L

251 42 28
                                    

Tammuz'un  5'i / Seoul




On, Nikâh tarihimizi aldığım günün üzerinden tam on gün geçiyor. Güzelimi dinliyorum şimdi, çok iyi on gündür. Durmadan konuşuyor, gülüyor, ellerini çırpıyor bazen, bide aynaya bakıp yeni yeni uzayan saçlarının azıcık daha uzaması için dualar ediyor. Gün sayıyor, nikâhımız için ki tarihi aldığım günün ertesi söyledim ona. Ağlaya ağlaya sarıldı bana. Sayamadım ama yüzlerce kez sevgilim dedi, yüzlerce kez teşekkür etti evlilik tarihîmizi doğduğu güne denk getirdiğim için. Çünkü bu gün bizim için çok önemli, zira aklıma düşüyor ilk doğum günü.

"Sizden birşey isteyeceğim doğum günüm çünkü, gece burada olun" diyor lakin gelmiyor o gece. Anlatamam size nasıl deliriyorum, belkide orada anlıyorum bu çocuksuz edemeyeceğimi ki. Sonra gelen bütün doğumgünlerine sarılarak giriyoruz. O yüzdendir ki değerlidir sevgilimin doğduğu gün zira Hemşirelere bile hava attı biliyor musunuz? Doğum günümde evlenicez dedi. Çok güzel olucam dedi, tanrım çok güzel olucak. Mutlu, ah ne mutlu benim sevgilim.

Yüzüne bakıyorum şimdi, yemin ederim hiç bir kusuru yok öyle güzel ki delirmemek, divane olmamak için zor tutuyorum kendimi. Heycanla bişiler anlatıyor lakin öyle dalmışımki yüzüne, gülüşüne, seçemiyorum ne dediğini. Öylece durmuş evrenin en güzel tablosu sevgilimi izliyorum. Arada başımı aşağı yukarı sallıyorum, hoşuna gidiyor ki daha bir genişliyor gülümsemesi. Ah ben ne vurgunum o gülümsemesine, yanağında çıkan çukurlara.
Derken konuşuyor, gülüyor, ama en sonda öyle birşey yapıyor ki aklımı kaybettiğimi sanıyorum. Dudaklarını büzüyor, ah dudaklarını büzüyor. Gözlerini de kocaman açıyor dedim ya kaybediyorum aklımı ki hiç düşünmeden dudaklarımı yavaşça kapıyorum dudaklarına. Gözlerim kapalı duruyorum öyle vanilya kokan dudakları üzerinde. Hissediyorum, hissediyor. Ağlamıyoruz bu sefer, ne o, ne ben ağlamıyoruz. Sonra ilk geri çekilen o oluyor, canı yandı sanıyorum dünyam başıma yıkılıyor.
"Canınımı yaktım güzelim, söyle hemşireye haber vereyim. İyisin değilmi?"
Yüzüme bakıyor ciddi ciddi. Sonra birden gülüyor.
"Nasıl güzel seviyorsunuz bayım" diyor. Devam ediyor.
"Ne güzel seviyorsunuz Kimvincetvangogh. Ben ne yaptım da siz böylece bahşedildiniz bana" rahatlıyorum önce, yanmamış ya canı. Yüzüne çıkarıyorum ellerimi, baş parmağımı gezdiriyorum her ayrıntısında.
"Asıl ben" diyorum. "Asıl ben ne yaptım da seni bana yâr etti tanrı"
Gülüyor.
"Sevgilim" diyor. "Sevgilim" diyorum.
"Yeni doğan ünitesine gidelim mi? Lütfen"
Kaşlarımı çatıyorum. Gidelim demek gelmiyor içimden zira çok yoruluyor.
"Lütfen. Çok istiyorum. Miniciktir şimdi ordaki bebekler, masumdurlar da, çok sıkıldım da"  ellerini birleştirerek konuşuyor bide. "Ama" diyorum.
Birden atılıyor.

"Tekerlekli sandalyede gideriz. Söz söz sevgilim çok yormam kendimi, hem elinide tutarım asla bırakmam"

Yüzüne bakıyorum. Ah öyle çok istiyor ki nasıl hayır derim? Diyemiyorum da, başımı sallıyor gülümsüyorum. Kocaman sarılıyor bana. Sonra üzerine bir hırka giydiriyorum, en sevdiği mor hırkasını. Tam kucağıma alacakken "dur" diyor biranda, aklım çıkıyor.
"Başım" diyor anlıyorum, masada ki şapkasına uzanıyorum.
Gülüyor, "Hayır onu istemiyorum"
diye atılıyor.
"Mor kurdela almıştık ya süs yapmak için, ondan bağlayalım başıma" yine hayır diyemiyorum. Gözlerim dola dola dolaba yöneliyorum biraz aradıktan sonra buluyorum; geniş, parlak ve morun sevgilim gibi en güzel tonu olan kurdelayı.
"Nasıl yapacağım" diyorum. Kaşlarını kaldırıp, kıkırdıyor.
"Bak şimdi" diyip ellerini başının etrafında birkez dolandırıyor. Ah yine o anlardan öyle odaklanıyorum ki yüzüne, ne dediğini anlamlandıramıyorum bile, derken bitiriyor konuşmasını. Harekete geçiyor önce uzunca kesiyorum kurdeladan, ardından ensesinden geçiriyor iki ucunuda alnının az gerisinde birleştiriyor kocaman bir fiyonk yapıyorum.
Tüm çiçeklerden, tüm ışıklardan, büyüleyen tüm manzaralardan kısacası evrendeki tüm güzelliklerden, güzel olan herşeyden. misli güzel oluyor. Ah bir görseniz, ya bir kere görseniz, ne bakmaya, ne dokunmaya, ne de sevmeye kıyamazsınız. Zira kıyamıyorum, öyle öyle güzel oluyor ki.

 𝙌𝙪𝙞𝙚𝙩 𝘼𝙧𝙩 | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin