D

242 43 18
                                    

Ağustos'un 12'si | Seoul




Odadayım şimdi. Güzelim öyle güçlü ki bir hafta evvel çıktı yoğun bakımdan. Nasıl mutlu oldum, gözlerini açtığında nasıl sevinç çığlıkları attım bir bilseniz. Hele, ah hele ki odaya alındığında ve ona sıkıca sarılıp başımı boynuna gömdüğümde. Yeminler ederim ki evrenin en mutlu adamıydım. O yanımdayken, kokusu burnumdayken, hele elleri ellerimdeyken gelmiş geçmiş en mutlu adam oluyordum ben.

"Sevgilim"

Sesiyle kendime geliyorum.

"Sevgilim" Diyorum bastıra bastıra, kıkırdıyor.

Elinde tablet var ve organizasyon sitelerinde dolanıyor karşımda. Çok iyi ve çok mutlu, sürekli gülümsüyor hayat ışığım.

"Bu çok güzel, bu olsun" diyor. Uzandığı yatakta kenara kayıp bana yer açarken. Yanına uzanmadan başına narin bir öpücük konduruyorum, ardından uzanıyor ve beğendiği organizasyona bakıyorum.

"Çok güzelmiş" diyiveriyorum.

Tableti bırakıyor. Bana dönüyor.

"Nikâhımız hastanede kıyılıcak ya sevgilim"

Yüzü düşüyor, kalbim acıyor.

"Söz ver. Birdaha ki doğum günümde, deniz kenarında eğlence yapacağız"

Gözlerim doluyor. Gülümsüyor

"Ben inanıyorum o zamana kadar iyileşirim merak etme sevilim" diyor gözyaşlarımı silerken.

Sesim titreye titreye cevap veriyorum.

"Söz sevgilim"

"Söz sevgilim" diye karşılık veriyor.

Ve organizasyonu kesinleştiriyoruz.

Saatler sonra güzelim göğsümde uyuyakalırken, uyanmamasına dikkat ederek kalkıyorum. Beğendiği organizasyonun sahibi ile yaklaşık iki saat önce konuşarak kararlaştırdığımız kafeye gideceğim. Sevgilimin üstünü örtüyorum önce, koklaya koklaya öpüyorum yarısını yastığa gömdüğü başını. Ah içim, yoruluyor. Ah, güneşim, ah sevdiğim, ah güzelim dayanamıyor. Yüzünde yastık izleri, kollarında iğne izleri, gözlerinde benim yansımam, teninde güller. Bir kez daha öpüyorum ve yola koyuluyorum zira çabuk dönmeliyim, uyanmadan dönmeliyim, güller getirmeliyim güzelime.

Hızlı hızlı otoparka iniyorum. Uzunca bir süre burada kalan arabamı arıyor gözlerim, burukça gülümsüyorum. Sevdiğimide alıp buralardan gitmek geliyor içimden lakin yapamıyorum ya. Derken müthiş bir durgunlukla aracı çalıştırıyor ve hastanenin kasvetli otoparkından ayrılıyorum.

Ellerim direksiyonda. Eski günleri tahayyür etmekten alıkoyamıyorum aklımı.
Yan koltukta sevgilim, en sevdiği fırfırlı saten mor gömleği süslüyor beyaz tenini, kulağında halkalı küpeleri. Ah nasıl yakışıyor ona şimdilerde takamadığı küpeleri bir bilseniz. Birsürüde var evde bilir misiniz? Çok sever küpelerini benim jeongguk'um. Saçları güz karası. Teni kar beyazı. Dudakları mercan kırmızı. Gözlerini gölgelemiş kokusuna ömrümü vereceğim saçları. Önce sırtını arabanın kapısına yaslıyor, ardından dizlerini kendine çekiyor. Beni izliyor güzelim, yolu izliyorum lanet olsun yolu izliyorum. Şimdilerde kızıyorum kendime, ne diye çekip kenara sende onu izlemiyorsun aptal taehyung, ne diye? Ne diye aracı sürmeye devam ediyorsun derken, arabayı ağlaya ağlaya sağa çekiyorum. Radyondan yükselen sese eşlik eden sevgilimin bal sesi yok! Hıçkırık seslerim, iç çekmelerim belki inlemelerim var arabada. Gerçi sevgilimde yok, yalnızca ben hayal ediyorum, farkına yeni yeni varıyorum. Ah gerçekler canımı yakıyor, gerçekler beni kül ediyor, gerçekler cehenneme çeviriyor.

 𝙌𝙪𝙞𝙚𝙩 𝘼𝙧𝙩 | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin