OSMAN KARAKTERİ GERÇEKTEN EŞCİNSELMİŞ HAZIRSANIZ KÜFÜR EDECEĞİM
-
"Dalmışsın yine, meftunum benim." Dudaklarındaki sırıtmayla Sinan'ın karşısına oturdu Kerem.
"Ne? Ne meftunu be?" dedi Sinan bir anda arkasına yaslanarak.
"Ne meftunu mu? İki gündür beş dakika yalnız bıraksam hemen," Sinan'ı taklit ederek elini çenesine dayayıp devam etti, "böyle dalıp gidiyorsun. Leyla oldun iyice oğlum."
Sinan kaşlarını çattı, "Saçmalama."
Kerem arkasına yaslanarak omzunu silkti. "İyi, ben sana dışardan görüneni söylüyorum." dedi eliyle oturdukları kantini işaret ederek.
Sinan yavaşça Kerem'in arkasına doğru baktığında gözleri iki gündür onu "leylaya" çeviren ve sürekli kaçtığı Osman'la kesişti. Osman ona göz kırptıktan sonra yanındaki kişiyle konuşmaya devam etti. Herkes masada olsada Osman sadece onunla konuşuyordu. Işık'la. Onların ne ara böyle aynı masada oturacak kadar yakım olduğunu anlamasa da kafasını çevirmekle yetindi. Ayrıca çocukmuş gibi ona göz kırpmasına da sinir olmuştu. Hiç sevmiyordu bu hareketleri, hele Osman yapınca daha da çok sevmiyordu.
"Ohoo ben burdayken bile dalıyorsun oğlum, bitmişsin sen."
Sinan Kerem'e bakarken gözlerini kıstı, "Dalga geçmesene."
"Bak kabul ettin bittiğini, sen de hemen bir düete tav oluyorsun."
"Ne düeti?" Sormak için bu soruyu sorsa da ne düeti olduğunu tabiki anlamıştı.
Kerem cevap vermeyip sadece gözlerini devirince kafasını masaya gömdü. Bu kadar olmasını istemiyordu. Bu kadar kolay olmasından nefret ediyordu.
"Anlatacak mısın artık?"
"Neyi?" dedi Sinan kafasını kaldırmadan.
"Her şeyi."
Sinan kafasını kaldırıp Kerem'e baktı. Anlatmak istiyordu ama aynı zamanda istemiyordu da. Kerem onun kararsızlığını farkederek tekrar konuştu.
"Zorunda değilsin tabiki ama bi şeyler olunca mal mal bakıyorum sadece, arkadaş değil miyiz oğlum."
"Hayır hayır, seninle ilgisi yok." Tekrar ona baktığında derin bir nefes verdi. "Tamam anlatacağım." Belki anlatmak iyi gelebilirdi. Ya da daha kötü olabilirdi. Bilmiyordu.
"Ders ne? Fizik. Sinan gel kaçalım." Kerem aniden gelen bu fikri düşünmeden söyleyince kendi bile şaşırmıştı ama sıkılmıştı zaten. Hem fiziğe girmemek her durumda güzel bir fikirdi ona göre.
Sinan birkaç saniye düşünsede bu fikir ona da cazip gelmişti. "Yürü o zaman öğle arası bitmeden sıvışırız."
İkisi de seri adımlarla kantinden çıktılar.
•
"Sinan seni sıkmak istemiyorum ama anlatacaksan anlat ulan artık!"
Sinan iki saattir karıştırdığı çayı kenara bırakarak Kerem'e baktı. Direkt konuya girmek en iyisiydi belki, "9. sınıfa başladığımda sınıfımda Osman'ın bir arkadaşı vardı Efe, ondan önceki yıl sınıfta kalmış o yüzden aynı sınıftaydık. Neyse işte birlikte oturuyorduk ve iyi anlaşıyorduk ama sadece sınıftayken çünkü aralarda Osmanların yanına gidiyordu. Benim de, şimdi olduğu gibi, pek arkadaşım yoktu, takıldığım biri de yoktu. O yüzden tektim işte. Sonra bir gün geldi, farketmiş yalnız olduğumu-"
"Dur bir yavaş yavaş anlat, niye yalnız takılıyordun ki?"
"Ortaokulda eşcinsel olduğumu biliyordu çoğu kişi ve pek iyi karşılayanlar yoktu tahmin edersin. Yetmezmiş gibi bir de aynı çevre olduğu için bir de liseye geçince de rahatlayamadım yani. Ben de kendimi yormak yerine görünmez olmayı seçtim ya da seçmek zorunda kaldım, bilmiyorum." Derin bir nefes vererek devam etti. "Neyse işte Efe geldi bir gün yanıma gel bizimle takıl dedi, ben çekindim başta ama çok ısrar etti. İyi biriymiş gibi," gözlerini devirdi. "Öyle böyle baya onlarla takılmaya başladım, yani bir şey diyemem çünkü güzel günlerdi. Beni dışladıklarını hiç görmemiştim. Sonra bir gün Efe geldi yanıma, benim hakkımda bir şeyler duymuş 'ibne diyorlar sana oğlum ağızlarının payını verdim ama istersen döveriz' gibisinden bir şey söyledi. Ben bir şey diyemedim yalanlasam bana inanırdı dövelim desem döverlerdi ama bir şey diyemedim. Bilmiyorum o an anladım hoş karşılamayacaklarını ama yine de içimden yalan söylemek gelmedi." Biraz duraksayarak arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙝𝙖𝙩𝙖𝙡𝙖𝙧 / 𝘴𝘪𝘯𝘮𝘢𝘯
FanfictionOsman hatasından döndüğünde Sinan'ı çoktan kaybetmişti. [aşk 101, osman×sinan]