"Naber?"
Sinan yanına oturan tanıdık sese karşılık okuduğu kitaptan kafasını bile kaldırmadı.
"Küs müsün hâla?" dedi Osman Sinan'dan bir cevap gelmeyince gözlerini devirerek. Her seferinde böyle olmaktan bıkmıştı.
Sinan aynı kelimeyi defalarca okurken dilinin ucuna gelen cevapları yutmayı tercih ediyordu çünkü onun bunu sevmediğini biliyordu.
Osman tersine gitmek istemediğinden kitabın kapağını hafifçe kaldırıp ne okuduğuna baktığında Sinan kendini tutamayıp kafasını kaldırarak ona ölümcül bakışlarını göndermeye başlamıştı. Bunun üzerine Osman omuzlarını kaldırarak masum olduğunu düşündüğü bakışlarla ona bakmaya başladı, "Ne? Merak ettim."
Sinan kafasını iki yana salladıktan sonra kitabın kapağını sertçe kapatarak ayağa kalktı. Kalkmasının en büyük sebebi ona kırgın olması değil biraz daha oturursa kendini tutamayıp ona gülümseyecek olmasıydı. Ve bunu yaptığında Osman yumuşadığını hemen anlardı ama bu sefer bu kadar çabuk olur vermeye niyeti yoktu.
Osman sürekli aynı sahneyi yaşadıklarını düşünerek bir of çekti. Sinan fazla uzaklaşmadan onun ardından giderek koluna doğru bir hamle yaparak onu durdurdu. "Ne oluyoruz?"
Sinan anında gelen bağırma hissini yok etmek için gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi. "Ne mi oluyoruz?" dedi her kelimesini vurgulayarak. "Bizim bir şey olduğumuz bir durum yok Osman," dudaklarını büzerek devam etti, "olsa olsa senin sürekli olan davranış bozukluklarından sıkıldığım bir durumda olabiliriz."
"Of Sinan, kelime yapma bana."
Sinan Osman'a ciddi olup olmadığını sorgulayan bakışlar attığında Osman omuzlarını düşürdü. "Gel şurda düzgünce konuşalım işte."
Sinan sinirle güldü, "Boşuna vakit kaybetmemize gerek yok sonuçta daha önce çok yaptık bu konuşmaları, değil mi? Yoruldum ben artık."
"Sinan. Gel şurda konuşalım diyorum." Tane tane ve sinirlenmemeye çalışarak konuşmaya dikkat ediyordu. Belki sinirlenmeye hakkı yoktu ama karakteri böyleydi. Sinan onu dinlemezse ya da daha kötüsü konuşurken lafı ağzına tıkayacak olursa deliriyordu. Ve genelde bunlar Sinan'ın hep yaptığı şeylerdi.
Sinan derin bir nefes alıp vererek az önce oturduğu banka ilerledi. Osman da peşinden adımlarken sırıtarak konuştu. "Arkaya gitseydik."
Sinan oturduğu yerden keskin bakışlarını ona gönderirken Osman iki elini havaya kaldırdı. "Tamam, bir şey demedim."
"Osman söyleyeceğin her şeyi ezbere biliyorum, bu konuşmayı çok yaptık."
"Böyle davranmaya devam edersen daha çok yaparız."
Sinan sinirle tükürür gibi güldü, "Nasıl davranmalıyım? Her Allah'ın günü sen beni görmezden gelip sadece yalnız kaldığımızda iyi davranırken ne yapmalıyım söyle?" Bağıracak raddede olmasa da sesi yükselmeye başlamıştı. "Bundan sonra böyle, sen bana nasıl gelirsen ben de sana o şekilde karşılık vereceğim." Birbirlerine bakarken Sinan ona biraz yaklaştı ve sesini alçaltarak konuşmaya devam etti. "Beni görmezden mi geleceksin? Gel Osman. Artık üzülmeyeceğim. Sen çevreni, buradaki güya saygınlığını bana tercih etmeye devam ettikçe; görmezden gelmeyi bırak, senin olduğun tarafa bile bakmayacağım."
Sinan'ın her kelimesinde kaşları çatılan Osman kendini zorlayarakta olsa güldü. "Bunu yapabileceğine inanıyor musun gerçekten? Senin gözün benden başkasını görmüyordu ya, sen söylemiştin hani," Zoraki gülümsemesi sinsi bir sırıtışa dönüşürken konuşmaya devam etti, "hal böyleyken her baktığın yerde ben olurum zaten yavrum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙝𝙖𝙩𝙖𝙡𝙖𝙧 / 𝘴𝘪𝘯𝘮𝘢𝘯
Fiksi PenggemarOsman hatasından döndüğünde Sinan'ı çoktan kaybetmişti. [aşk 101, osman×sinan]