsiniz." Kalın ve ince arasında gidip gelen o tiz sesle gözlerimi açtığımda topuk seslerini daha net duyabildim. Bana doğru gelen uzun siluet yüzünden gerilip kaldırdığım silahımı ona doğrulttum. Elinde spor çantasına benzeyen uzun bir çanta tutuyordu.

Sanırsam içinde yüksek miktarda uyuşturucu vardı.

"Gelmeyeceksiniz diye çok korktum Bay Park." Burnumun dibine geldiğinde silahımın ucu göğsüne değdi. Bundan rahatsız değildi, olmasını da beklemiyordum. Bir mafyanın benim silahlarımdan daha fazla silahı olduğunu düşünürsek benden daha tecrübeli olduğunu varsayıyorum.

"Yaptığınız hareket hiç hoş değil." Parıldayan gözlerini silahıma ardından bana çevirdi. Korkunç aurası yüzünden ürküyordum, yıllardır sevgilisinden şiddet görmüş olan ben bu adamın bana atacağı fiskeden ürkememeliydim.

"Uyuşturucular orada mı?" Kaşımla çantayı gösterip ardından silahı göğsüne daha çok bastırdım. Kimse yok muydu yanında? Neden tek gelmişti?

"Evet, size bedavaya verebilirim." Gülümseyerek boşta olan elini saçına geçirdi. Çantayı yukarı doğru kaldırıp gözüme sokar gibi salladığında istemsiz feneri Jungkook'un suratına tuttum. Bu hareketimle gözlerini kapatıp elime vurduğunda fener bir poşetmiş gibi yerde yuvarlandı. "Memur Bey amacınız beni kör etmek mi?"

Neşeli çıkan sesine karşı gözlerimi devirip arkamdan çıkardığım kelepçeyi bana yaptığı gibi gözünün önünde salladım. "Getirmişsiniz." Bir adım daha attığında silahla onu geri ittirdim. "Burada yatak yok." Dudaklarını büzüp etrafına bakındı. "Benim evime gidelim mi?" Eğilip burnumun dibine girdiğinde kelepçeyi suratına geçirip geri gitmesini sağladım.

Police 'Jikook//textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin